Gayrimüslimleri sevmek

Sual: Bazı kimseler, kiliseye gidip âyinlere katıldığımız için, onlarla yakınlık ve dostluk kurduğumuz için bizi eleştiriyorlar. Eğer kâfirleri sevmek yasak olsaydı, onlara hoşgörüde bulunmak yasak olsaydı dinimiz kitaplı kâfirlerle evlenmeye izin vermezdi. Şu sebeple insanoğlunun hanımını sevmemesi mümkün değil. Yoksa Ehl-i kitapla evlenmek yasak mı?
CEVAP
Ehl-i kitap zimmi ise tenzihen mekruh, harbi ise tahrimen mekruhtur. Bugün zimmi olan Ehl-i kitap yoktur. Hepsi harbidir. Tahrimen mekruh olsa da caizdir. Sadece evlenmekle kâfiri sevmeyi aynı kefeye koymak ne kadar yanlıştır. İnsan muzu da sever fakat bunu yiyecek için sever. Gayrimüslim kızının kaşını, gözünü sever. Dinini sevmesi asla caiz olmaz.

Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Kâfirleri sevmemek Kur’an-ı kerimde açıkça emredilmiştir. Kur’ana uymak ise farzdır.

Kâfirleri sevmenin haram bulunduğunu bildiren âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri dost edinen, Tanrı’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i İmran 28]

(Ey inanç edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]

(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla [öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne fena yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]

Eshab-ı kiram (Kâfirlere gazap ederler, birbirlerine merhametlidirler) diye övülüyor. (Feth 29)

Hakiki imana kavuşmak
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Tanrı’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]

(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Tanrı’a yaklaşın!) [Deylemi]

(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!) [Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)

Halife Hazret-i Ömer’e, (Hireli bir Hristiyan var. Oldukça akıllı, yazısı da fazlaca güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi. Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.

Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer’e (Hristiyan kâtibim fazlaca işe yarıyor) dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hristiyanları sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil, kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Tanrı’ın uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Fakat Basra’yı onunla yönetim edebiliyorum” dedim. “Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Derhal onu değiştir” dedi.

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]

Sual: Bazı kimseler, hoşgörü adı altında gayrimüslimlerle arkadaşlık kuruyorlar, Kiliselerine gidiyorlar, ayinlerine katılıyorlar. Bu dinen caiz midir?
CEVAP
Asla caiz değildir. Aşağıdaki âyet-i kerimeler, kâfirleri sevmenin haram bulunduğunu bildiriyor:
(Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!) [Âl-i İmran 118]

(Ey inanç edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]

(İbrahim ve Onunla birlikte olan müminlerin sözlerinden öğrenek alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız. Dininizi beğenmiyoruz. Tanrı’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret vardır.) [Mümtehine 4]

Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı fazlaca çetin, sert davranırlar) diye övülüyor. (Feth 29)

Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide söyle: Benim için ne yapmış oldu?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani 3/55]

Kâfirler ve fâsıklar, Allahü teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.

Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki: Falancayı sevmiyorum; bu sebeple hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost edinenler, Tanrı’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]

Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette onlarla haşrolur.) [Taberani]

Şu demek oluyor ki bir milletin, âdete, tekniğe ilişkin işlerini değil de, onların dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler, kıyamette onlarla beraber Cehenneme giderler. Fenne ilişkin işlerini ve günah olmayan âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır; bu sebeple fen, müminin kaybetmiş olduğu malıdır, nerede bulursa alması lazımdır. Gayrimüslimler ile tecim yapılır. Aldatılmaz, fenalık yapılmaz. Her insana olduğu şeklinde onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için yakarma da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir. Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, onur mi arıyorlar? Bilsinler ki, tüm izzet yalnızca Tanrı’a aittir.) [Nisa 139]

(İzzet ve onur isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Tanrı’ındır.) [Fatır 10]

(Münafıklar, “Eğer bu savaştan Medine’ye dönecek olursak, andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, onur Tanrı’ın, Resulünün ve müminlerindir; fakat münafıklar bunu bilmezler, anlamazlar.) [Münafikun 8]

Hazret-i Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve üstünde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle karşılayıp, (Ya Halife! Bu şekilde ne yapıyorsun? Tüm Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını beğenmezler) der.

Hazret-i Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde, senin bu sözün, fazlaca zararlıdır. İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta bulunduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka onur ararsak, Allahü teâlâ bizi gene zelil eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkâmına uyan, aziz olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, şerefi başka şeylerde arayan zelil olur.)

Dünya kardeşliği mi?
Sual:
Hazret-i Mevlana’nın yada Yunus Emre hazretlerinin adını kullanıp, (Dünya kardeşliği) yada (Evrensel din birliği) şeklinde adlar altında yayınlar yapılıyor. (Hepimiz kardeştir. Tüm dinler aynıdır. İleride tek mukaddes kitap olacak) şeklinde şeyler söyleniyor. Bunların dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Bu açıkça dinsizliktir. Hakla bâtıl birleşmez. Mezhepsizler de, bid’at şu demek oluyor ki sapık mezhepleri hak mezheple birleştirip, tek mezhep haline getirmek için çalışıyorlar. Domuz sütüyle inek sütü aynı kaba konursa, inek sütü de necis olur. Bid’at mezheplerle, hak mezhep birleşirse bâtıl bir mezhep ortaya çıkar. Hristiyanlık, Yahudilik ve Mecusilik şeklinde batıl dinlerle İslamiyet birleştirilmeye kalkılırsa, inek sütünün içine, idrar, kan ve zehir katmaya benzer. Allahü teâlâ, (Hak din İslamiyet’tir. Başka dini kabul etmem) buyuruyor. (Âl-i İmran 19, 85)

Allahü teâlânın emrine aykırı hareket etmek, dinsizlik olur.

Dünya kardeşliği demek fazlaca yanlıştır. Batıl din mensuplarıyla müminler kardeş olması imkansız. Allahü teâlâ, (Sadece müminler kardeştir) buyuruyor. (Hucurat 10)

Masonların ve bazı başka grupların da bunlara benzer emekleri vardır. Sözün aslı, İslamiyet’e aykırı olan her şey dinsizliktir.

Saplantının böylesi
Sual:
Bir dost, (Biz, hocamıza fazlaca bağlıyız. Bizim hocamız bana Hristiyan ol dese, tereddütsüz olurum) dedi. Bu şekilde söylemek sövgü olur mu?
CEVAP
Evet, sövgü olur. Bu söz, hocaya bağlılığını göstermek için söylenmiş şeklinde görünse de, bu sözden o hocanın talebelerine Hristiyanlığı ne kadar cazip ve şirin gösterdiği de anlaşılmaktadır. İçki içerim, filan günahı işlerim ya da Yahudi yada başka dinden olurum demiyor da, bilhassa Hristiyan olurum diyor.

Bir kimse, filan şey, filan kimsededir ya da yoktur, kâfir olayım, Yahudi olayım diye, yemin etse, o şey, onda olsun yada olmasın, o kimse, kendi rızasıyla küfre varmıştır. İmanını ve nikâhını yenilemesi gerekir. (İslam Ahlakı)

Bir kâfir için, başka kâfirden daha hayırlıdır demek sövgü olur. (Redd-ül muhtar)

Sözgelişi Hristiyan olmak Yahudi olmaktan daha iyidir yada Yahudi olmak Hristiyan olmaktan iyidir demek sövgü olur, bu sebeple bu şekilde söylemekle bu bâtıl dinlere iyi denmiş oluyor. Bu mevzu bu kadar hassasken, sebebi ne olursa olsun, Hristiyan olurum demenin ne kadar tehlikeli olduğu meydandadır. İhtiyaç olunca, biri diğerinden daha kötüdür demek gerekir. Hak din, iyi din, yalnız İslam’dır.

Sadece müminler kardeştir
Sual: Evrensel din kardeşliği adı altında, gayrimüslimlere kardeşlerimiz demek doğru mudur?
CEVAP
Oldukça yanlıştır. Bu şekilde bir fikir, Kur’an-ı kerimi yalanlamak olur. Dinimiz, kâfirlerle de iyi geçinmeyi emreder, fakat iyi idame ayrı, onları dost ve kardeş bilmek ayrıdır. Allahü teâlâ, (Sadece müminler kardeştir) buyururken, mümin olmayanları, gayrimüslimleri kardeş bilmek, bu âyet-i kerimeye de aykırıdır. Mümin, İslamiyet’e inanan anlama gelir. Ehl-i kitaba inananlara mümin denmez. Müslüman olmayan hepimiz kâfirdir. Nelere inanırsa inansın, kâfirlere mümin denemez.

İmam-ı Kurtubi hazretleri, Bekara suresinin, (Müslüman olarak can verin) mealindeki 132. âyet-i kerimesinin, (Müminler olarak can verin) demek bulunduğunu bildiriyor. Hücurat suresinin, (Sadece Müminler kardeştir) mealindeki onuncu âyet-i kerimenin tefsirinde ise, bunun (Müslümanlar kardeştir) anlamında bulunduğunu bildiriyor. Peygamber efendimiz de bu âyet-i kerimeleri, aynı şekilde açıklamıştır. Mümin ve müslüman olanlar için din kardeşiniz tabirini kullanmıştır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Din kardeşinize rastlayınca slm verin!) [İ. Sünnî]

(Mümin geçim ehlidir. O, din kardeşine rahatlık verir.) [Dare Kutnî]

(Mümin beş çeşit sertlik arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez, münafık ona buğzeder, sevmez onu, kâfir onun canına kasteder, kendi nefsi onunla uğraşır ve şeytan onu şaşırtmaya uğraşır.) [İbni Lâl]

(Bir Müslüman, bir din kardeşine, onun hidayetinin artmasına vesile olacak hikmetli bir söz yada kendisini tehlikeden kurtaracak bir söz kadar iyi armağan veremez.) [Ebu Ya’la]

(Bir müminin, Müslüman din kardeşine, hayırla, sevgiyle ve şefkatle bakması, benim şu mescidimde bir yıl itikâf etmesinden daha sevabdır.) [İbni Lâl]

(Bir Müslümanın din kardeşine üç günden fazla dargın durması helâl değildir.) [Ahmed]

Gayrimüslimlerle dostluk
Sual:
Hristiyanlar düşman bilinip, (Siz kâfirsiniz) denirse, savaşılırsa, onlara dinimizi anlatamayız. Onlara hoş davranıp, dinlerine saygı göstermek gerekmez mi?
CEVAP
Dinimizi anlatmak için, öteki kâfirler değil de, niye bilhassa Hristiyanlar tercih ediliyor? Sanki aralarında iş kısmı yapılmış şeklinde, başkaları da Yahudileri şirin göstermeye çalışıyor. Gayrimüslimlerin Müslümanların dostu olamayacağını Allahü teâlâ bildiriyor. Onları dost bilmeden, uygun şekilde emr-i maruf yapılır.

İslam dini yeni gelmedi. 1400 senedir dünyada Müslümanlarla gayrimüslimlerin aynı ülkelerde birlikte yaşadıkları da olmuştur. Osmanlılar ve onlardan önceki Müslümanlar, gayrimüslimleri dost bilmediler, fakat hepsiyle iyi geçinerek, onlara güler yüz göstererek, aynı yerde yaşadıkları gayrimüslimlere yaşayışlarıyla örnek oldular. Onlara fena davranmadılar. Merhametli davranarak çoğunun Müslüman olmasına sebep oldular. Esasen yüzlerine karşı siz kâfirsiniz diye hakaret etmek, günah olur.

Cihad da, kâfirlerin şahsına karşı yapılmadı. Cihad, İslam devletinin, insanların İslam dinini işitmelerine, Müslüman olmalarına engel olan zalim diktatörlerin ordularıyla savaşması anlama gelir. Böylelikle fethedilen yerlerdeki gayrimüslimlerden bir kısmı, İslamiyet’in adaletini, güzelliğini, Müslümanların örnek yaşamını görerek Müslüman oldular. Müslüman olmayanlar bile, bu hakkaniyet yardımıyla dünyada rahat ve rahatlık içinde yaşadılar.

Kâfiri sevmek
Sual:
Kâfirleri sevmek sövgü müdür?
CEVAP
Bu husus, sevginin durumuna göre farklılık gösterir. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Kâfirleri sevmek, onlarla dostluk oluşturmak haramdır. Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur:
1- Onun küfrünü beğenirse imanı gider.
2- Hep beraberce iyi idame için, kâfire dost görünmesi yasak değildir. Dost olmakla dost görünmek farklıdır.
3- İkisinin ortasıdır. Kâfire meyleder, yardım eder. Akrabalık, iş arkadaşlığı sebebiyle dostluk kurar. Bu dostluk, küfre sebep eğer olmazsa da, caiz değildir. Âyet-i kerimeler, bu sevgiyi yasaklamaktadır. (M. Masumiyye 3/55)

Enes bin Malik hazretleri buyuruyor ki: (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, âhirette onun yanında olacaktır) hadis-i şerifi, Müslümanları sevinmiş olduğu kadar, hiçbir şey sevindirmemiştir. Müslümanları seven, Müslümanlarla beraber Cennete; kâfirleri seven ise, kâfirlerle beraber Cehenneme gidecektir. (Berika)

(Kâfirlerle muaşeret ve mübaşeret edene Allahü teâlâ nalet eder) hadis-i şerifini düşünüp kâfirlerle dostluktan uzak durmalıdır. (K. Yazılar)

Şu demek oluyor ki, kâfirlerle dostluk kurup, onları seven lanetleniyor. Bu kadar açıkça yasak edilmesine karşın, bir kimse kâfirleri severse, zaman içinde bu emre ehemmiyet vermez. Yukarıda da bildirildiği şeklinde, zaruretsiz onlarla görüşmemek gerektiği anlaşılıyor. Zaruretsiz olan bu dostluk ve sevginin küfre sürükleyeceği anlaşılıyor.

Bid’at ehli olan Müslümanları bile sevmek fazlaca tehlikelidir. Fudayl bin İyad hazretleri buyuruyor ki: Bid’at ehlini sevenlerin ibadetlerini, Allahü teâlâ kabul etmez, kalblerinden imanlarını çıkarır. (Gunye)

Bid’at ehline sevgi besleyenin kalbinden inanç nuru çıkar. (Seyf-ül Ebrar)

İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bid’at sahibine kıymet veren İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur) buyuruyor.

(Bid’at sahibine saygı eden, İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur) hadis-i şerifi de, bid’atin tehlikesini göstermektedir. (Taberanî) (İslamiyet’i yıkmaya yardım etmek sövgü olur.)

Bid’at Ehl-i, Müslüman olduğu hâlde, onu sevmek bu kadar tehlikeli olursa, kâfiri sevmenin dehşeti daha kolay meydana çıkar. Kâfirleri, münafıkları ve mürtedleri sevmemek dinin emridir. Bunun için, hubb-i fillah ve buğd-i fillah imanın şartı oldu. (S. Ebediyye)

Hubb-i fillah, Tanrı’ı sevenleri sevmek, buğd-i fillah Tanrı’ın düşmanlarını sevmemektir. Bir hadis-i şerifte, (İmanın temeli, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır) buyurulmuştur. (Ebu Davud)

İmanın temeli, şartı yoksa o şahıs iyi mi mümin kalır? Bu hadis-i şerifi her Müslüman kendine düstur edinmeli. Kâfirleri Müslüman yapmak için onlarla dost olup, kendi imanını tehlikeye atmamalıdır.

S. Ebediyye’de de, (Kızını kâfire veren kimsenin kendisi de, kızı da kâfir olur) buyruluyor. Kızı kâfirle evlendirmekle, Tanrı’ın emri beğenilmemiş oluyor. Tanrı’ın emrine ehemmiyet vermediği için evlenmiş yada evlendirmiş oluyor. Tanrı’ın emrine ehemmiyet vermeyen de kâfir oluyor.

Kıyamet ve Âhiret kitabında, (Allahü teâlânın sevmediklerini sevmek yasaktır, küfürdür) buyuruluyor. Burada da aynı incelik var. Allahü teâlâ, (Dinsizle evlenilmez) buyurduğu şeklinde, (Düşmanlarım sevilmez) de buyuruyor. Bir dinsizle evlenince yada onu sevince, Tanrı’ın emri beğenilmemiş oluyor. Hem Tanrı’ın emrini beğenmek, hem de dinsizle evlenmek mümkün değildir. Burada sövgü olan, günah işlemek değil, emri beğenmemektir.

Kâfirle zina sövgü olmaz. Fakat onunla evlenmek sövgü oluyor. Sövgü olmasının sebebi, Tanrı’ın, (Dinsizle evlenilmez) emrini hiçe saymak oluyor. Günah bulunduğunu bilerek zina edilince, haram işleniyor, fakat evlenince, Tanrı’ın emrine ehemmiyet verilmemiş oluyor. Günaha ehemmiyet vermemek de bu şekilde sövgü oluyor. Sözgelişi içki içtiğine yada namaz kılmadığına üzülmeyen kimse, içki içtiği yada namaz kılmadığı için değil, dinin komut ve yasaklarına ehemmiyet vermediği için küfre giriyor.

İlmin dehaları
Sual: Gaflarıyla meşhur olan bir hoca, (İlmin dehaları olan Dekart, Kant ve Aristo şeklinde büyük zatlara insanlık tarihinde yetişen olmamıştır) diyor. Bu filozoflar ne yaptılar da, insanlık yetişemedi?
CEVAP
Bu övgü, gayrimüslimleri üstün gösterme çabasıdır. O hoca, hiçbir İslâm âlimini bu şekilde övmemiştir. Hepsine bir kulp takmıştır. Aynı hoca, (İmam-ı Gazâlî Arapçayı iyi bilmezdi) diyor. İmam-ı Rabbânî hazretlerini feci şekilde suçluyor. Kâfirlere toz kondurmuyor. Hristiyanların Cennete gideceğini söylüyor. Gayrimüslimleri övüyor. (Muhammedün Resulullah demeye gerek yok) diyor. Âyetlere tarihsel diyor. Müslümanları Hristiyan hayata geçirmeye çalışıyor. Sözlerine saygınlık edilmez.

Âyinlere katılmak
Sual: Almanya’da bazı Türklerin Hristiyanlarla ilişkileri fazlaca sıkıdır. Kiliseye gidiyorlar, orada namaz kılıp Kur’an okuyorlar, sonrasında Hristiyan âyinlerine katılıyorlar. İncillerin dördünü de okuyorlar, haç çıkarıyorlar. Papazların fazlaca takva sahibi olduklarını söyleyerek çocuğunu hattâ kendini vaftiz yaptıranlar da oluyor. Bunlar uygun mudur? Haç çıkarmak ve vaftiz nedir?
CEVAP
Ilkin haç çıkarmak ve vaftiz yapmanın Hristiyanlıktaki yerini açıklayalım. Sonrasında bu tarz şeyleri meydana getiren Müslümanın akıbetini bildirelim:

Haç [istavroz] çıkarmak nedir?
Haç, Hristiyanlara nazaran, İsa aleyhisselamın, çarmıha gerilmiş hâlini temsil ettiğine inandıkları artı işaretine benzeyen semboldür. Haça, salip ve istavroz da denilir. Haç, Hristiyanlığın simgesidir.

Hristiyanların bildirdiğine nazaran, haç, önceleri Hristiyanlık uğruna ölenlerin mezarlarına konulurdu. Ondan sonra tüm Hristiyanların mezarlarına konulmaya başlandı. Boyunlara kolye olarak da takılır. Yakarış esnasında da, haç işareti yapılır. Sağ elin parmaklarıyla göğse haç biçimi çizilerek kutsama yapılır. Haç çıkaran kimse, elini ilkin alnına, sonrasında göğsüne, sonrasında sol omzuna ve en sonunda da sağ omzuna dokundurur. Bu işaret, bununla birlikte (Baba – Oğul – Mukaddes Ruh) teslisini, üçlemeyi şu demek oluyor ki üç tanrı inancını simgeler.

İstavroz yada haç çıkarmak, Katolik ve Ortodoks mezheplerinde var, Protestanlıkta yoktur. Protestanlar, haç çıkarmanın, Hristiyanlıkta yeri olmadığını, dört incilin hiçbirinde böyle bir durum yazmadığını, Katolik papazlarının uydurduğunu söylerler.

Haç çıkaran kimse, daha ilkin Müslümansa, kâfir olur. Daha ilkin de kâfirse, kâfirliğini perçinlemiş olur. İsteyerek, zaruretsiz boynuna haç takan yada beline zünnar kuşanan da kâfir olur.

Vaftiz nedir?
Hristiyanlar, vaftiz için şöyleki diyorlar:
(Günahkâr doğan evlatların ve Hristiyanlığa giren büyüklerin günahlarını silmek ve onu Hristiyanlaştırmak maksadıyla meydana getirilen mukaddes işlemdir. Vaftiz, şaraplı suya batırıp çıkarmaktır. Kişinin doğuştan meydana gelen eski günahlarını temizleyip yeni günahsız bir hayata kavuşturmaktır. Sadece İsa’nın Tanrı ve Tanrı’nın oğlu olduğuna inanıp, incilleri Tanrı sözü olarak kabul eden şahıs vaftiz olur. Bu törenin her insanın gözü önünde gerçekleşmesi gerekir. Vaftiz, “Eski fena hayatımı bırakıp üç tanrı ile beraber inanç hayatımı sürdürmek için bu kararımı sizlerle paylaşıyorum” anlamını taşır. Matta İncil’inde, İsa Mesih, ölüp dirilişinden sonrasında ve göğe alınmadan azca ilkin şöyleki demiştir:
Gökte ve yeryüzünde tüm yetki bana verildi. Bunun için gidin, tüm milletleri bana talebe olarak yetiştirin; onları (Baba, Oğul ve Mukaddes Ruh)‘un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. Ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim. (Matta 28.18-20)

Vaftiz edilen şahıs, Mesih İsa ile birleşmek istediğini ifade eder. Mesih İsa öldü ve yeniden dirildi. O’na inanç eden insanoğlunun eski günahlı yaşamı ölür ve yeni mukaddes bir yaşam adım atar. Vaftiz töreninde eski yaşamın gömüldüğü ve yeni yaşamın dirildiği simgesel bir anlamda gösteriliyor. (İnciller, Romalılar 6: 3-6)

Hristiyan kaynaklarından aldığımız yukarıdaki bilgilere nazaran, haç çıkaran şeklinde vaftiz olan kimse de, Müslümansa kâfir olur. Hristiyanlara jest olsun diye, dinimizden ödün verilmez. Onlar, (Müslümanların bir olan ilah inancına saygımız vardır) deseler de, biz onların üç ilah inancına saygı duyamayız. Onlar bizim verdiğimiz zemzemi içtiler diye, ikimiz de onların verdiği şarabı içemeyiz. Onlarla (Haftada bir kiliseye, haftada bir de camiye gidelim) diye antak kalma yapılmaz. Müşrikler, Peygamber efendimize, (Gel sen bizim dinimize, ikimiz de senin dinine tâbi olalım. Bir yıl sen bizim putlarımıza yakarma et, bir yıl da biz senin ilahına yakarma edelim. Eğer tanrılarımıza tapınmak sûretiyle bir hayra ulaşırsan, bizlere katılırsın. Yok, eğer biz senin tanrına yakarma ederken bir hayra ulaşırsak, biz sana katılırız) dediler. Resulullah efendimiz, (Şirk koşmaktan Tanrı’a sığınırım) buyurdu. Sonrasında (Sizin dininiz size, benim dinim banadır) mealindeki Kâfirun sûresi indi.

Hristiyan âyinlerine giden kimselere, (Kâfirun) sûresini okuyup, böylece (Sizin dininiz size, bizim dinimiz bizlere) demeliyiz.

Zulüm ve sövgü
Sual:
Hristiyanları öven biri, kiliseyi gölgeliyor diye, Müslüman birinin evini dinamitlemek için hazırlık yaparken, Müslüman onu görür ve derhal polise haber verir. Polisler gelip suçüstü yakalayıp götürmek isterken polislere direnir. Polis de götürmek için zorlar, bunun canı yanar ve kendisini ev sahibinin şikâyet ettiğini anlayınca, (Bu evi hırsızlıktan kazanılmış olduğu parayla yapmış olduğu için yıkacaktım, şikâyet etmekle bana zulmediyor, fakat yukarıda Tanrı’ın bulunduğunu unutuyor. Hem hırsız, hem yolsuz, hem de zâlimdir o) der. Bunu duyan ev sahibi de, (Ben zulmetmedim, evimi de helâl parayla yaptırdım. Şikâyette de, meşru hakkımı kullandım. Diyelim ki benim yaptığım zulüm olsa bile, en fazla günahtır. Fakat senin, Hristiyanlar şeklinde Tanrı’ın gökte bulunduğunu söylemen küfürdür. Küfrün cezası, zulüm ve hırsızlığın cezasından fazlaca ağırdır, ebedî Cehennemde kalmaktır) der.
Bu vakada şikâyet eden mi, yoksa şikâyet edilen mi haklıdır?
CEVAP
Biz haklıyı haksızı bilemeyiz. Sadece söylenen sözlerin dine aykırı olup olmadığına bakarız. Hristiyanları övenler, Hristiyanlık inançlarından ne kadar fazlaca etkilenmişler ki, onlar şeklinde, (Tanrı göktedir) diyorlar. Allahü teâlâ, mekândan münezzehtir, şu demek oluyor ki Tanrı yerde, gökte, yukarıda, aşağıda yada Arş’ta demek de mekân belirleme etmek olur. Hattâ (Tanrı her yerdedir) de denmez. Her yer denince de mekân tâyin edilmiş olur. Tanrı’a mekân isnat etmek caiz olmaz. Her yeri O yaratmıştır. Yaratılan şey mahlûk olur. Mahlûk Hâlıka, şu demek oluyor ki yaratıcıya mekân olması imkansız.

Her fırsatta Hristiyanlığı öven bu şekilde kimseler için, (Kendi gözündeki merteği görmez, başkasının gözünde saman çöpü arar) denir. İyiye, doğruya ve güzele muhalif olan basında da bu şekilde garabetler fazlaca oluyor.

Sual: Gayr-i müslimlerin âdetlerini yada onların yakarma olarak yapmış olduğu şeyleri yapmanın dinen bir mahzuru olur mu?
Yanıt:
Kâfirlerin âdetlerini yapmak, onlara benzemek niyeti ile eğer olmazsa ve haram yada fena adetler değilse, yararlı şeyler ise, caiz olur. Onlar şeklinde yiyecek, içmek böyledir. Onlara uymak için olur yada haram yada kötü, fena şeyler ise, haram olur. Uyûn-ül besâirde deniyor ki:
“İnsan resmi yada heykeli yapmış olup, bu insanda ülûhiyyet, ilahlık sıfatlarından birinin bulunduğuna inanarak yada bunun kâfir bulunduğunu bilerek, bunların karşısında, saygı, tazim, saygı bildiren bir şey söylese yada yapsa, sözgelişi secde etse, Yahudilerin ve Hristiyanların bağladıkları Zünnar denilen kuşağı ve onların dinlerine mahsus şeyleri kullansa, kâfir olur. Kâfirlere mahsus olan şeyleri harpte hile olarak kullanırsa, kâfir olmaz.” Canını, malını, rızkını kurtaracak kadar kullanımı özür olur, daha fazlası sövgü olur.

Bir önceki yazımız olan Ehl-i kitabın durumu başlıklı makalemizde durumu ve kitab hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.