Anasayfa » Dinimiz ve bâtıl dinleR>Dinimiz » Bedel Hristiyanlıkta olur

Bedel Hristiyanlıkta olur

Sual: Hristiyan iken Müslüman olan bir hoca, (Yakarma ederken, evliya olmak şeklinde büyük şeyler istenirse bedeli ağır olur. Tanrı, karşılık almadan yüksek şeyleri vermez) diyor. Doğru mudur?
CEVAP
Doğru değildir. Bedel işi Hristiyanlıkta vardır. Bir ihtimal Hristiyan iken Müslüman olan o hoca, eski Hristiyanlık bilgisine gore o şekilde söylemiş olabilir. Bundan dolayı Hristiyanlar diyor ki:
(İlk insanoğlunun günahından dolayı, tüm çocuklar günahkâr hayata merhaba dedi, her insanın cehennemlik olması gerekti ve karşılık olarak oğul kanı dökmedikçe, insanların affı mümkün değildi. Onun için Tanrı, biricik oğlunu kurban etmek mecburiyetinde bırakıldı.)

(Tanrı, bir günahı affedebilmek için, oğlunun kanını dökmekten başka deva bulamadı) demeleri ne kadar çirkindir. Tanrı’ın oğlu olmaz. İlah olan, birinin günahını temizlemek için, başka birini öldürmeye niye zorunlu olacak? Bir şeye zorunlu olan iyi mi ilah olur? Papazlar, günahı affedebiliyorsa, Tanrı’ın günah affetme yetkisi yok mudur? Niye bir oğul öldürecek ki? Bu şekilde bir şeyi zalim bir insanoğlunun yapması bile düzgüsel değildir.

Papazların ifadelerine gore, eski şeriatlarda, her günah için bir kurban kesilmesini Tanrı emretmiş, günahın bedelinin de, kan akıtmak bulunduğunu bildirip, (Şu günah için şu kadar hayvan kurban edeceksin) diye buyruk vermiş. Her günah için karşılık, kan akıtmak imiş. Ahd-i Atik’te de bu şekilde olduğu yazılı imiş. Fakat o ilk günah için hayvan kanı karşılık olması imkansız imiş. İnciller’in beyanına gore, Tanrı, hâşâ başka deva bulamamış da, günahkâr kullarını affetmek için, biricik oğlunu kurban etmiş ve oğul kanı akıtarak, onlara babalarından miras kalan, o ilk günahı affetmiş. (C. Veremedi)

Görüldüğü şeklinde bu karşılık safsatası, Hristiyanlıktan gelmektedir. Rabbimizin bedele ihtiyacı yoktur. İhsan ederek verir. Allahü teâlânın 99 isminden biri Vehhâb’dır. Vehhâb, karşılıksız veren, fazlaca fazla kayra eden anlamına gelir. Bedel istemesini söylemek, bu ismine zıttır. Bir adı de, Kerîm’dir. Kerîm, keremi, lütfu ve ihsanı bolca, karşılıksız veren, fazlaca ikram eden anlamına gelir. Allahü teâlâ, ismine aykırı iş yapmaz. Hazinesi sonsuzdur, vermekle asla bitmez. İstemesi caiz olan şeylerin, en çoğunu istemelidir. Peygamber olmayı istemek caiz değil, fakat evliya olmayı istemek caizdir. (Tanrı karşılık ister) demek fazlaca yanlıştır. O kayra sahibidir. İhsan, eli açık olarak vermek anlamına gelir. Bedel istemek, kayra sahibinin keremine yakışmaz. Üç âyet-i kerime meali:
(İman edip iyi işler yapanlara [Allah] ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lütfundan daha fazlasını da kayra edecektir.) [Nisa 173]

(Yâ Rabbî, bizlere rahmetini kayra eyle! İhsan sâhibi sadece sensin.) [Âl-i İmran 8]

(De ki, lütuf ve kayra Tanrı’ın elindedir. Onu dilediğine verir, rahmeti geniştir ve her şeyi hakkıyla bilir. Rahmetini dilediğine tahsis eder. Tanrı, bolca nimet sahibidir.) [Âl-i İmran 73, 74]

İki hadis-i şerif:
(Agâh olun, Tanrı hakkında hüsnü zanda bulunun! Muhakkak ki Allahü teâlâ, her kula hüsnü zannına gore fazlaca şey verir, hattâ daha da fazla kayra eder.) [Ebu-ş-Şeyh]

(Allahü teâlâ kayra sahibidir. Öyleki ise siz de ihsanda bulunun!) [İbni Adiy]

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, fazlaca büyük kayra sahibidir. Öyleki bir kayra sahibidir ki, kerem ve ihsanlarını dost ve düşman, her insana saçıyor. Behaüddin-i Buhârî hazretleri, (Biz kayra olunmuşlardanız!) buyurdu. Bu, Allahü teâlânın o şekilde bir ihsanıdır ki, dilediğine verir. Bekara sûresinde mealen, (Allahü teâlâ dilediğine kat kat verir) buyuruldu. Bunun içindir ki, birkaç günlük iyi işe karşılık, sonsuz nimetler verecektir. Fazlaca yüksekleri istemeli. Ele geçenle oyalanmamalı, bunların ötesini aramalı. (1/256, 3/17, 1/3, 1/302, 1/214, 1/285)

Allahü teâlâ, (Günahlardan kaçıp, yakarma ederek sâlih olmaya çalışıyorsan, bedeli ağır olur) demez. Bedelsiz olarak sâlih yada evliya yapabilir.

Bu tarz şeyleri duyan bir hoca dedi ki: Peygamber efendimiz, (Seni seviyorum yâ Resulallah) diyen birine, (Beni seven, fakirliğe hazırlansın. Bundan dolayı beni sevene yoksulluk, dağın tepesinden inen selden daha süratli gelir) buyurdu. Demek ki Resulullah’ı sevmenin bedeli varmış. O da fakirlikmiş. Tirmizî’deki bir hadiste de, (Beni seven fakirliğe hazırlansın. Sünnetime uyan, beni sevmiş olur) buyuruluyor. Bunlar karşılık değilse nedir?
CEVAP: Bu tarz şeyleri her insana şâmil etmek Müslümanlıktan nefrete sebebiyet verebilir. (Resulullah’ı seversen fukara olursun) denir mi? Sünnetlere uyan kimse de, Resulullah’ı sevmiş oluyor. Sünnete uyan, Resulullah’ı sevmiş, dolayısıyla fakirliği garantilemiş mi olur? (Resulullah’ı seversen varlıklı olmana imkân yok) şeklinde anlaşılacak tehlikeli bir söz söylemekten sakınmalıdır.

Resulullah’ı seven sahabeden yada evliya zatlardan varlıklı olanlar yok mu? Müslüman varlıklı olması imkansız mı? Hazret-i Osman, Hazret-i Abdurrahman bin Avf fazlaca zengindi. Cennetle müjdelenen on kişiden ikisi idi. Demek ki Resulullah’ı sevmek varlıklı olmaya mâni değildir. Evliyadan Ubeydullah-i Ahrar hazretleri de fazlaca varlıklı idi. Peygamber efendimiz, (Ümmetimin en kötüleri zenginlerdir. Cehennemin bir çok zenginlerdir) buyuruyor. Peygamberlerden İbrahim aleyhisselam ve Süleyman aleyhisselam fazlaca zengindi. Zenginlik fena değildir. Zenginliğini fena yolda kullanmak kötüdür.

Hadis-i şeriflere bakarak derhal yargı vermek fazlaca yanlış olur. Açıklamalarına bakmak gerekir. Zenginlik, iyi işlerde kullanılırsa iyi, fena işlerde kullanılırsa fena olur. Demek ki zenginliği fena yolda kullandıkları için zenginler kötülenmiştir. Her zengine, fena denmemiştir.

Bir de, hadis-i şeriflerin kime, ne süre, ne maksatla söylendiği bilinmedikçe, o hâliyle idrak etmek yanlışlığa sebep olur. Peygamber efendimiz, varlıklı olmak isteyen Salebe’ye, zenginliğin kendisine zarar vereceğini, zenginlik istememesini bildirip, (Ey Salebe şükrünü yapabildiğin azca mal, şükrünü yapamadığın fazlaca maldan iyidir) buyurdu. O da illa varlıklı olmakta ısrar etti. Duayı alınca varlıklı oldu. Malının zekâtını vermeyip helâk oldu.

Peygamber efendimiz, başkalarına, (Varlıklı olmayın) buyurmadı. Her insanın durumuna gore konuşurdu. Buradan genel yargı çıkarmak fazlaca yanlış olur. Yukarıda bildirildiği şeklinde, (Resulullah’ı seven fakirleşir) dememeli. Sünnetlere uymak Resulullah’ı sevmekten ileri gelir. (Sünnete uyan Resulullah’ı sevilmiş olduğu için fukara olur) demek doğru değildir.

(Ben evliya yada sâlih bir zat olmak isterim) diyene, (Bedeline katlanabilecek misin?) diyerek Müslümanlıktan nefret ettirmemelidir. Menkıbelerde geçen vakalarla dînî yargı verilmez. Yüksek bir dereceye kavuşmak için fazlaca sorun çeken olabilir. Bunu genelleştirmek doğru değildir.

Allahü teâlâyı bedelsiz vermez şeklinde göstermek İslâmiyet’e aykırıdır.

Cenab-ı Hak, bizlere göz verdi, el verdi, kol verdi, ayak verdi, kulak verdi. Öteki organları verdi. Bir başparmağımız olmasa ne kadar sorun çekeriz. Bir yada iki gözümüzü isteseler para karşılığı satar mıyız asla? (Tüm dünyayı verseler vermem) diyen fazlaca şahıs vardır. Maddî ve mânevî nimetlere karşı karşılık olarak ne isteniyor? Bir tek inanç isteniyor. Onun da gene Allahü teâlâya asla faydası yok. O da bizim iyiliğimiz için isteniyor.

Vücudumun her zerresi, gelse de dile,
Şükrünün binde birini yapması imkansız bile
.

Hastalık, bela, sorun günahlara kefaret olur. Kulun günahlarını affettirici ibadeti yoksa, uğramış olduğu belalar, onun günahlarını affettirir. Kulun günahları affolunca, istediği derecelere yükselir. Onun için bazı kimseler belaya maruz kalır. Şu iki hadis-i şerif bunu açıkça bildiriyor:
(Kul, Allahü teâlâ katındaki dereceye ameliyle kavuşamazsa, uğramış olduğu belalar o dereceye kavuşmasına sebep olur.) [Ebu Nuaym] (Buna karşılık denmez.)

(Kul, ameliyle kendisine takdir edilen mertebeye ulaşamıyorsa, kendisine, ailesine yada malına gelen belalar, ezelde onun için takdir olunan dereceye nail olmasına sebep olur. Allahü teâlâ o kula belalara sabretmesini nasip eder.) [Buhârî] (Buna karşılık denmez.)

Allahü teâlâ, kayra sahibidir, bedelsiz, karşılıksız verir. Nitekim buyuruluyor ki:
Bizi yoktan var eden, en güzel şekli ve lüzumlu uzuvları kayra eden, her birini bir ahenkle işleten, akıl ve zekâ bahşeden, çeşitli nimetleri karşılıksız kayra eden ve bizlere asla ihtiyacı olmayan, sonsuz kudret sahibi olan Allahü teâlâya şükretmemek fazlaca büyük suçtur. (İslam Ahlakı)

Bir önceki yazımız olan O Müslümansa, ben değilim demek başlıklı makalemizde demek ve muslumansa hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.