Anasayfa » Ahlak bilgileri » Suçu kendimizde aramak

Suçu kendimizde aramak

Sual: Suçsuz yere çeşitli karacılık ve hakaretlere uğruyorum. Suçum yokken biri gelip sataşıyor. Kimi alacağımı vermiyor, kimi borçlu çıkartıyor. Dualarım kabul olmuyor. Sıkıntılar, belalar yakamı bırakmıyor. Bunların gerçek sebebi ne olabilir?
CEVAP
Ilkin sorun, bela niye gelir? Bela, insana iki sebepten ileri gelir:
1- Günahsız kimselere, büyük zatlara gelir. Bu da onların derecelerinin yükselmelerine sebep olur. Başka hikmetleri de olabilir. Şu sebeple hadis-i şerifte, (En şiddetli bela, enbiya, evliya ve benzerlerine gelir) buyuruluyor. (Tirmizi)

2– Dertlerin, belaların gelmesine sebep günah işlemek yada lüzumlu sebeplere yapışmakta kusur etmektir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla birlikte Tanrı bir çoğunu da affeder, [musibete uğratmaz.]) [Şura 30]

Çoluk çocukta, hayvanda, âmirde, memurda bir huysuzluk görülürse, kabahatin kendimizde bulunduğunu anlamalıyız. Salihlerden biri buyuruyor ki:
(Eşim huysuzluk edince, yanlış bir iş yaptığımı anlardım. Derhal o işime tevbe edince, eşimin huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edilmiş olduğu meydana çıkardı.)

Demek ki belalar, kendi hatalarımız sebebiyle geliyor. Bizim suçumuz, hatamızı görmemektir.

Üstümüze tatlı sürüyoruz, tatlıya gelen sinekleri suçluyoruz. Kovana çöp sokuyoruz, suçu bizlere hücum eden arılarda buluyoruz. Salihler, her sıkıntıda, kusuru kendisinde görürdü. Büyük bir zat yolda giderken, bir bayan bilincinde olmadan pencereden üzerine kül döker. Daha hanım özür dilemeden, (Bu başa kül değil ateş layıktı, ucuz atlattık) der. Kendi ayıplarına bakmayıp, başkalarının ayıplarını araştıran, kusuru hep başkasında kabul eden kimse, başına daha büyük bela gelmediğine şükretmelidir.

Allahü teâlâ asla hiç kimseye zulmetmez, sebepsiz bela göndermez. Başımıza gelen her sorun kendimizden, günahlarımızdan meydana gelmektedir. Bir ihtimal o işte, suçsuz görünsek de, başka bir iş sebebiyle bu sıkıntıların geldiğini anlamalıyız.
Mevla öcünü kul eli ile alır
İlmihali bilmeyen bunu kul etti sanır.

Günahlardan tevbe edip, nefsi aşağılayarak terbiyeye çalışmalı. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nefsini zelil eden, dinini aziz etmiş, nefsini aziz eden dinini aşağılamış olur.) [Ebu Nuaym] Şu sebeple nefs Allahü teâlânın düşmanıdır, hep zararı olan iş yapmak ister. Kur’an-ı kerimde mealen,
(Nefs hep kötülüğü emreder) buyuruluyor. (Yusuf 53)

Şeytanın aldatması zayıftır. Nefsimiz daha tehlikelidir. Hadis-i şerifte, (İnsanın en güçlü düşmanı nefsidir) buyuruldu. Dışarıdaki düşman, bu iç düşmanın yardımı ile bizlere saldırıp, bizi yaralıyor. Nefsin her isteği, Allahü teâlânın yasak etmiş olduğu şeylerdir. Hep, kendi can düşmanı olan şeytana uyar. Nefse uyan kimse de, hep İslamiyet’in dışına çıkar.

Dinin tüm buyruk ve yasakları nefsi ezmek, taşkınca isteklerini önlemek içindir. Dine uyuldukça nefsin istekleri azalır. Nefs, temizlenmedikçe, üstünlük sevdasından, kendini beğenmekten vazgeçmez. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Nefse uymak ve kendini beğenmek felakete götürür.) [Taberani]

Kendini beğenmek felakettir
Yukarıdaki yazımızda, kabahati daima kendimizde bulmak icap ettiğini bildirmiştik. Suçu hep başkalarına yüklersek, kendimizi beğenirsek, başkalarını küçümsersek bunlar bizim felaketimiz olur. Kendimiz övülmeye takdir edilmeye layık biri olsak bile, kendimizi övmemiz oldukca yanlış olur. Şu sebeple, (Çirkin olan doğru, kişinin kendini övmesidir) buyurmuşlardır. Övünmek, kibirden gelir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı, kendini beğenip övüneni sevmez.) [Lokman18]

(Tanrı, büyüklük taslayanları sevmez.) [Nahl 23]

Hadis-i şerifde de buyuruluyor ki:
(Arkadaşını hakir görmek, fenalık olarak yeter.) [Müslim]

Kendini beğenen tembih kabul etmez. Hep itiraz eder, o şekilde değil diyerek kendini haklı, karşısındakini haksız çıkarmaya çalışır. Tanrı’tan kork şunu yapma dense, derhal itiraz eder. Bir hadis-i şerif meali:
(Tanrı’tan kork diyene, sen ilkin kendine bak diyeni Allahü teâlâ sevmez.) [Beyheki]

İtiraz etmeyi âdet haline getirmek, “Hayır o şekilde değildir” demek, oldukca çirkindir. Şu sebeple bu şekilde söylemek, (Sen bilmiyorsun, bu işten sen anlamazsın, sen ahmaksın, ben akıllı ve bilgiliyim) anlama gelir. Bu ise, kendini büyük görüp, başkalarına saldırı etmektir. Lüzum yokken, karşımızdaki şahsın kusurlarını bulup kendisine göstermek günahtır. Şu sebeple onun hatasını söylemekle üzmüş ve kalbini kırmış oluruz. Zaruretsiz incitmek haramdır. Bu şekilde şeylerde başkasının hatasını söylemek gerekmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Din kardeşine itiraz etme.) [Tirmizi]

(İtiraz etmeyene, haklı iken, münakaşayı terk edene, Cennette bir köşk verilir.) [Taberani]

Hakkı, düşman da söylese kabul etmeli. Hakkı kabul edememek kibirdendir. Kibir ise büyük günahtır. Gerçeği kabul etmemeye direnme denir. İnat, karşısındakini aşağı görmekten ileri gelir.

Fazilettir hatayı hep kabul etmek gerek,
Hakkı kabul için direnme etmemek gerek.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bekara suresinin (Kalblerinde hastalık vardır) mealindeki onuncu âyet-i kerimesi ile bildirilen hastalık, tedavi edilmedikçe, hakiki inanç ele geçmez. Kalbi hasta olanın imanı, imanın suretidir. Nefsini temizleyen hakiki imana kavuşur. Yunus suresinin, (Tanrı’ın evliyası için korku ve üzüntü yoktur) mealindeki 62. âyet-i kerimesindeki müjde, hakiki imana kavuşanlar içindir. (1/46)

Demek ki Allahü teâlânın dostu olmak ve hakiki imana kavuşmak için kalbdeki hastalıkları şu demek oluyor ki fena huyları temizlemek, kendini beğenmemek, suçu kendinde bulmak, itirazcı olmamak, hakkı kim söylerse kabul etmekte fayda vardır.

Bir önceki yazımız olan Söz taşımak (Nemime) başlıklı makalemizde nemime hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.