Anasayfa » Genel » Çağa göre tefsir olmaz

Çağa göre tefsir olmaz

Sual: (Kur’anı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında tekrardan tefsir etmek ve Tanrı’ın muradını açıklamak gerekir) diyerek Kur’an-ı kerimi asra uydurmaya çalışanlar var. Bu uygun mudur?
CEVAP
Tefsir, moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz. Dinimiz tamamlanmamış mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir tefsire gerekseme olmaz. Şundan dolayı dine yeni bir şey eklemek bid’at olur. Dinimizin emirlerini değişiklik yapmak kadar büyük sapıklık olur mu? Her çağa, her asra göre değişik tefsir yazmak demek, dini her asırda, bozmak anlamına gelir.

Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Doğru tefsir kitabı Onun hadis-i şerifleridir. Tefsir âlimleri, tefsirlerini Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan naklederek meydana getirdiler. Bunların tefsirleri asra uygundur. Kur’an-ı kerimin emirleri, her asırdaki insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur.

Tehlikeli kimseler
Peygamber efendimizden gelen detayları, aynen nakleden İslam âlimlerinden değişik bildirmek, dini bozmak anlamına gelir. Kur’an-ı kerimi en iyi bilen Peygamber efendimizdir. Onun açıklamaları bellidir. Bundan daha başka şekilde açıklamak, dini değişiklik yapmak olur, düzeltim olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetime en oldukça tehlikeli olacak kimse, Kur’an-ı kerimi yersiz tevil edendir.) [Taberani]

Her asırda, her insana ihtiyaç duyulan inanç ve yakarma aynıdır. Asra göre inanç esasları ve yakarma şekli değiştirilemez. Bundan yarım çağ ilkin, bazı profesörlerce namaz kılma şeklinin değiştirilmesi düşünülmüş, camilere “Asra göre çağdaş yakarma aletleri” konulması teklif edilmişti. Asra göre, çağa göre tefsir yazanların bu şekilde bir düşünceleri yoksa, İslam âlimlerinin bildirdiklerinde değişim yapmadan aynı şeyi naklediyorlarsa, o süre “Asra göre tefsir” demenin manası yoktur. Eğer değişim var ise, aslına bakarsan saygın değildir.

Asrımızdaki insana göre kitap yazılacaksa, İslam âlimlerinin kitapları aynen alınır, günümüzde kullanılan kelimelerle, buluşlarla açıklanabilir. Örnek olarak; müşrikler Peygamber efendimize, (Mescid-i Aksanın kaç kapısı, kaç penceresi vardı?) şeklinde sualler sormuşlardı. Fakat Resulullah efendimiz Miraca giderken etrafına bakmadığı için bu tarz şeyleri görmemişti. Cebrail aleyhisselam Mescid-i Aksayı gözünün önüne getirince bakıp sorduklarına yanıt verdi. Bu hadise anlatılırken, (Televizyonda görür şeklinde görmüştü) denebilir. Bu şekildeki bir açıklamaya da Asrın Tefsiri yada Çağdaş Tefsir denmez.

İlmin ve Fennin Işığında Tefsir diyenler de vardır. İlim ve fen, dinden ayrı mıdır da ilmin ışığı deniyor? Ecnebiler, din ile bilimsel ayrı zannettikleri için bu şekilde yazıyorlar. Ecnebiyi yansılamak eden reformcular da aynı şeyi söylüyorlar.

Dini değişiklik yapmak
Mecelle’nin Dürer-ül-hükkam şerhinde (Dönemin değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir. Nassa dayanan hükümler zaman içinde değişmez) deniyor.

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Bazıları, yapacakları değişimlerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannediyorlar. Ortaya bid’atler çıkarıyorlar. Bid’atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değildir. Kâmildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.) [Maide 3]

Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsir yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerimeye inanmamak olur. (1/260)

Allahü teâlâ ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselam, kıyamete kadar yaşam şekillerinde ve fen vasıtalarında yapılacak değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şamil olan hükümleri bildirdiler. Müctehidler de bunların hepsini açıkladılar. Sonrasında gelen müceddid âlimler, bu hükümlerin yeni vakalara iyi mi uygulama edileceklerini, tefsir ve fıkıh kitaplarında bildirdiler.

Tefsir akla değil, nakle dayanır
Sual:
Kur’an-ı kerimin manasını Muhammed aleyhisselamdan başkası anlayamaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin manasını tam olarak yalnız Muhammed aleyhisselam anlamıştır. Ondan başka asla kimse tam anlayamaz. Eshab-ı kiram, ana dili olarak Arabi bildikleri, edib ve beliğ oldukları halde, bazı âyetleri anlayamaz, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullahın Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirdiğini imam-ı Süyuti haber vermektedir. (Hadika)

Tefsir, akılla yapılmaz. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir nakle dayanır.

Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kemalatın, üstünlüklerin ve olgunlukların her çeşidi nübüvvet kaynağından ve ışığından alınmıştır. Fakat hepimiz bu kaynaktan istidadı kadar ve kabiliyeti nispetinde istifade eder.

Resulullah, Hak âşıklarının istidatlarına uygun olarak, onların ruhlarına içsel sırlar bildirir, feyz ve marifetleri ulaştırır ve yansıtırdı. Hadis-i şerifte, (İnsanlarla akıllarının seviyesine göre konuşunuz) buyuruldu.

Bigün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e derin, ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer ulaşınca, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Yanlarına Hazret-i Osman ulaşınca, gene konuşma üslubunu değiştirdi. Oraya Hazret-i Ali de ulaşınca konuşmasını, hepsinin anlayacağı şekilde değiştirdi. Peygamber efendimizin her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oraya gelen zatların yaratılış ve istidatlarının değişik oluşlarından meydana gelmiştir. (1/59)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Biz Peygamberler, her insana, seviyesine göre işlem yapmak ve anlayabileceği şekilde hitap etmekle emrolunduk.) [İ. Gazali]

(Aklın almayacağı şeyi söylemek, fitne olur.) [İbni Asakir]

Hazret-i Ali, göğsünü işaret edip, (Burada istediğiniz kadar informasyon vardır. Sadece bunu taşıyabilecek biri olsa, hepsini ona anlatırım) buyurdu. Insanın biri bir âlime ince bir sorun sordu. Âlim yanıt vermeyince, o kimse dedi ki:
— Sen, (İlmini gizleyene Allahü teâlâ alevden gem vurur) hadis-i şerifini bilmiyor musun?
— Eğer anlattıklarımı idrak edebilecek bir kimse sorar da söylemezsem, o süre bana gem vurulur. Kur’an-ı kerimde, (Sefihlere, akılsızlara malınızı vermeyin) buyuruluyor. Mal verilmezse, ilim asla verilmez. Hadis-i şerifte buyurulduğu şeklinde fitneye sebep olur. (İhya)

Nakli esas almayan tefsirler
Sual: Günümüzde, yerli yada yabancıların, nakli esas almayan, kişisel görüşle yazdıkları tefsirler vardır. Bu tarz şeyleri okumakta sakınca var mıdır? Hatasız Kur’an tercümesi var mı?
CEVAP
İslam âlimlerinin büyüklerinden ibni Hacer-i Mekki hazretleri bir fetvasında buyuruyor ki:
İslam âlimlerinin tefsirlerinden almayıp da, kendi anladığını ve kendi görüşlerini tefsir olarak yazan ehliyetsiz kimselerin tefsirlerini milletin önüne sürenlere mahkemeler engel olmalıdır! Bu şekilde nakli esas almayan tefsirler bâtıldır, bozuktur. Bu tefsirleri milletin önüne devam eden din adamları sapıktır. Başkalarını da doğru yoldan saptırmaya iş koşturmacasındadır. (Fetava-yı hadisiyye)

Tefsir, akla değil, nakle dayanır. İslam âlimlerinin, Peygamber efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yazan, küfre düşer.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur.) [Mek.Rabbani 234]

Bir kimse, kendi görüşüne göre Kur’an-ı kerime mana verse, verdiği mana doğru olsa da, meşru yoldan çıkarmadığı için, hata etmiş olur. Verdiği mana yanlış ise kâfir olur. (Berika)

Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Hepimiz Kur’an okumalı, dinini bundan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’an-ı kerimi, kendi görüşü ile açıklayan, doğru olsa dahi, kesinlikle hata etmiştir.) [Nesai]

Her tefsiri hepimiz anlayamaz. Kur’an-ı kerimi çeviri etmenin imkânsız olduğu yukarıda bildirildi. Sadece tefsiri yapılabilir. Tefsir yapmak da büyük iştir. Bir hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. O halde tefsir denilen her kitaba güvenmemelidir!

Kur’an-ı kerim bilimsel, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acaip hâller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her bilimsel öğrenmek, sırrına ulaşmak imkânsızdır. (Mevduat-ül-ulum)

Kur’an-ı kerimin hakiki tefsirini icra eden, doğru manasını veren, sadece Muhammed aleyhisselamdır, Onun hadis-i şerifleridir. Bu hadis-i şerifleri de, sadece Eshab-ı kiram ve müctehid imamlar anlayabilmiş, müslümanlar da bu âlimlerin anladıklarına uymuştur. Şu halde, Kur’andan ve hadisten ve bunların tercümelerinden din öğrenmek mümkün olmaz. Her müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ilmihâllerden öğrenmelidir.

Bâtıniliğe sapmamalı
Sual: Âyetleri ve hadisleri kendi görüşüne göre yorumlamak, örnek olarak Kur’an-ı kerimde bildirilen dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığıdır demek caiz midir? Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak anlamına gelir demek caiz midir?
CEVAP
Hadis-i şerifte, (Kur’anı kendi görüşüne göre açıklayan kâfir olur) buyuruluyor. Hadis-i şerifleri de kendi görüşüne göre açıklamak sapıklıktır. Hâşâ Peygamber efendimiz bilmece şeklinde hadis-i şerif mi söylüyor. Her dilde deyimler vardır. Bunlar kelimelerin ifade etmiş olduğu anlam değil, cümlenin ifade etmiş olduğu anlam esas alınır. Bunu caiz olmayan tevil ve yorumla karıştırmamalıdır.

Örnek olarak kaş yapayım derken göz çıkarmak deyimin de ne kaş ne de göz ile ilgisi vardır. Bir iş yapılırken daha büyük zarara uğramak kastediliyor.

Örnek olarak Kur’an-ı kerimde (Sen ölülere işittiremezsin) buyuruluyor. Buradan ölüler işitmez anlamı çıkarılmaz. (Sen ölüye işittiremezsin!) mealindeki âyet-i kerimede, diri olup, gözü kulağı ve beyni olan kâfirler ölülere benzetilmiştir. Doğrusu (Ölü kalbleri [kâfirleri] imana kavuşturamazsın!) anlamına gelir. Nitekim, Bekara suresinin (Kâfir, sağır, dilsiz ve kördür, anlamazlar) mealindeki 171. âyet-i kerimesi de böyledir. Doğrusu (Kulakları var, hakkı işitmezler, gözleri var, hakikati görmezler) anlamına gelir. Yoksa kâfirler, bedenen de sağır, dilsiz ve kör demek değildir. (Beydavi ve ötekiler)

(Ölülere işittiremezsin, sadece âyetlerimize inanç edenlere işittirebilirsin.) [Rum 52,53]

Fatır suresinin (Diri ile ölü [Mümin ile kâfir] bir olmaz. Tanrı dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin [imana kavuşturamazsın] mealindeki 22.âyet-i kerimesinde de, kâfirler, ölülere benzetilmiştir. (Beydavi)

Neml suresinde (Sen ölülere işittiremezsin) buyurulduktan sonrasında, (Sen sadece âyetlerimize inanç edeceklere işittirebilirsin) mealindeki 80 ve 81. âyet-i kerimelerinde de, kâfirlerin işitmeyeceği, doğrusu hakkı kabul etmeyeceği, sadece inanç edeceklerin işitecekleri açıkça bildirilmektedir.

Milel-nihâl kitabında diyor ki:
(Şiiler yirmi fırkadır. Onsekizinci fırkası, İsmaili fırkasıdır. Bu fırkaya, Bâtıniyye de denir. Bunlar, Kur’an-ı kerimin zahiri, doğrusu anlaşılan manası olduğu şeklinde, bâtıni, doğrusu gizli saklı, iç manası da vardır. Bâtıni manası lazımdır, zahiri manası lazım değildir diyorlar. Bu ise küfürdür.)

Müslümanlar bâtıniliğe sapmamalıdır. İslam âlimleri âyetlere ne anlam vermişse, onu bildirmeli, kendiliğinden bir şey ilave etmemelidir.

Dabbetülarz denilen hayvan, aids hastalığı değildir. Yada bir sapığın söylediği, falan ingiliz, doğrusu insan değildir. Dabbetülarz hayvandır. Özellikleri ve yapacakları da bildirilmiştir. Güneş batıdan doğacak demek, Avrupa müslüman olacak demek değildir. Dünya kendi yörüngesinden çıkacak başka yörüngeye girecek, şimdikine göre ters dönecek, doğrusu güneş batıdan dünyaya gelecektir. O süre tevbe kapıları da kapanık olacaktır.

Asra uygun tefsir olur mu?
Sual: “Zamanımıza, asrımıza uygun olarak tekrardan tefsir yapmak lazımdır” diyenler oluyor. Bu şekilde asra, zamana göre tefsir olur mu?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak Şevâhid-ül-hak kitabında deniyor ki:
“Zamanımıza, asrımıza uygun tefsir lazımdır sözü doğru değildir. Tefsir âlimleri, Resûlullah Efendimizden ve Eshabından gelen haberleri yazarak tefsir yaptılar. Bunların tefsirleri her asra uygundur ve kâfidir. Kur’ân-ı kerimin emirleri, her asırdaki her insan için aynıdır. Önceki asırlar için başka, sonraki asırlar için başka manası yoktur. Kur’ân-ı kerime inanan ve uymak isteyen bir Müslüman, her aradığını, mevcut tefsirlerde bulur. İslâmiyete uymayan bir zındık, bozuk isteklerini, bu tefsirlerde elbet bulamaz. Aklımıza ve asrın isteklerine uygun tefsir yapmak caiz değildir. Bilgisiz, ahmak kimseler, kısa akılları ile yeni tefsir yaparız diyorlar. Tefsir yapabilmek için oldukça şartlar vardır. Bu şartların başlangıcında, (Zamanların en iyisi, benim zamanımdır. Ondan sonrasında hayırlısı, benim asrımdan sonrasında gelen asırdır. Sonrasında da, ondan sonrasında gelen asırdır) hadîs-i şerifi ile övülmüş olunan asırlarda bulunmak lazımdır.

Tefsir âliminin, nâsih ve mensûh olan âyet-i kerimeleri de bilmesi lazımdır. Kur’ân-ı kerimde yüzdokuz tane nesh edici âyet bulunmuş olduğu, Hadîkada yazılıdır. Şimdi, kendi görüşleri ile tefsir kitabı yapanlarda bu şartların hiçbiri yoktur. Fikirleri bozuyor, Ehl-i sünnet âlimlerine karşı geliyorlar. Ehl-i sünnet olduklarını bildirerek, bozuk inanışlarını her yere yayıyorlar. Ehl-i sünnet olan din adamları bu tarz şeyleri okuyunca, bozuk olduklarını derhal anlıyor. Zındık olduklarını, Ehl-i sünnet olmadıklarını Müslümanlara anlatıyorlar. Fakat cahiller, eğriyi direkt ayıramayıp aldanmaktadırlar.” Hadîkada bildirilen;
(Ümmetim, fena din adamlarından oldukça zarar görecektir) hadîs-i şerifi, bu şekilde bozuk din adamlarını haber vermektedir.

Bir önceki yazımız olan Meal okumanın neticesi başlıklı makalemizde neticesi ve okuman hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.