Anasayfa » Ahlak bilgileri » Suizan hüsnü zan

Suizan hüsnü zan

Sual: Suizannın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Suizan, birinin fena bir iş yaptığını zannetmektir. Kalbe gelen fena fikir, o hâliyle suizan olmaz. Kalbin o tarafa kayması suizan olur. Örnek olarak birinde bir kalem görünce, (acaba bu kalemi çalmış olabilir mi) diye yalnız düşünmek suizan olmaz. Fakat (çalmış olabilir) diye zannetmek suizan olur.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli saklı şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş benzer biçimde sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [Buhari, Müslim]

Zan ile, başkasının fena bulunduğunu kabul eden, onu gıybet eder, ona dil uzatır. Onu fena, kendini iyi bilir. Bu da, helâkine sebep olur. (İhya)

Müslümanın bir işinde yada sözünde birçok sövgü alameti ile bir inanç alameti bulunsa, hüsnü zan edip buna kâfir dememelidir. Fakat küfrü açıksa kâfir olur, tevil yarar vermez. (Bezzâziyye)

Bir menkıbe: Bir âlim talebelerine (Şafii mezhebinde alametlere bakarak kati karar verilmez. Örnek olarak bir köpeğin burnunda yoğurt bulaşığı varken evden çıkmış olduğu görülse, eve girince yoğurt çanağında köpeğin burnu kadar iz görülse, kati olarak bu yoğurdu köpek yedi denemez) der. Talebenin biri, içinden (Bu kadarı olmaz) diye hocasına itiraz eder. Hocası, o gence, bir koyun kesip getirmesini söyler. O da koyunu keser. O arada sıkışır, evin kenarındaki ormanlığa kolları sıvalı ve kanlı bıçakla gidip hacetini def eder. Zaptiyeler, yeni öldürülmüş bir insanın katilini ararken bunun eli kanlı bıçakla ormana kaçtığını görürler. Derhal bunu yakalayıp getirirler. O gece karakolda kalır. Sabah mahkemeye çıkınca, hakim, (Bu genç, eli kanlı bıçakla kaçarken görülmüşse de, Şafii’de alametlere bakarak kati yargı verilmez. Bu genci özgür bırakın) diye karar verir. Genç, hocasına yapmış olduğu suizannın cezasını çektiğini anlamış olur.

Bir öykü: Dağ evinde, kocası yeni ölmüş tek başına yaşayan hamile bir karı, kendisine dost olması için dağda yaralı olarak bulmuş olduğu bir gelinciği evinde beslemeye adım atar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Evcil bir hayvan haline gelir. Bir süre sonrasında kadının evladı doğar. Gelincik zarar vermesin diye fazlaca dikkat eder. Bigün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan birazcık süre geçer ve anne eve koşarak gelir. Gelinciği kanlı ağzındaki kanları yalarken görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır, derhal öldürür. O sırada içerden bebeğin ağlaması duyulur. Anne odaya girer. Odada beşiğin içindeki bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür.

Suizannını gerçek benzer biçimde başkasına söylemek de, doğrusu söz taşımak da daha kötüdür.

Müslümana suizan etmemeli
Sual:
Bu insan iyi biri değil ondan uzak durun denildiğinde hüsnü zan edilmesi lazımdır, suizan etmemeli deniliyor. Doğru mu?
CEVAP
Oldukça yanlış. Fena hiç kimseye hüsnü zan edilmez. İçki içene yada başka günahı işleyene suizan edilmez mi? Suizan etmemeli demek de yanlış. Tam İlmihal’de diyor ki:
(Hiç kimseye suizan etmemeli) sözü yanlıştır. Bunun doğrusu (Müslümana suizan etmemeli)dir. Şu demek oluyor ki, Müslüman bulunduğunu söyleyen ve küfre sebep olan bir sözde ve işte bulunmayan kimsenin bir sözünden yada işinden hem imanı olduğu, hem de imansız olduğu anlaşılırsa, imanı bulunduğunu anlamalı, (dinden çıktı) dememelidir.

Fakat bir kimse, dini yıkmaya, gençleri kâfir hayata geçirmeye uğraşır yada haramlardan birinin iyi bulunduğunu söyleyerek bunun yayılması, her insanın yapması için uğraşırsa, ya da Allahü teâlânın emirlerinden birinin gericilik, zararı olan bulunduğunu söylerse, buna kâfir denir. Müslüman bulunduğunu söyler, namaz kılar, hacca gitse de buna, (Zındık) denir. Müslümanları aldatan bu şekilde iki yüzlüleri Müslüman sanmak, ahmaklık olur.

Günahının affolunmayacağını zannetmek
Sual:
Günahının affolunmayacağını zannetmek yanlış değil mi?
CEVAP
Elbet yanlış. Allahü teâlâya da suizan etmemelidir. Günahının affolunmayacağını zannetmek, Ona suizan olur.

Şartlarına uygun tevbe yapılınca, her türlü günahı muhakkak affeder. Dilerse, ahirette küfürden başka günahları tevbesiz de affeder.

Kabul edeceğini umut ederek tevbe edeni affeder. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya hüsnü zan ediniz!) [Müslim]

(Allahü teâlâya hüsnü zan etmek, ibadettir.) [Ebu Davud]

(Tanrı’a vallahi billahi ki, Allahü teâlâ kendisine hüsnü zan ederek meydana getirilen duayı, normal olarak kabul eder.) [Berika]

(Kıyamet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehenneme atılmasını emreder. Cehenneme götürülürken arkasına dönerek, “Ya Rabbi! Dünyada sana hep hüsnü zan ettim” diyince, “Onu Cehenneme götürmeyiniz! Kulumu bana olan zannı benzer biçimde karşılarım” buyurur.) [Beyheki]

Peygamber efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar:
– Kendini iyi mi buluyorsun?
– Günahlarımdan korkuyor; fakat Tanrı’tan umut kesmiyorum.
– Bu korku ile umut, şu ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ ona umduğunu verir ve onu korktuğumdan güvenli kılar. (İ. Gazali, Tirmizi)

Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek fazlaca tehlikelidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Fena zanda bulundunuz. Bu yüzden helake mahkum kavim oldunuz.) [Feth 12]

(Rabbinize olan [ümitsizliğiniz, kötü] zannınız sizi helak etti.) [Fussilet 23]

Allahü teâlâ, Hazret-i Davud’a vahyetti ki:
– Beni sev, beni seveni sev ve beni kullarıma sevdir! Beni sevsinler.
– Ya Rabbi bunu iyi mi yapayım?
– Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden sadece iyilik beklesinler.

Kadi Yahya bin Eksem hazretleri vefat edince, rüyada görüp halini sordular. O da, (Allahü teâlâ bana, (Ey fena yaşlanmış, şunları niçin yaptın?) diye beni azarlayınca beni büyük bir korku kapladı. Ben de, “Ya Rabbi, bu şekilde sorguya çekileceğimi bildirmediler” dedim. (Ne bildirdiler?) buyurdu. Ben de râvilerin adını sayarak, (Ben azimüşşan müslüman olarak saçı sakalı ağaran kuluma azap etmekten hayâ ederim) buyurduğunu bildirdiler, dedim. (Sen ve râviler sadıksınız. Ben de seni mağfiret ettim) buyurdu.

Bir şahıs, insanları Tanrı’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürür, onlara hep güçlük gösterirdi. Kıyamette Allahü teâlâ buna, (Sen kullarıma rahmetimden umut kestirdin. Bugün sen de rahmetimden yoksun kaldın) buyuracaktır.

O halde her mümin, Allahü teâlânın azabından korkmakla birlikte, rahmetinden de ümidini kesmemelidir! (İ.Gazali)

Ölürken kesinlikle
Müslüman ömrünün sonuna doğru, öleceği süre daha fazlaca Allahü teâlâya hüsnü zan etmelidir. Şu demek oluyor ki (Ben fazlaca günahkâr isem de Allahü teâlâ beni affeder) diye umut etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölürken kesinlikle Allahü teâlâya hüsnü zan edin.) [Müslim]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kulum beni iyi mi zannederse, ona zannettiği benzer biçimde işlem ederim.) [İ.Ahmed, İbni Hibban] (Şu demek oluyor ki Tanrı beni affeder diye umut ediyorsa onu affeder. Tanrı’tan ümidini kesmişse, ben kesinlikle Cehennemliğim diyorsa Cehenneme gider.)

Günah olan zan
Sual:
Kur’an-ı kerimde bazı suizanların günah olduğu bildiriliyor. Bunlar hangisidir?
CEVAP
Suizan, bir kimseyi fena zannetmektir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey inanç edenler, suizan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı günahtır.) [Hucurat 12]

Günah olan zan, iyi kimseyi fena zannetmektir. Günahının affolunmayacağını sanmak, Allahü teâlâya suizan olur. Müslümanı fâsık zannetmek suizan olur. Suizan haramdır. Haram işleyen kimseyi bilir ve onu sevmezse, suizan olmaz, buğd-i fillah olur, sevap olur.

Müslümanın bir ayıbını görünce, ona hüsnü zan etmeli, teviline çalışmalıdır! Kalbe gelen bir fikir, suizan olmaz. Kalbin o tarafa kayması, meyletmesi suizan olur. Hadis-i şerifte, (Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur) buyuruldu. (Müslim)

Salih yada fâsık olduğu bilinmeyen müslümana hüsnü zan etmelidir! Hüsnü zan, suizannın tersidir. Bir kimseyi iyi zannetmektir. Hüsnü zan edileceklerin başlangıcında Allahü teâlâ gelir. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâya hüsnü zan etmek ibadettir) buyuruldu. Tanrı’ın rahmetinin, affının bolca bulunduğunu bilmelidir. Günahlarımız fazlaca olsa da Allahü teâlânın affedebileceğini düşünmek hüsnü zan olur.

Elbet bu günahların içinde şirk, sövgü yoktur. Ahirette Allahü teâlâ dilerse her günahı affedeceğini fakat şirki, küfrü asla affetmeyeceğini bildiriyor. Dünyada iken şirkten, küfürden tevbe edeni de affeder. İmansız olarak öleni ise asla affetmez.

Müslümanın hüsnü zannı şöyleki olmalıdır: Bir çocuk görünce, bunun günahı yoktur, benim günahım vardır. O halde bu çocuk benden daha faziletlidir. Bir yaşlı müslüman görünce, bunun ibadeti benden daha fazladır, o halde benden daha faziletlidir. Bir İslam âlimi görünce, ben cahilim, bu benden ziyade âlimdir, öyleki ise, benden daha faziletlidir. Bir bilgisiz görünce, bu bilmeden günah işler. Fakat ben bilerek işlerim, öyleki ise, bu benden efdaldir. Bir kâfir görünce, olur ki, dünyadan inanç ile gider. Benim imanla gidip gitmeyeceğim ise, belli değildir. Şu halde, benden daha faziletli olabilir diye düşünmeli! (İslam Ahlakı)

Suizan ve münafıklık
Sual:
Bir dost, elinde kati data olmadığı halde, hasetten midir, nedir, müslüman bulunduğunu yakînen bildiğim bazı yazar ve liderlere, münafık, sapık, mason benzer biçimde sözler ediyor. Onun bu şekilde söylemesi tehlikeli değil midir?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Kim, zan ile, başkasının fena bulunduğunu kabul ederse, onu gıybet eder, ona dil uzatır. Onu fena, kendini iyi bilir. Bu da, helakine sebep olur.

Günah işleyen müslümana kâfir denmez. Zira Ehl-i sünnete bakılırsa, bir insan günah işlemekle kâfir olmaz. Bid’at fırkaları, günah işleyene, kendileri benzer biçimde düşünmeyen müslümanlara kâfir demek sapıklığında bulunmuşlardır.

Bir muharebede, kelime-i şehadet getiren birini öldüren hiç kimseye, Resulullah efendimiz, (Kelime-i şehadet söyleyen kimseyi niçin öldürdün?) buyurdu. O kimse de, (Dili ile söylüyordu fakat kalbi ile inkâr ediyordu) dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu tekdir buyurdu.

Onun için mümine kâfir demekten, ona nalet etmekten sakınmalıdır! Nalet, sahibine döner. Hadis-i şerifte, (Kul, nalet edince, nalet edilen buna müstahak değilse, kendine döner) buyuruldu. (Beyheki)

Hadis-i şerifte, (İnsanların kalblerini yarmak, gizli saklı şeylerini idrak etmek için emrolunmadım) buyuruldu. (M. Kâinat)

Zan ile hareket etmek yanlıştır. Zan kati data değildir. Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruldu ki:
(Zan, haktan [ilimden] hiçbir şeyin yerini tutmaz.) [Yunus 36]

M. Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
Bir müslümanın bir işinde yada sözünde 99 sövgü ihtimali olsa, bir inanç ihtimali olsa, bu hiç kimseye kâfir denilmez. Müslümana hüsnü zan etmek gerekir. Sözlerini, işlerini mümkün olmasıyla birlikte iyiye yormalıdır. Müslümanın hayırlı ve salih olduğuna inanmak, yakarma olur. Bir müslümana suizan ederek ona inanmamak, fena huylu olmayı gösterir. İşittiğini sormalıdır. Söz sahibine derhal suizan etmemelidir. Şeytanın kalbe getirmiş olduğu vesveselerden en fazlaca başardığı, suizan vesvesesidir. Suizan etmek haramdır. Bir sözden iyi mana çıkarmaya olanak bulunamazsa, bunun yanlışlıkla yada unutarak söylenebileceği düşünülmelidir. (Berika)

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bir müslümanı suçlu sanarak, dedikodu yapmak, fazlaca çirkindir. Zan ile, bir müslümana sapık demek, münafık demek, kincilik olur. Bu iftiralar doğru değilse, söyleyen sapık ve kâfir olur.

Münafık, müslüman görünen kâfirdir. Fakat, günah işleyen müslümana kâfir denmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin, gıpta eder, imrenir münafık ise, haset eder.) [İ. Maverdi]

(Müslüman hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz.) [Taberani]

Yalan söylemek münafıklık alametidir. Fakat her yalan söyleyene münafık denmez. (Münafığa en ağır gelen namaz, yatsı ile sabahı cemaatle kılmaktır) hadis-i şerifinden dolayı, sabah namazına mescide gelmeyen her insana münafık demek doğru olmaz. (Buhari)

Bir müslüman, yabancı bir diyarda, dinsizlerin içinde kalıp, namazlarını gizli saklı kılsa, zaruretlerden dolayı mümkün mertebe müslümanlığını gizlese, bu hiç kimseye münafık denmez. Buna müdara denir. Müdara, dini zarardan kurtarmak için dünya menfaatinden vermek, insanlarla iyi geçinmektir. Hadis-i şeriflerde (Allahü teâlâ, farzları yapmamı emrettiği benzer biçimde, müdara etmemi de emretti) ve (Müdara sadakadır) buyuruldu. [Deylemi]

Müdaranın zıddı, müdahenedir, dünyalık ele geçirmek için dinden ödün vermektir, haramdır. Hadis-i şerifte (Gücü yettiği halde günah işleyene müdahene edip, nehy-i münkeri terk eden, kabrinden maymun ve domuz şeklinde kalkar) buyuruldu. (Şir’a)

Kendine yada başkasına zarar gelme korkusundan dolayı iyiliği emredip haramı men etmek mümkün eğer olmazsa, bu şekilde durumlarda fitneye engel olmak için susmaya müdara denir.

Cihadda hile yapmak, yalan söylemek caiz ve gerekir. Örnek olarak, düşmanın biri, Hazret-i Ali’nin karşısına ansızın kılıçla çıkıp, (Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?) der. Hazret-i Ali de, parmağı ile insanın arkasını gösterip (Peki dövüşelim, fakat iki kişiyle mi?) der. Düşman, arkamdaki kim diye bakınca, Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşmanı, (Bana hile yaptın?) der. Hazret-i Ali de (Harb hiledir) hadis-i şerifini bildirip, fakat sen de beni gafil avlayacaktın der. Şu demek oluyor ki senin yaptığın hile değil miydi demek ister. O halde müslümana suizandan sakınmalıdır!

İşin aslını öğrenmeden
Sual:
Eskiden halkın, padişaha “Kulunuz” diye kendini takdim etmiş olduğu, padişahın da halka, “Kulum” söylediğini işitiyoruz. Yalnız Tanrı’a kul olunmaz mı?
CEVAP
Bazı kelimeler birkaç manaya gelir. Cümledeki yerlerine bakılırsa manaları değişmiş olur. Kul, yaratık, insan, köle, bende, komut altında bulunan, tâbi, mensup benzer biçimde manalara gelir.

Sultana bağlı askerlere Kapı kulu denirdi. Bende kelimesi de kul anlamına gelir. Bendeniz, kulunuz anlamına gelir. Bu tabir bugün bile tevazu ifadesi olarak kullanılmaktadır. Padişahlar, tebeasından olan sadık yardımcıları için “Kulum” tabirini kullanırlardı. Burada kulum, sağ kolum anlamına gelir.
Mevla kelimesi de yedi manaya gelir. Meşhur olan üç manası ilah, köle ve efendi anlamına gelir. (Mevlamızın rahmeti boldur) cümlesinde mevla, ilah manasındadır.

(Mevlana Halid-i Bağdadi, Mevlana Celaleddin-i Rumi kıymetli zatlardır) cümlesindeki mevla kelimesi, efendi anlamına gelir. Mevlana, efendimiz anlamına gelir.

(Hazret-i Bilal, Hazret-i Ebu Bekrin mevlası idi) cümlesinde mevla, azat edilmiş köle manasına gelir.

Bunun benzer biçimde bir fazlaca kelime kullanıldığı yere bakılırsa mana alır. Sultanlar yada öteki büyük zatlar hakkında şanlarına yakışmayan bir şey duyunca, işin aslını öğrenmeden onlara suizan etmemelidir.

Dinimiz zahire bakılırsa yargı verir
Sual: Nalıncı Baba menkıbesi, yakın çevremizde hızla yayıldı. Bazı uygunsuz benzer biçimde görünen insanlara evliya olabilir gözü ile bakılıyor.
CEVAP
Nalıncı baba istisnadır. İstisnalar kaideyi bozmaz. İçki içene hüsnü zan edilmez. Dinimiz zahire bakılırsa yargı verir. Bir kâfir müslüman olsa, müslüman bulunduğunu hiç kimseye söylemese, inanç ile ölse, bizim ona kâfir dememizde asla sakınca yoktur. Zira biz onun müslüman bulunduğunu bilemeyiz. Tersine, bir müslüman da kâfir olsa, fakat küfrünü gizlese, camiye gelse, ona müslüman nazarı ile bakarız, ölürse namazını kılar, ona yakarma ederiz. Bundan sorumlu olmayız.

Hallacı Mansur hazretleri (Enel Hak) dedi. Devrin müftüsü küfrüne fetva verdi. Zira din zahire bakılırsa yargı verir. Fakat o tasavvuf sarhoşluğu ile öyleki söylemiş oldu, o sözünde mazur idi, fakat o müftünün nazarında kendini ilah sayan biriydi. Onun için müftü fetvasından sorumlu değildir. Diğeri de mazurdur. Bu şekilde sözler pek azca kimsede olmuştur. Şimdi enel hak diyeni evliya sanmamız yanlış olur. İçki içene bir ihtimal evliyadır diye hüsnü zan etmek yanlış olur.

Zan ile yargı verilmez
Sual:
Hırsızlık yaptığını zannettiğimiz bir tanıdığımız var. Ailesinin durumu fazlaca iyi. Ben kloptemani hastalığı olduğuna inanıyorum. Ailesine söylediğimizde kesinlikle kabul etmeyip, bizleri suçlayacaktır. Ne yapmalıyız?
CEVAP
Zan ile yargı verilmez. Tüm alametler onun üstünde toplansa, % 99.9 onun hırsız olduğu sanılsa gene ona hırsız damgası vurulamaz. Dinimiz işaretlere bakılırsa karar vermez. Yapılacak en iyi iyilik, en iyi yardım ona yakarma etmektir. Müminin silahı duadır. Yakarma yardımıyla düzelebilir.

Suizan ve töhmet
Sual:
Bir arkadaşın, bazı alametlerine bakarak günah işlediğini zannediyoruz. Fakat kati bilmiyoruz. Bu suizan olur mu? Suizan nedir?
CEVAP
Suizan, bir kimseyi fena zannetmek, onun günah işlediğine inanmak anlamına gelir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Komut [âmir], mahiyetini töhmet altında bırakırsa, onları ifsad eder.) [Taberani]

(Suizan ettiğiniz süre, hakkaten öyleki mi diye araştırmayın.) [İbni Adiy]

(Töhmete sebep olacak yerlerden kaçının!) [İ.Gazali]

(Hüsnü zan sahibi olması, kişinin kulluğunun güzelliğindendir.) [Hatib]

Bir müminin günah işlediğini zannetmek, suizan olur. Kalbe gelen fikir, suizan olmaz. Eğer kalb o tarafa meylederse, suizan olur.

Kâfire değil, Müslümana suizan edilmez. Şu demek oluyor ki, müslüman bulunduğunu söyleyen ve küfre sebep olan bir sözde ve işte bulunmayan kimsenin bir sözünden yada bir işinden hem imanı olduğu, hem de imansız olduğu anlaşılırsa, küfre düştü dememelidir. Kâfir aslına bakarsan kâfirdir. Bu kâfir galiba içki içiyor diye düşünmek suizan olmaz. Dini bozanlara, bid’at ehline de bu şekilde hüsnü zan edilmez. Bunların yanlışlarını açıklamak da gıybet olmaz, dinin emrini yerine getirmek olur.

Müslümana suizan etmemek gerektiği benzer biçimde, başka Müslümanların da bizim hakkımızda suizan etmelerine sebep olabilecek durumlardan sakınmak gerekir.

İnsanları suizandan kurtarmak için, töhmet yerlerinden uzak durmalıdır. Onların dedikodularına kendisi sebep olduğundan işleyecekleri günaha ortak olur. Peygamber efendimiz, hanımı ile konuşurken, oradan geçenlere buyurdu ki:
– Bu benim zevcemdir.
– Ya Resulallah, sizden de mi kuşku edilir dediler. Buyurdu ki:
– Kan, insanoğlunun damarlarında gezdiği benzer biçimde, şeytan da insana nüfuz eder, kalbine kuşku sokar. (Buhari)

Başkalarının suizannına sebep olacak hareketlerden kaçmalıdır.
Salih bir kimse, şişe ile evine bir şey getirirken şişeyi kapalı bir poşet içine koymalıdır. Bu şekilde yapmayıp da bir gazete kağıdına sararak açıktan getirirse, suizanna sebep olabilir. “Acaba içki mi?” diyenler çıkabilir.

Bu şekilde, kuşku uyandıracak hareketlerden uzak durmalı, başkalarının kendi hakkında dedikodu etmesine sebep olmamalı.

Bir şahıs, bir hanımla kuşku uyandıracak şekilde konuşuyordu. Hazret-i Ömer, onun yanına varıp, öfkeli şekilde bakınca o şahıs, (Bu benim hanımım) dedi. Hazret-i Ömer o süre buyurdu ki:
(Peki hanımın ise, ne diye üzerinize kuşku çekecek şekilde konuşuyorsunuz?)

Bu vakalar da, Müslümanın, suizanna sebep olacak, töhmet altında bıraktıracak söz ve işlerden kaçması icap ettiğini göstermektedir.

Mürtede hüsnü zan etmek
Sual:
Her fırsatta Müslümanlığın aleyhine konuşanlar, İslamiyet’e düşmanlığı ile ün kazananlar, ölünce, (Bir ihtimal tevbe etmiştir, tevbesini gizlemiştir) diyerek onları dualarla anmak caiz midir?
CEVAP
Asla caiz değildir. Dinimiz zahire [görünüşe] bakılırsa hükmeder. Bir ihtimal ile olmaz. Açıkça işlenen günahların tevbesi de açık olmalıdır. (Ben senelerce İslam’a düşmanlık ettim, fakat şimdi tevbe ediyorum) demesi gerekir. Kalbden tevbe etmese bile, bu şekilde söylediği kati ise, artık ona hüsnü zan edilir.

Fena düşünmemek için
Sual:
Salih biri hakkında, elde olmadan fena düşündüğümüz oluyor. Bundan iyi mi kurtulabiliriz?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bu zamanda, doğru ile yanlış, iyi ile fena birbirleriyle karışıktır. Salih kimsenin ara sıra, İslamiyet’e uymayan bir şey yaptığını görürse, kendisi bunu yapmamalı, iyi gözle bakarak, İslamiyet’e uygun görmeğe çalışmalı, iyi tarafını aramalıdır. İyi ve uygun yerini bulamazsa, bu beladan kurtulmak için, Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Mubah olan bir şeyi yapmasından şüpheye düşerse, bu şüpheye kıymet vermemelidir. Her şeyin sahibi olan Allahü teâlâ, mubah şeyleri yasak etmemiş, beğenmezlik etmemişken, başkası, kendiliğinden iyi mi karşı gelebilir? Oldukça yer vardır ki, bir şeyin daha iyisini yapmamak, yapmaktan daha iyi olur. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, azimetle iş yapmayı sevilmiş olduğu benzer biçimde, ruhsatla yapmayı da sever) buyuruldu. (1/313)

Suizan zararlıdır
Sual:
Kur’an-ı kerimdeki, (Zannın çoğundan kaçının, bundan dolayı zannın bir kısmı günahtır) mealindeki âyette bildirilen husus nedir? Sitenizde, (Suizan etmekten sakının) diye açıklanıyor. Yaşadığım bir vaka, bana suizannı öğretti: Bir dost, altın yüzük takıyor, karısı açık, evinin dibindeki camiye gelmiyor, bigün de yarım dakikada falan abdest aldığını gördüm, doğrusu bazı uzuvlarını yıkamadığı belli oluyordu. Başka bir süre da düzgüsel çoraba mesh ederken gördüm. Evine gazete kâğıdıyla sardığı bir şişe içinde bira yada şarap getirdiğini gördüm. Bir sefer de bid’at sakal bıraktığını gördüm.
Daha bunlar benzer biçimde fazlaca yamuğunu gördüm. Bu arkadaşla karşılaşmamak için azami çaba sarf ettim, hep uzak durdum. Seneler sonrasında bir arkadaşa, bu kimseden bahsettim. Ona, bu kimsenin uygunsuz biri bulunduğunu söyledim. O pek inanmadı. Gidip o hiç kimseye söylemiş sen bu şekilde yapıyormuşsun diye. O da, bunların hiçbirinin gerçek olmadığını söylemiş. Ben de (Iyi mi olur, gözümle gördüm) dedim. Sonradan öğrendim ki, yanında gördüğüm açık kadın, ablasıymış, hanımı değilmiş. Hanımı kapalıymış. Parmağındaki altın yüzük değilmiş, gümüşmüş, fakat çalmış olduğu yerde dikkati çekmemesi için altın kaplama yüzük takıyormuş. Yakınındaki camideki imam bid’at ehli, fâsık biri olduğundan, oraya gitmeyip daha uzaktaki bir camiye gidiyormuş. Ayağında mest olduğundan acele abdest alıyormuş. Çorabın üzerine mest ediyormuş, fakat çorabın altında deri çorap mest varmış. Şişede getirdikleri de, sirke vesaireymiş. Hasta olduğundan, on gün kadar sakal tıraşı olamamış, doğrusu kasten kısa sakal bırakmamış. Diğerlerinin de hep bu şekilde bir sebebi varmış. Suizan ettiğimi o süre anladım. Şimdi benim ne yapmam gerekiyor?
CEVAP
Tevbe etmeli ve tekrar suizandan sakınmalıdır.

Müslümana hüsnüzan
Sual:
Bir Müslüman ölünce, (Sıkıntılarından kurtuldu, Tanrı’ın rahmetine kavuştu) demekte dinen sakınca var mıdır?
CEVAP
Asla mahzuru yoktur. Selefî denilen kimseler (Sıkıntılardan kurtulduğunu ve rahmete kavuştuğunu nereden biliyorsun?) diyerek, buna şirk diyorlar. Bu, gaybdan haber vermek değildir. Bu yalnız bir hüsnüzandır. Dinimiz zahire bakılırsa yargı verir. Müslümanım diyene, sen kâfirsin denmez. Müslümanın rahmete kavuştuğuna inanıyoruz ki, ölünce cenaze namazını kılıyoruz. Aynı mantıkla, (Müslüman olarak öldüğü nereden belli, cenaze namazı kılınmaz) denir mi asla? Tanrı rahmet etsin diyoruz. Kâfirin cenaze namazı kılınmaz, kâfire Tanrı rahmet etsin denmez. Cehennemi boyladı denir. Zira onun kâfir öldüğüne zannımız vardır. Müslümana da, Tanrı’ın rahmetine kavuştu denir, sıkıntılardan kurtuldu denir. Evet, Aşere-i mübeşşere’den başkasına, kati Cennetliktir denmez. Fakat hüsnüzan ederek, Cennettedir, rahmete kavuştu denir. Hüsnü zannımız çoksa, (Rahmetüllahi aleyh) deriz, (Kuddise sirruh) deriz yada cennetmekân deriz. Eshab-ı kiramdan ise (Radıyallahü anh) deriz.

Takke giymek
Sual:
Uzun boylu bir genç, takkeli bir ihtiyara, (Bu takkeyi niye giydin? Namazdan sonrasında çıkarmayı mı unuttun, yoksa kanunlara mı karşıcılık ediyorsun?) dedi. İhtiyar, yanıt vermedi, yalnız gülümsedi. Fakat bana, (Hem başım üşümesin diye, hem de sünnet olduğundan giydim) dedi. Gencin ihtiyara bu şekilde soru sorması, suizan değil midir?
CEVAP
Elbet namaz kılan Müslümanlara hüsnüzan etmeli, (Kanunlara karşı geliyor, kabahat işliyor) diye suizan etmemeli. Üstelik bir gencin, ihtiyara bu şekilde emr-i maruf yapması da doğru değildir.

Suizan ve töhmet
Sual: Mail adreslerine (Eğilmez genç), (Delikanlı adam), (Büyük insan) benzer biçimde nickname [takma isim] koyan dostlarım için, (Bu yaptıkları kibir alametidir) demek suizan olur mu?
CEVAP
O kimse, Müslüman, sâlih bir arkadaşımızsa ve ne için koyduğu bilinmedikçe, öyleki söylemek suizan olur. Bir ihtimal kibirliler için öyleki isim almıştır. Kibirliye karşı kibirlenmek caizdir. Bilmediğimiz başka sebepleri de olabilir.

İhya’da deniyor ki: Arkadaşımızın bir kusuru için, birçok mazeret aramalı. Eğer kalbimiz gene mutmain olamazsa, kabahati kendimizde bulmalıyız. Kendimize, (Sen ne katı yüreklisin, ne inatçısın! Arkadaşın sana yetmiş mazeret buldu. Sen hâlâ kusur görmeye çalışıyorsun) demeli, kusuru daima kendimizde aramalıyız. Zira hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arkadaşının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [İbni Mâce]

(Özrü kabul etmeyen, özür dileyenin günahını yüklenmiş olur.) [İbni Mâce]

(Kabalık edene nazik davranan, zulmedeni affeden, yoksun edene kayra eden, uzaklaşana yaklaşan kimse, yüksek derecelere kavuşur.) [Bezzar]

Suizan, birini fena zannetmek, onun günah işlediğine inanmak anlamına gelir. İki hadis-i şerif:
(Suizan etmeyin! Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli saklı şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş benzer biçimde sevin, çekiştirmeyin! Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [Buhârî]

(Hüsnüzan sahibi olması, kişinin ahlâkının güzelliğindendir.) [Hatîb]

Kitaplarımızda iyi Müslüman şöyleki anlatılmaktadır: Arkadaşlarının hatasını görmez, hüsnüzan eder, suizandan [kötü zandan] kaçınır, arkadaşlarının eziyetlerine göğüs gerer, onlardan şikâyetçi olmaz, hep kendi ayıp ve kusurlarıyla meşgul olur, kendi nefsini kınar, güler yüzlü olur ve beraberce yumuşak konuşur.

Suizana sebep olmamalı
Bir başka husus da, Müslümana suizan etmemek gerektiği benzer biçimde, başka Müslümanların da bizim hakkımızda suizan etmelerine sebep olabilecek durumlardan sakınmalıdır. Bir hadis-i şerif:
(Töhmete sebep olacak yerlerden kaçının!) [İ. Gazâlî]

İnsanları suizandan kurtarmak için, töhmet yerlerinden uzak durmalı. Onların dedikodularına kendisi sebep olduğundan işleyecekleri günaha ortak olur.

Salih bir kimse, şişe ile evine bir şey getirirken şişeyi kapalı bir poşet içine koymalı. Bu şekilde yapmayıp da bir gazete kâğıdına sararak açıktan getirirse, suizanna sebep olabilir. (Acaba içki mi?) diyenler çıkabilir. Zira Peygamber efendimiz, hanımıyla konuşurken, oradan geçenlere, (Bu benim zevcemdir) buyurdu. (Yâ Resulallah, sizden de mi kuşku edilir?) dediklerinde buyurdu ki:
(Kan, insanoğlunun damarlarında gezdiği benzer biçimde, şeytan da insana nüfuz eder, kalbine kuşku sokar.) [Buhârî]

Bir şahıs, bir hanımla kuşku uyandıracak şekilde konuşuyordu. Hazret-i Ömer, hiddet ile onun yanına varınca, o şahıs, (Yâ Ömer, bu benim hanımım) dedi. Hazret-i Ömer, (Peki, hanımınsa, ne diye kuşku çekecek şekilde konuşuyorsunuz?) buyurdu. Bu vakalar da, Müslümanın, suizanna sebep olacak, töhmet altında bıraktıracak söz ve işlerden, sözgelişi bizi kibirli benzer biçimde gösterecek takma adlardan, lakaplardan kaçması icap ettiğini göstermektedir.

Sual: Bazı kimseler, üstü kapalı konuşuyor, anlattıkları anlaşılmıyor, karşı tarafa sorun veriyorlar. Bu şekilde üstü kapalı konuşmak uygun mudur?
Yanıt: Birinin sözünü yanlış idrak etmek, o kimsenin öfkelenmesine sebep olabilir. Bu şekilde zamanlarda azca ve açık söylemek, şüpheli kelimeler kullanmamak lazımdır. Zira bir şeyi kapalı anlatmak, dinleyene sorun verir ve onu incitir. Başkasına sorun vermek, onu incitmek, üzüntüye sokmak ise kul haklarındandır.

Sual: Din adı altında her türlü günahı işleyenlerin ve insanları kendileri benzer biçimde olmaya çağıranların bu kötülüklerini söylemek, onlar hakkında fena düşünmek mi olur?
Yanıt: Kalbimiz temizdir diyerek haramları, çirkin ve fena şeyleri yapanları, iyi niyetle meydana getirilen her şey hayır ve yakarma olur diyenleri, açıkça günah işleyenleri ve Müslümanları aldatarak kendilerine adam, yandaş toplayanları sevmemek, bunlara uymamak lazımdır. Bunların fasık olduklarını söylemek, sû-i zan olmaz.

Müslümana suizan edilmez
Sual: Bazı kimseler tarafınca; “hiç kimseye fena gözle bakmamalı, kâfir bulunduğunu gösteren işine, sözüne değil, imanı bulunduğunu gösteren işine ve sözüne bakmalıdır. İman, kalpte bulunur, bunu da Tanrı bilir, başka kimse bilmesi imkansız. Kalbinde inanç olana kâfir diyenin de kendisi kâfir olur. Müslümanlığı açıkça kötülemeyen her insana Müslüman gözü ile bakmak, onu sevmek lazımdır” deniliyor. Bu söz doğru mudur?

Yanıt: Hiç kimseye suizan etmemeli, fena düşünmemeli sözü yanlıştır. Bunun doğrusu; (Müslümana suizan etmemeli)dir. Şu demek oluyor ki Müslüman bulunduğunu söyleyen ve küfre sebep olan bir sözde ve işte bulunmayan kimsenin bir sözünden yada işinden hem imanı olduğu, hem de imansız olduğu anlaşılırsa, imanı bulunduğunu anlamalı, dinden çıktı dememelidir. Fakat bir kimse, dini yıkmaya, gençleri kâfir hayata geçirmeye uğraşır yada haramlardan birinin iyi bulunduğunu söyleyerek bunun yayılması için uğraşırsa, ya da Allahü teâlânın emirlerinden birinin zararı olan bulunduğunu söylerse, buna kâfir denir. Müslüman bulunduğunu söyler, namaz kılar, hacca giderse, Zındık denir. Müslümanları aldatan bu şekilde ikiyüzlüleri Müslüman sanmak, ahmaklık olur.

Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde Tevbe suresinin 28. âyetinde kâfirlere Neces ve 95. âyetinde Rics doğrusu kirli buyurdu. O hâlde, Müslümanların yanında, kâfirlik kirli ve aşağı olmalıdır. Ra’d suresinin 14. ve Mü’min suresinin 50. âyetlerinde mealen;
(Bu düşmanların duaları neticesizdir, kabul olmak ihtimali yoktur) buyuruldu. Müslümanlardan, Allahü teâlâ ve Peygamberi razıdır. Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşmaktan daha büyük nimet olmaz.

Sual: Tanımadığımız bir Müslüman hakkında, iyidir yada kötüdür diye bir söz söylemek uygun olur mu yada ne yapmalıdır?
Yanıt:
Salih yada fasık doğrusu günahkâr olduğu bilinmeyen bir mümine hüsn-i zan etmelidir.

Bir önceki yazımız olan Suçu kendimizde aramak başlıklı makalemizde aramak ve kendimizde hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.