Anasayfa » Genel » Medine ve Kabr-i saadeti ziyaret

Medine ve Kabr-i saadeti ziyaret

Medine’ye girerken ihrama girilmez. Mekke’de ihramlı iken olan yasaklar, Medine’de yasak değildir. Medine şehri uzaktan görülünce salât ve slm getirilir. Sonrasında, (Allahümme hâzâ haremü Nebiyyike ve mehbitü vahyike femnin aleyye biddühuli fihi vec’alhü vikâyeten li minennâr ve emânen minel azâb vec’alni minelfâizine bi şefaatil Mustafâ yevmelmeâb) denir.

Hacdan sonrasında, Medine’ye gidip, Resulullah efendimizin kutsal kabrini ziyaret etmek lazımdır. Medine’ye girince, yalnız kabr-i Nebiyi ziyareti niyet etmeli. Mescid-i Nebide bir namaz, başka yerlerdeki bin namazdan daha üstündür. Oruç, sadaka, zikir ve Kur’an-ı kerim okumak şeklinde ibadetler de böyledir.

Şehre yada Mescide girmeden ilkin gusül abdesti alınır. Güzel koku sürünülür. Yeni, temiz elbise giyinilir. Şehre yürüyerek girmek iyi olur.

[Selef-i salihin, Medine-i münevvereye yaklaşınca, inip yaya yürürlerdi. Bu şekilde yapmak edep gereğidir. Allame Ebu Abdullah b. Reşid anlatır:
(Hicri, 684’de Medine’ye geldim. Vezir Ebu Abdullah bin Ebil-Kasım benimle idi. Gözleri ağrıyordu. Medine’ye yaklaşınca, bineklerimizden inip yaya yürümeye başladık. Vezir de, Kabr-i şerifin şevkiyle yaya yürüdü. Derhal o saat gözlerine şifa kayra edildi. Kendi hâlini özetleyen fazlaca güzel bir kaside yazdı.)]

Eşyalarını bir yere yerleştirdikten sonrasında, o yerlerin kıymetini ve yüksekliğini düşünerek, boynu bükük, kalbi kırık olarak; (Bismillahi ve alâ Milleti Resulillah) der ve hicret gecesi gelmiş olan (İsrâ) suresinin sekseninci âyetini ve namazda okunan salevat-ı şerifleri okuyarak ve (Vağfir li-zunubi veftah li ebvâbe rahmetike ve fadlike) diyerek mescide gelir.

Bab-ı selamdan yada bab-ı Cibril’den mescide girip, minber yanında iki rekat Tehıyyet-ül-mescid namazı kılar. Minberin direği sağ omuzu hizasına gelmelidir. İki rekat da şükür namazı kılar.

[Eshab-ı kiramdan Hazret-i Cabir diyor ki:
(Seferden gelmiştim. Derhal geldiğim şeklinde gidip Resulullaha slm verdim. O da mescidin önlerinde duruyordu. (Mescidde namaz kıldın mı?) buyurdu. Ben de, hayır, dedim. (Derhal git, mescide gir, namaz kıl. Ondan sonrasında gel, bana slm ver) buyurdu. (İbni Hubeyb)]

Duadan sonrasında edeple kalkıp Hucre-i Saadete gelir. Muvâcehe-i Mutluluk duvarına karşı, arkasını kıbleye dönerek, Resulullah efendimizin kutsal yüzüne karşı, iki metre uzakta, edeple durur. Resulullah efendimizin kabr-i şerifinde diri bulunduğunu, kendisini gördüğünü, selamını dualarını işittiğini ve yanıt verdiğini, âmin söylediğini düşünür. (Esselamu aleyke yâ seyyidi, ya Resulallah …) diye süregelen duayı okur. Emanet olan selamları söyler.

[Ziyaretçi, huşû ve hudû ile slm vermelidir! Sesini ne oldukça yüksek, ne de fısıltı derecesinde alçak etmeli, orta derecede çıkarmalı ki, edebe uygun olsun. Hazret-i Ömer, Resulullah efendimizin mescidinde, yüksek sesle konuşan Taifli iki kişiye; “Eğer bu kent halkından olsaydınız, Resulullahın mescidinde bu şekilde yüksek sesle konuştuğunuz için sizi döverdim” dedi. (Buhari)

Fahr-i kâinat efendimizi ziyaret ederken, kutsal yüzüne karşı durup, arkasını kıbleye vermelidir! Halife Mansur, (Ziyarette, kabr-i şerife mi, kıbleye mi döneyim?) diye sorunca, imam-ı Malik hazretleri, (Fahr-i kâinat, sana ve baban Hazret-i Âdem’e kıyamette şefaatçidir. Ona arka dönülmez) buyurdu.

Şerefli kabre fazlaca yakına varmamalı, sağlığında, şerefli huzurunda iyi mi durulursa, öyleki edepli durmalı, önüne bakmalı, etrafa bakmaktan sakınmalıdır!]

Sonrasında yarım metre sağa gelip, (Esselamu aleyke yâ halifeti Resulillah …) diye süregelen uzun duayı okuyarak Hazret-i Ebu Bekir’e slm verir. Sonrasında yarım metre sağa gidip, Hazret-i Ömer’e slm verir. Sonrasında kendine ve ana babasına ve tüm müslümanlara yakarış eder. Sonrasında gene Resulullah efendimizin kutsal yüzünün karşısına gelir, dilediği duaları yapar.

Sonrasında Ebu Lübabe hazretlerinin kendini bağlayarak tevbe etmiş olduğu direğe gelir. Burada ve Ravda-i mutahharada nafile, kaza kılar. Tevbe ve yakarış eder. Dilediği zamanlarda, Mescid-i Kubâ ve Mescid-i Kıbleteyn, Uhud şehitleri ve Kalımlı’deki mezarları ve birçok meşhur kutsal bölgeleri de ziyaret etmelidir. Mescidde iki rekat namaz kıldıktan sonrasında, Hücre-i saadete gelip, kutsal yüzüne karşı dönmeli. Diri iken olduğu şeklinde huzurunda edep ile durup, salât ve slm vermelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bana slm verene, ben de slm veririm.) [Beyheki, Ebu Davud]

Hacca giden yoksul, Mekke’ye gidinceye kadar nafile yakarma yapmakta, nafile sevap almaktadır. Mekke şehrine girince hac etmesi farz olur. Varlıklı ise, memleketinden hac için çıkmış olduğu anda farz sevabı kazanmaktadır. Farzın sevabı, nafilenin sevabından daha çoktur. Fukara, memleketinde ihrama girerek yola çıkarsa, yolda da farz sevabı kazanarak, zenginin sevabına kavuşur. Ana babası kendine muhtaç olmayan bir kimse, onlardan izinsiz farz olan hacca gidebilir, fakat nafile olan hacca gidemez.

Sual: Mekke’den sonrasında Medine’ye gitmek mecburi mu?
CEVAP
Mecburi değilse de gitmeye çalışmalı! Peygamber efendimizin kutsal kabr-i şerifini ziyaret ederek büyük nimetlere kavuşmaya çalışmalı! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kabrimi ziyaret edene şefaatim vacip oldu.) [Beyheki, Dare Kutni, Taberani]

(Kabrimi ziyaret edene şefaatim helal oldu.) [Bezzar]
(Yalnız beni ziyaret için gelen, kıyamette şefaatimi hak etmiş olur.)
[Müslim]

(Medine’ye gelip kabrimi ziyaret eden, Kıyamette komşum olur, ona şefaat ederim.) [Şir’a]
(Hac edip kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş şeklinde olur.)
[Taberani, Dare Kutni, İbni Cevzi]
(Hac edip de, beni ziyaret etmeyen, beni incitmiş olur.)
[Dare Kutni, İ.Malik]

(İmkan bulup da mazeretsiz beni ziyaret etmeyen bana cefa etmiş olur.) [İbni Neccar]

(Vefatımdan sonrasında beni ziyaret eden, hayatımda ziyaret etmiş gibidir.) [Beyheki]

(Kabrimin yanında, benim için okunan salevatı işitirim. Uzak yerlerde okunanlar bana bildirilir.)
[İbni Ebi Şeybe]

[Bu müjdelere kavuşabilmek için elbette Ehl-i sünnet itikadında olmak şarttır. Bid’at ehlinin veya gayrimüslimlerin yaptığı hiçbir ibadet kabul olmaz.]

İmam-ı Kastalani hazretleri, (Mevahib-i ledünniyye) kitabında buyuruyor ki:
Resulullah efendimizin kabr-i şerifini ziyaret etmek, taatlerin en büyüklerinden ve ibadetlerin en şereflilerindendir. Bunun aksini iddia eden, Allahü teâlâya, Resulüne ve müslümanlara karşıcılık etmiş, İslam ipini koparmıştır.

Peygamber mi diri, şehit mi?
Hacca gidip gelen hepimiz bilir ki, Vehhabiler, Resulullah efendimizin kabri şerifini ziyaret edip “Şefaat ya Resulallah” diyenlere, (Ya hacı, şirk şirk…) diyerek Müslümanlara müşrik diyorlar. Resulullahın ümmetinden olan şehitlere diri dedikleri halde, Resulullah efendimize ölü demeleri âyetlere de, hadis-i şeriflere de aykırıdır.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her Peygamber, kabrinde diri olup namaz kılar.) [Beyheki, Ebu Ya’la]

(Peygamberlerin vücudunu toprak çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, “Falan oğlu filan, sana slm söylemiş oldu” der.) [İbni Mace, Ebu Davud]

İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Peygamber, müminlere kendi canlarından üstündür.)
[Ahzab 6]

(Tüm dinlerden üstün kılmak suretiyle, Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur.) [Fetih 28]

Bu iki âyetten anlaşıldığı şeklinde, Peygamberimizin dini öteki dinlerden üstün olduğu şeklinde, kendi de herkesten üstündür. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ben tüm insanların efendisiyim.) [Buhari]

Şehitlerin ruhu yaşıyor da, âlemlere rahmet olarak gönderilen Resulullahın ruhu yaşamıyor mu? Ruh ölmez, kâfirlerin ruhu bile ölmez. Peygamberin Tanrı yanında bir şehit kadar da kıymeti yok mu?

Şehit diri oluyor da, Peygamber niye diri olmasın? Şehit cennette rızıklandırılıyor da Peygamber niye rızıklandırılmasın? Peygamber hâşâ Tanrı yolunda eğer olmazsa, şehit Tanrı yolunda iyi mi olur?

Peygamber diri eğer olmazsa şehit iyi mi diri olur? Peygamber işitmezse, şehit iyi mi işitir? Oysa şehidin, Müslümanlığı da şehitliği de bu Peygambere inanç etmeye bağlıdır.

Peki şehitler Tanrı yolunda da, hâşâ Peygamberler, sıddıklar, ulema-i rasihin ve emr-i maruf yapanlar şeytanın yolunda mıdır? Bu ne çirkin suçlamadır öyleki? Resulullah şehit değil midir? Resulullah, son hastalığında, (Hayber’de yediğim zehirli etin acısını hâlâ hissediyorum. Zehrin tesirinden aort damarım, bıçak şeklinde kesiliyor) buyurdu. (Buhari)

İbni Mesud hazretleri ve öteki Eshab-ı kiram, (O zehirli etin tesiriyle Resulullah şehit oldu) buyurdu. Peygamberlik şehitlikten üstündür. Fakat şehit olmak da bir nimettir. Allahü teâlâ Resulüne bu nimeti de vermek için son hastalığında bu zehrin tesirini göstermiştir. (Mevahib-i ledünniyye)

Medine’nin fazileti
Medine-i münevvere şehri fazlaca kıymetlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Medine, kötüleri çıkarır, körüğün, demirin pasını çıkarıp attığı şeklinde.) [Buhari]

(Medine’de ölebilen, orada ölsün. Ben, orada ölenlere şefaat ederim.) [Tirmizi]
(Haremeynden
[Mekke ve Medine’den] birinde ölen, güvenli olarak dirilir.) [Beyheki]
Eminden maksat, kıyamet korkularını çekmeyendir.

(Tüm beldeler kılıçla, Medine ise Kur’an-ı kerimle fetholundu.)
[İbni Neccar]
(Medine’nin açlık ve şiddetine sabreden her mümine, kıyamette şefaat ederim.)
[Müslim]

(Medine, İslam’ın kubbesi, hicretin toprağı, helal ve haramın meskenidir.) [Taberani]

Özetlemek gerekirse o mukaddes durağın taşı, toprağı ve her yeri Fahr-i kâinat efendimizin yakınlığı ile şereflenmiştir. Medine halkı, Resulullah efendimizin uğur ve bereketlerinden feyz almak için kendilerini evlerine çağrı ederlerdi. Hem de evlerinde namaz kılmasını murad edinirlerdi.

İmam-ı Malik hazretleri, Medine içinde hayvana binmekten kaçınır, (Bir yerde ki, Resulullah yaya gezip kutsal ayağı dokunmuştur, ben orada hayvana binmekten haya ederim) buyururdu.

Üç mescidi ziyaret
Fahr-i âlem efendimizin ziyaretine gitmeye niyet eden, Onun Mescid-i şerifini ziyarete, orada namaz kılmaya da niyet etmeli! Şundan dolayı Onun mescidi, ziyaret için seyahat meydana getirilen üç mescidden biridir. Bu üç mescid şunlardır: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi.

Farz ve nafile namazları, Resulullah efendimizin mukaddes mescidinde kılmaya çalışmalıdır! Bilhassa Ravda-i mutahharada kılmaya çaba etmelidir! Peygamber efendimiz buranın (Aden bahçesi) bulunduğunu bildirmiştir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mescid-i haram hariç, mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidde kılınan bin namazdan daha sevaptır.) [Buhari]
(Mescidimde, kırk zaman namaz kılan için, Cehennemden kurtuluş beratı yazılır.)
[Tirmizi]

Kuba mescidi de önemlidir. Ziyaret ederek, orada namaz kılmalıdır! Peygamber efendimiz, her Cumartesi günü Kuba mescidine gider, orada iki rekat namaz kılardı. (Müslim)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kuba mescidinde namaz kılmak umre yapmak gibidir.) [Tirmizi]

(Gusledip, Kuba mescidine giderek, orada namaz kılana umre yapmış şeklinde sevap verilir.) [İ. Ahmed]

Eshab-ı kiramın bulunmuş olduğu Kalımlı kabristanını da ziyaret etmeli! İmam-ı Malik hazretleri buyurdu ki: (Medine’de eshab-ı kiramdan onbin şahıs vefat etmiştir. Onlar hep Kalımlı’de defnedilmiştir.) Peygamber efendimiz, Kalımlı’ye çıkar (Esselamü aleyküm ey müminler topluluğunun yurdu) diye slm verirdi. (Müslim)

Öteki kabirleri de ziyaret etmelidir. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İki kabristan, güneş ve ayın yer halkına ışık vermesi şeklinde gök halkına ışık verir. Biri Medine kabristanı, diğeri de Askalân kabristanıdır.) [İbni Neccar]
Medine’de kırk zaman namaz

Sual: Hac yapanın, Medine’de sekiz gün kalıp kırk zaman namaz kılması farz mıdır?
CEVAP
Hayır, farz değildir. Medine’ye gidince, Mescid-i nebevi’de namaz kılmak fazlaca faziletlidir. Bu erdem için orada namaz kılmalıdır. Bir hadisi şerif şöyledir:
(Evine en yakın mescitte namaz kılana, 25 namazın sevabı verilir. Cuma namazı kılınan mescitte eda edene 500, Mescid-i Aksa’da eda edene 5 bin, Mescid-i Nebevî’de eda edene 50 bin, Mescid-i Haram’da eda edene 100 bin namaz sevabı verilir.)

Hücre-i mutluluk
Sual: Peygamber efendimizin kabr-i şerifini ziyarette iyi mi hareket edilir?
CEVAP
Peygamber efendimizin kabr-i şerifi olan Hücre-i mutluluk önünde yakarış edenler, fazlaca uyanık ve dünya düşüncelerinden uzak olmalı. O makama uygun yazınsal gösteremeyecek olanların, Medine-i münevverede fazlaca kalmaları doğru olmaz. İmam-ı a’zam hazretleri, (Biz Bağdat’ta, kalbimiz Medine’de olmak; biz Medine’de, kalbimiz Bağdat’ta olmaktan daha iyidir) buyurdu.

Anadolulu bir köylü, Medine-i münevverede senelerce kalmış, evlenmiş ve Hücre-i saadette belli bir hizmet yaparmış. Hastalanmış, canı ayran istemiş, (Eğer şimdi köyümde olsaydım, doya doya ayran içerdim) diye düşünmüş. O gece, rüyada Peygamber efendimiz, Şeyh-ul-Hareme, o kimsenin yapmış olduğu işin başkasına verilmesini, o kişinin de köyüne gidip, ayran içmesini emretmiştir. Ertesi gün, bu buyruk bildirilince, köylü peki diyerek memleketine gitmiştir. Yalnız gönülden geçen bir fikir, bu kadar zarar verince, Tanrı korusun, latife bile olsa, uygunsuz bir sözün, edebe uymayan bir hareketin ne büyük bir ziyanı olacağını bundan anlamalıdır!

Bir önceki yazımız olan Hacda ceza gerektiren hususlar başlıklı makalemizde gerektiren, hacda ve hususlar hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.