Anasayfa » Genel » Görülmeyen şey yok mudur?

Görülmeyen şey yok mudur?

Sual: Ateistler, (Melek, cin, şeytan benzer biçimde varlıkları göremiyoruz. Görülmeyen şey yoktur) diyorlar. Bu hususta izahat yapar mısınız?
CEVAP
Melek, cin ve şeytanı inkâr eden Müslüman olması imkansız. Bunlar Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça yazılıdır.

Dünya, bir sınav yeridir. Allahü teâlâ, Bekara sûresinin başlangıcında gayba imanı, kısaca görmeden inanmamızı emretmiştir. İyi ile kötünün, inananla inanmayanın ayırt edilmesi için bir sınav gerekir. Allahü teâlâ sınav etmeden de kullarının ne yapacağını, kabahat, günah işleyeceğini bilir. Fakat, hemen hemen kabahat işlemeden cezalandırılsa, (Suçum yokken, sınav edilmeden, beni cezalandırmak doğru değil) diyebilir. İşte bunun benzer biçimde sebeplerle, insanoğlu sınav için dünyaya getirilmiştir. Söz dinleyenle, dinlemeyen, kabahat işleyenle işlemeyen belli olsun diye, bazı yasaklar konmuş, bazı ibadetleri yapma mecburiyeti getirilmiştir.

Örnek olarak, (domuz eti yada besmelesiz kesilen kuzu eti niye haram) diye soruluyor. Etin kesinlikle bir ziyanı olduğundan değil, emri dinleyenle dinlemeyen belli olsun diye de haram edilmiş olması imkansız mı?

Bu o şekilde bir sınav ki sorular da, cevaplar da bellidir. Kabirde ne sorulacak, ahirette ne sorulacak hepsi bellidir. Ben soruları ve cevapları bilmiyordum diye itiraz edilemeyecektir.

Cin, şeytan, nazar, Aden, Cehennem benzer biçimde şeylerin görülmemesi de bir imtihandır. Görüldükten sonrasında imtihanın ne önemi kalır? Oldukca çalışkan ve bilgili bir talebe ile fazlaca tembel ve bilgisiz bir talebe imtihana girse, sorular ve cevaplar belli olsa, ikisi de aynı şeyi yazacak, o süre çalışkan öğrenci ile tembel olan ayrılmayacaktır. Bilenle bilmeyenin ayrılması için [daha doğrusu inananla inanmayanın ayrılması için] bir sınav gerekmez mi?

Görülmeyen her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak anlama gelir. Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur. İnsanların duyuları, hayvanlarınkinden daha geridedir. Köpek fazlaca güçlü koku alır. İnsan, bu kadar koku alamaz, gecenin zifiri karanlığında yarasa benzer biçimde hareket edemez. İnsan, ışık olmadan, karanlıkta göremediği halde, kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla bakılırsa karar vermek gerekir.

Mıknatısın manyetik enerjisini gözle göremiyoruz. Fakat demiri çekmesinden mıknatısta bir güç bulunduğunu anlıyoruz. Kumanda aleti ile, TV’yi açıp kapatıyoruz. Kumanda aletinde gözle görmediğimiz bir güç, bu işleri yapıyor. Uzaktan kumandalı bir aletle, otonun kapıları açılabiliyor. Fakat bu işi meydana getiren gücü göremiyoruz. O halde, hisse değil, akla kıymet vermek gerekir. Lazer ışınları ile ameliyat yapılıyor, demir kesiliyor. Bu ışınları ve manyetik dalgaları gözle göremiyoruz. Göremediğimize yok demek akla, ilme uygun değildir.

Bir teldeki elektrik akımını gözle göremiyoruz. Fakat yapmış olduğu işlerden, içinde cereyan bulunduğunu anlıyoruz. Gözle görmediğimiz için cereyanı inkâr edemeyiz. Yer çekimini de gözle göremiyoruz. Fakat cisimlerin havaya değil de yere düşmesinden, yerde bir çekim kuvvetinin bulunduğunu anlıyoruz.

İnsanları ayakta tutup hareket etmesini sağlamış olduğu için ruhun varlığını anlıyoruz. Fakat gözle göremiyoruz. Hakkı bâtıldan ayıran insana akıllı diyoruz. Fakat aklı da göremiyoruz. Görülmediği halde, varlığı akılla anlaşılan fazlaca şey vardır. Kimisi, bir şeye bakıp beğenmiş olduğu süre gözlerinden çıkan şualar, kısaca nazar, canlı cansız şeylerin bozulmasına sebep oluyor. Fen, bir ihtimal bigün, şuaları ve etkilerini daha iyi açıklayacaktır.

Kısacası, yine edelim, göremediğimize yok demek akla, ilme uygun değildir. Görülmeyen her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak anlama gelir. Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur.

Cin vardır
Mutezilenin bir kısmı cinni inkâr ederken, bir kısmı, cinnin varlığını kabul eder; fakat cinnin insana zarar verdiğini inkâr eder.

Kur’an-ı kerimde cin ile ilgili daha birçok âyet-i kerime vardır. Hadis-i şerifte cinlerden korunmak için dualar bildirilmiştir. Göz ile görmediğini inkâr etmek, akla da, ilme de aykırıdır.

Aklın doğru karar verebilmesi için
Akıl, göze değil, göz akla bağlıdır. Göz her şeyi göremez. Örnek olarak tecrübeler neticesinde havanın içinde çeşitli gazlar bulunduğunu biliyoruz. Gözümüzle havayı ve içindeki gazları göremiyoruz. Göremediğimiz için, aklımızı göze tâbi kılarak (Hava ve gaz diye bir şey yoktur, olsaydı görürdük) demek aklı, tecrübeyi hiçe saymak olur.

Bugün fen yolu ile suyun oksijen ve hidrojen denilen 2 gazdan meydana geldiğini biliyoruz. Bu gazların biri yakıcı, diğeri de yanıcıdır. Suya bakınca ne oksijeni, ne de hidrojeni görmemiz mümkün olmaz. Hatta su renksiz olduğundan ağzına kadar dolu bir şişedeki suyu bile göremeyiz. Aklı göze tâbi kılarak (Şişede su, suda da gaz yoktur) diyebilir miyiz?

Aklın önemi, insanlığın şerefi, gözün görme gücüyle ölçülseydi, kedinin insandan daha şerefli olması gerekirdi. Zira insan, ışık olmadan, karanlıkta göremezken kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla bakılırsa karar vermek gerekir.

Bazı zehirli gazlar, renksiz ve kokusuz olduğundan görülemez ve varlığı anlaşılması imkansız. Tüpteki bir gazın çıkıp da odadaki insanları zehirlememesi için gaza koku katılır. Bu sayede bir odadaki gazı gözümüzle görmediğimiz halde, kokusundan dolayı anlarız.

İki biberin birinin tatlı, ötekinin acı bulunduğunu gözümüzle anlayamayız. Gözün vazifesi bu değildir. Göz, belli bir uzaklıktan sonraki ve belli bir büyüklükten daha minik olan cisimleri göremez. Minik mikroplar görülemediği benzer biçimde, fazlaca uzaktaki koca bir insan da görülemez. Göremediğimiz için bunların yokluğu iddia edilemez.

Bazı gezegenlerin varlığından haberdar değiliz. Bugünkü fen, bu tarz şeyleri anlayamadığı için başka gezegenlerin yokluğu iddia edilemez. Canlıları ayakta tutan ruhu da göremiyoruz, fakat inkârı mümkün değildir.

Cinni inkâr etmek, Allahü teâlâyı inkâr etmektir. Bunun için aklı, fenni, göze tâbi kılmamalıdır! Aksine gözü, akla tâbi kılmalıdır! Akıl da tek başına hakkı bulamaz. Akıl göz benzer biçimde, İslamiyet de ışık gibidir. Doğrusu aklın doğru karar verebilmesi için İslamiyet ışığına ihtiyacı vardır.

Bir önceki yazımız olan Suçluya ceza zulüm müdür? başlıklı makalemizde mudur ve zulum hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.