Doğru iman bilgileri>Şirk ve tehlikeli sözler – Cennetin Bahçesi https://www.cennetinbahcesi.com Dini Paylaşım Sitesi Thu, 16 May 2019 19:26:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.0.7 110917297 İnkâr nedir? https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/inkar-nedir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/inkar-nedir/#respond Thu, 16 May 2019 19:26:06 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5408

Sual: Peygamber efendimiz zamanında, olağanüstü nimetleri görmeden inanç edenler olduğu şeklinde, gördükleri hâlde inkâr edenler de olmuş. Bunun sebebi nedir?
Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak Şevâhid-ün Nübüvve kitabında deniyor ki:
“Resulullah efendimiz zamanında, basiretli, ileri görüşlü olanlar, hiçbir delile gerek kalmadan derhal inanç etmişlerdi. Basiretleri örtülü olanlar ise, örf ve âdetler bunlarda davranış hâline geldiği için, Resulullah efendimizin hâllerini, sözlerini ve mucizelerini görüp, işitmedikçe, inanç etmek nimeti ile şereflenememişlerdi.

Resulullah efendimiz zamanındakiler bu şekilde olduğu şeklinde, ondan sonra gelip inanç edenler de iki kısma ayrılmaktadır. Bunlardan bir kısmı, Resûlullah efendimizin sözlerinin açıklamalarını, hâllerini ve ahlakını işittiklerinde, okuduklarında, derhal onay edip inanç etmişlerdir. İkinci kısımdakiler ise, olağanüstü nimetleri duyup, Resulullah efendimizin Peygamber bulunduğunu iyice anlayıp onay etmedikçe, inanç nimetine kavuşamamışlardır. İnsanlardan bir kısmı da, Resulullah efendimizin Peygamberlik alametlerini, mucizelerini görseler de, direnme ve kibirlerinden dolayı inanmamışlardır. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri bu şekilde idi. İman etmek için mucize istediler, olağanüstü nimetleri görünce, bunlar sihir ve göz boyamaktır dediler. Olağanüstü şeyleri görmeleri, inkârlarını arttırmaktan başka bir şey yapmadı. Daha sonraki inkâr edenler de, bunlara dahildir. Bunlar, olağanüstü nimetleri inkâr ederek, direnme ve kibir yolunu tutmuşlardır. Haşra, neşre, kıyamet gününe, hesaba, kitaba, Cennete, Cehenneme ve Peygamber efendimizin haber verdiği öteki hususlara da inanç etmiyorlar.

İnsanlardan bir kısmı da, nakledilen delillere ve mucizelere inandıklarını söylüyorlar ise de, onların hepsini tevil ediyor, mucize olmaktan çıkaracak şekilde açıklıyorlar ve inkâr ediyorlar. Bunlar, olağanüstü nimetleri inkâr ettikleri hâlde, halkın gönlüne girmek ve çeşitli menfaatler elde etmek için, keramet sahibi olduklarını iddia ediyor ve çeşitli yalanlarla, hilelerle, bilgisiz kimseleri kendilerine bağlıyorlar.”

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/inkar-nedir/feed/ 0 5408
Şeytan ve deist https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/seytan-ve-deist/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/seytan-ve-deist/#respond Thu, 16 May 2019 14:25:14 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5407

Sual: Şeytan, Tanrı’ın varlığını, Cenneti ve Cehennemi biliyor. Tanrı’ın emrini beğenmediği için lanetlenmiştir. Deist denilen dinsizler de, bir yaratıcının varlığına inanıyorlar, fakat onun emirlerini kabul etmiyorlar. Bunların şeytandan farkları var mı?
CEVAP
Dînî yönden deistin, ateistten ve şeytandan hiçbir farkı yoktur. Ateist, (Tanrı diye bir şey yoktur, evren kendiliğinden olmuştur, Tanrı’nın ateşi de, azabı da yoktur) diyor. Deist, (Koca evren kendiliğinden iyi mi var olur? Elbet bir yaratıcısı vardır, sadece, Tanrı robot benzer biçimde bir şeydir, hiçbir şeye karışmaz) diyor. Şeytan da, (Tanrı, Aden ve Cehennem vardır, fakat Tanrı’ın emri yanlıştır) diyerek emirlere ve yasaklara riayeti doğru bulmuyor. Neticede deist, ateist ve şeytan aynı yoldadır.

Deist, hayâlindeki bir ilaha, robot benzer biçimde bir varlığa değil de, her şeye gücü yeten, emrine uymayanları şiddetli şekilde cezalandıracak olan bir ilaha inansaydı, Allahü teâlânın emirlerine uyar, yasaklarından kaçardı. Bu bakımdan deistin (Kâinatı yaratan bir ilah var) demesinin asla önemi yoktur. O, hayâlindeki robot benzer biçimde bir şeye ilah diyor. Deist, ateiste gore daha akmaktır. Zira insanoğlu bile, kolay bir makine yapsa, içine kullanma emirini koyar. Bir ilacın, iyi mi ve ne kadar kullanılacağına dair prospektüs denilen bir tarifesi olur. Kâinatı ve insan benzer biçimde çok büyük bir varlığı yaratıp da, bunların ne yapacağına dair bir kullanma talimatı olmaz mı? Başıboş bırakır mı asla? Deist de, ateist benzer biçimde aklını kullanamıyor, öldükten sonrasında dirilmeye inanmıyor. Yoktan yaratılabilen bir şeyin öldükten sonrasında yine yaratılamayacağını ve âhirette bir hesaplaşmanın olamayacağını sanmak kadar büyük ahmaklık olur mu? O şeyi yoktan yaratan, onu yine yaratamaz mı? Bu, doğduğuna inanıp da, öldüğüne inanmamak benzer biçimde bir şeydir. Asla yoktan yaratabiliyor, fakat yaratılan şey ölürse, onu yine yaratamamak, aklın kabul edeceği bir şey midir? Hâlbuki ilk başta yoktan yaratmak daha oldukça kolay midir?

Bir canlıyı, bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan kimsenin, canlı cansız her şeyi, doğrusu koskoca kâinatı yoktan yaratanın, insanları yine diriltemeyeceğini sanması ne büyük aptallıktır! Ebedî azaba mâruz kalmamak için, aklını kullanmalı ve aklın gereğini yapmalıdır.

Aklın gereği, inanç edip Müslüman olmak ve böylece dinimizin buyruk ve yasaklarına uymaktır. Müslüman olmak, insan olmanın da şükrüdür. Şükrü yapılmayan nimet elden çıkar. Kâfir olarak ölenler, yarın âhirette hesaptan sonrasında hayvanların toprak edildiğini görünce, (Keşke ikimiz de toprak edilseydik) diyeceklerse de, pişmanlıkları yarar vermeyecektir. Bu gerçeği düşünüp, toprak olmayı, doğrusu yok olmayı isteyecek duruma düşmemelidir. Hâşâ dirilmek küçük bir ihtimal bile olsa, aklı olan, bu ebedî azaba düşmemek için iyi mi önlem almaz?

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/seytan-ve-deist/feed/ 0 5407
Fâtiha okurken düşünmek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/fatiha-okurken-dusunmek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/fatiha-okurken-dusunmek/#respond Thu, 16 May 2019 09:24:13 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5406

Sual: Namazda Fâtiha okurken, (İyyâke na’büdü=Yalnız sana yakarma ederiz) kısmında, kumar, içki, zina şeklinde günah olan yada alışveriş şeklinde mübah olan şeyler düşünülmüşse, kabul edilen şeye yakarma edilmiş olur mu? Ben bir şey düşünmeden asla namaz kıldığımı hatırlamıyorum. Alışverişe yada yaptığım işlere mi tapmış oluyorum?
CEVAP
Günah şeyler düşünülse de, o günahlara tapılmış olmaz. İslam âlimleri, insanları küfürden kurtarmak için tevil yolunu tercih etmişlerdir. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Bir Müslümanın, bir sözünden yada bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan 99’u küfre sebep olsa, biri Müslüman bulunduğunu gösterse, o bir şeyi idrak etmek ve ona kâfir dememek gerekir. (3/38)

Kimi yazarlar, bir Müslümanın bir sözünden yüz şey anlaşılsa, bunlardan 99’u imanlı bulunduğunu, biri de sövgü bulunduğunu gösterse, o bir şeyi anlayarak ona kâfir diyorlar. Bu şekilde yapmak İslam âlimlerinin yolu değildir.

Bir söze, 99 âlim sövgü dese, bir âlim sövgü değil dese, Allahü teâlâ da, o bir âlimin sözüne bakılırsa yargı verip, o kimseyi kâfir yapmıyor.

Namaz kılmak inanç alametidir. (Namaz kılarken düşünüyorsun) diye bir Müslümana kâfir demek fazlaca çirkindir.

Fâtiha okurken insan fazlaca şey düşünebilir. Düşündüğü şeye tapmış olmaz. İnsanları küfre sokmaktan sakınmalı, aksine küfürden kurtarmak için tevil etmeli. Kalbe gelen fena düşüncelere sövgü demekten kaçınmalı. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Fena fikir, dille söylenmedikçe ve buna uygun hareket edilmedikçe, Allahü teâlâ, o fena düşünceyi affeder.) [Buhârî]

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/fatiha-okurken-dusunmek/feed/ 0 5406
Tekfircinin tekfirleri https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/tekfircinin-tekfirleri/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/tekfircinin-tekfirleri/#respond Thu, 16 May 2019 04:23:38 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5405

Sual: Küfürle ilgili birkaç kitabından aldığım sözler doğru mudur?
CEVAP
Bu sözler tamamen kişisel görüşle yazılmıştır. Bir insana kâfir diyebilmek için nakli esas almak gerekirdi. Kişisel görüşle bir insan tekfir edilemez. Bir şey haramsa yada küfürse kitaplarda yazılıdır. Harama, küfre kanıt aranır, fakat mubaha kanıt aranmaz. Sözgelişi, (Muz yiyecek haramdır, kivi yiyecek küfürdür) diyen hiç kimseye, (Delilini göster) denir. Mubah diyene kanıt sorulmaz. Şu demek oluyor ki, (Hangi kitapta mubah olduğu yazılı?) diye sorulmaz. Biz, bu birkaç tekfircinin aşağıya aldığımız sözlerinin sövgü olmadığını söylüyoruz. Sövgü diye iddia eden çıkarsa, delilini onun göstermesi lazımdır. Sövgü değildir diyene kanıt sorulmaz. Ananas yiyecek sövgü değil dersek, asla kimse, (Delilini göster) diyemez.

Şahısların yanında âlimler ve evliya zatlar da tekfir ediliyor, doğrusu onlara kâfir deniliyor. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil uzatılırsa, hakikatı bilenler her insana bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve tüm insanların laneti, hakikatı bilip de, gücü yettiği hâlde bildirmeyene olsun! Tanrı, bu şekilde âlimlerin, ne farzlarını, ne de başka ibadetlerini kabul eder.) [Deylemi, Ebu Nuaym]

Bu hadis-i şerifte bildirilen lanete uğramamak için, bu tekfirciye yanıt yazmak zorunda kaldık. Maddeler hâlinde yanıt veriyoruz:
1- Tekfirci, (Tanrı’a mekân ittihaz etmek küfürdür. Sözgelişi, “Tanrı’a bir karış yaklaşana, Tanrı bir arşın yaklaşır” yada “Tanrı, Evliya zatların kalbine girer” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu yaklaşma tinsel yaklaşmadır. Allahü teâlâya yaklaşmak demek, O’nun sevgisini ve rızasını kazanmak anlama gelir. Birine, yakın dostum demek, evimiz yakın, birlikte yaşıyoruz demek değil, dostluğumuz iyi anlama gelir. Allahü teâlânın yakınlığını da bu şekilde anlamalıdır. Kâbe yada camiler Tanrı’ın evi demek de, Tanrı’a mekân atama etmek değildir. Kâbe’nin ve camilerin önemini belirtmek, kıymetli yer bulunduğunu göstermek içindir. Evliyanın kalbi elbet kıymetlidir.

(Yere göğe sığmam, mümin kulların kalbine sığarım) hadis-i kudsisi de böyledir. İmam-ı Rabbani hazretleri, bu hadis-i kudsiyi şöyleki açıklamaktadır:
Yer ve gök oldukca geniş olmakla birlikte maddedir. Mekânlıdır. Bir şeye benzetilebilir. Iyi mi oldukları anlaşılır. Mekânsız olan, iyi mi olduğu bilinmeyen mukaddes varlık, bunlarda yerleşemez. Mekânsız olan, mekânda yerleşmez. Aynı olmayan, aynı olanla bir arada bulunmaz. Mümin kulun kalbi ise, mekânsızdır. Iyi mi olduğu anlaşılması imkansız. Bunun için, burada yerleşir. (Mektubat-ı Rabbani)

Görüldüğü benzer biçimde Tekfirci, imam-ı Buhari’yi, dört hak mezhepten birinin reisi olan imamı Ahmed’i, muhaddis âlim imam-ı Beyheki’yi ve ikinci bin senenin müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerini küfürle suçlamaktadır. Tekfir etmek, geri tepmeli topa benzer, geri teperse sahibini parçalar. Şu demek oluyor ki Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.

2- Tekfirci, (“Tanrı, bu kâfire inanç nasip etmesin” demek, küfre rıza olduğundan küfürdür) diyor.
CEVAP
Küfre rıza, bir Müslüman’ın, kâfir olmasını yada kâfir olarak ölmesini istemektir, küfürdür, fakat kâfirin, sövgü suretiyle kalmasını istemek küfre rıza değildir. (Fetavel-Haremeyn)

Bir insan bir kâfire niye o şekilde desin ki? Bir ihtimal o kâfir, Müslümanlara zulmetmiştir. Zulmü yanına kalmasın diye bu şekilde denmiş olabilir. Durup dururken bir kâfire o şekilde ah etme edilmez. Edilmişse haklı bir sebebi vardır.

Görüldüğü benzer biçimde kâfirin sövgü suretiyle kalmasını istemek, Tanrı ona inanç nasip etmesin demek küfre rıza değildir. Tekfirciler şöyleki düşünüyor:
(Bir kâfiri harpte öldürmekle onun Cehenneme gitmesi istenmiş olacağı için caiz olmaz, bu sebeple kâfirin Müslüman olma ihtimali vardır.)

Bu yanlış bir düşüncedir. Peygamber efendimiz kâfirlerle savaştı. Bir ihtimal o kâfirler zaman içinde imana gelebilirdi. Fakat kâfirken öldürüp Cehenneme göndermek sövgü olsaydı, Peygamber efendimiz kâfirlerle savaşmaz, onların canını Cehenneme yollamazdı.

3- Tekfirci, (Allahsız yada Allahsızlar demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bir dinsize, Allahsız demek, onu Tanrı yaratmadı demek değildir. Onun dinsiz, imansız, merhametsiz bulunduğunu söylemektir, sövgü değildir. Hiçbir Müslüman, bir dinsize, Allahsız söylediği vakit, seni Tanrı yaratmadı anlamında söylemez. Her Müslüman, Tanrı’tan başka yaratıcı olmadığını oldukça iyi bilir. Tekfircinin adamı küfre sokmak için mecburi mâna yakıştırmaya emek harcaması oldukca yanlıştır.

4- Tekfirci, (Tanrı büyüktür demek küfürdür. Zira onu insana benzetmiş olur) diyor.
CEVAP
Asla kimse o manada söylemez. Tanrı’ı dağ benzer biçimde dev gibi bir varlık benzer biçimde düşünmez. İnsanları küfre sokmak için mecburi yakıştırma bu. Her namazda Allahü ekber diyoruz. Tanrı büyüktür anlama gelir. Hattâ en büyük, oldukca büyük anlama gelir. Her şeye sövgü demek ne kadar yanlıştır. Bir başka tekfirci de, (En büyük Fenerbahçe demek küfürdür, bu sebeple en büyük Tanrı’tır) diyor. Spor kulüpleri içinde en büyüğü şudur demek sövgü olmaz.

5- Tekfirci, (“Tanrı, Âdeme ruhundan üfledi” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu durum, âyet-i kerime ile sabittir. Sadece mümin, Tanrı’ın cisim olmadığını, hayâl etmiş olduğu her şeyin Tanrı olmadığını bilir. Ruhumdan üfledim demekle ona ruh verdiğini anlamış olur. Anlamış olmayan çıkarsa o da anlayana sorar. İşte o âyet-i kerimenin meali:
(Rabbin meleklere: “Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapmış olup ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın” demişti.) [Hicr 28, 29]

Biz onun için, asla kimse âyete mâna vermeye kalkmasın, müfessirlerin açıklamasını esas alsın diyoruz. Din meallerden öğrenilmez diyoruz. Âyetleri idrak etmek o şekilde kolay değil. Yanlış anlamalarından dolayı 72 sapık fırka meydana gelmiştir.

6- Tekfirci, (“Tanrı nurdur” yada “Tanrı Muhammed’i kendi nurundan yarattı” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Tekfirci ya oldukca bilgisiz yada İslam âlimlerini tekfir etmek için bahaneler arıyor. Nur suresinin 35. âyetinde, (Tanrı, göklerin ve yerin nurudur) buyuruluyor. Sadece bu, mahlûk olan ışık olarak kabul edilmez. Kimse hâşâ Tanrı’ı, mahlûk olan bir ışığa benzetmez. Zira mümin, Tanrı’ın hiçbir şeye benzemediğini bilir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her şeyden ilkin benim nurumu, Tanrı kendi nurundan yarattı.) [İmam-ı Kurtubi]

Tekfirci galiba, nuru maddî bir şey sanıyor da, Tanrı’ın nurundan alınıp peygambere veriliyor benzer biçimde görüyor. Yoksa Peygamber efendimizi yalanlamaya kalkmaz.

7- Tekfirci, (Alınyazısı utansın demek küfürdür) diyor.
CEVAP
(Kaderim fena imiş, yazıklar olsun bu fena kaderime) demek sövgü olmaz, bu sebeple günahlarımız yüzünden kaderimiz fena olmuştur. Şu demek oluyor ki kaderimizin fena olmasına kendimiz sebep olduk. Alınyazısı, kendi arzumuzla yapacağımız iyi yada fena işlerin kaderimiz olarak belirlenmesidir. Günahlarımızın durumuna gore, bu fena de olabilir, iyi de olabilir. Bu manada, (Kaderim utansın, kaderim kötüymüş) demek sövgü olmaz. Fakat (Tanrı, fena işlerimizi fena olarak yazmamalıydı, yanlış yapmış oldu) diyerek, amellerimize gore kaderimizi belirleyen Rabbimizi suçlamak sövgü olursa da, bu şekilde bir sözü de bir Müslüman asla söylemez. Söylüyorsa o aslına bakarsanız Müslüman değildir.

8- Tekfirci, (“Güzel Tanrı’ım” yada “Tanrı güzeldir, güzeli sever” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Hep maddî açıdan bakıyor, sanki hanıma, adama, maddî bir şeye güzel denmiş sanıyor. Asla o şekilde söyleyen Müslüman olur mu? Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever.) [Müslim]

Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi, (Tanrı güzeldir, güzeli sever) şeklindedir. Allahü teâlânın tüm yarattıkları bir düzen dâhilindedir, güzel bir seviye içindedir, kul da, işlerini bu şekilde bir seviye içinde yaparsa, Tanrı bu şekilde kulu da sever anlama gelir. Kelime üstünde durmak, insanları küfre sokmak için mecburi yakıştırma yapmak düzgüsel bir şey değildir. Müslümanı küfre sokmaya değil, küfürden kurtarmaya çalışmalıdır.

9- Tekfirci, (“Yürü Tanrı’ım yürü, dön Tanrı dön, ye Tanrı’ım ye” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
İnsan uzak bir yere giderken, yorulup, (Ne uzakmış, yürü Tanrı’ım yürü bir türlü bitmiyor) der. Ötekiler de bu şekilde. Yoksa, (Tanrı’ım sen yürü) demek değildir. O şekilde bir şeyi ne Müslüman, ne de gâvur söyler. Bu bir deyimdir. Yorgunluğun, dönmenin ve yemenin oldukca bulunduğunu göstermek için söylenir. Yoksa Tanrı’ı yürüyen bir varlığa benzetmek olmaz. Bu, insanları küfre sokmak için mecburi yakıştırmadan ibarettir.

10-
Tekfirci, (“Tanrı sana da zulmetsin” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Her Müslüman bilir ki Tanrı zulmetmez. Zulmedene zalim denir. Hiçbir Müslüman Tanrı’a zalim demez. Bana zulmedene, Tanrı da zulmetsin demesi, Tanrı senden bunun öcünü alsın anlama gelir. Derhal insanları küfre sokmak için sen Tanrı’a zalim diyorsun dememeli, onu kurtarmaya çalışmalı.

11- Tekfirci, (“Canımı sıkmayın, üstüme fazla gelmeyin, yoksa imandan çıkarım” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
(Canımı sıkarsanız, üstüme fazla gelirseniz, yanlış bir şey söyler dinden çıkabilirim) demek istiyor. Bu manayı değil de, imandan çıktım mânasını vermek, insanları küfre sokmak için çaba etmekten başka şey değildir.

12- Tekfirci, (Kâfire “Tanrı senden razı olsun” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Kâfire yakarma edilmez, merhaba verilmez, fakat gerekseme hâlinde Tanrı razı olsun denirse bu, Tanrı seni razı olacağı hâle getirsin anlama gelir. Kâfirin hidayeti için yakarma edilir. İhtiyaç hâlinde merhaba da verilir. Slm da bir duadır. Tanrı razı olsun anlamına da gelir. Kâfirin hidayeti için yakarma eden Müslümana, kâfir oldun demek oldukca çirkindir.

13- Tekfirci, (“Yunan bizim öncesiz düşmanımız” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Tekfirci, öncesiz kelimesi Tanrı’tan başkası için kullanılmaz zannediyor galiba. Öncesiz kelimesi oldukca eski anlamında da kullanılır. Her sözün altında bir sövgü aramak yanlıştır.

14- Tekfirci, (“İbrahim aleyhisselam hayatında üç kere yalan söylemiş oldu” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Saygın tarih kitaplarında bu açıkça anlatılıyor. Bunlar fakirlik hâlinde açıklanmıştır. Yalanın üç yerde caiz olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Uyun-ül besair ve Hadika’da harpte, din düşmanlarından korunmak yada Müslümanları korumak için yalanın caiz olduğu açıklanıyor. Caiz demek, günah değil anlama gelir. İbrahim aleyhisselam din düşmanlarına karşı, günah olmayan yalanı söylemiştir. Günah olmayan bir yalan için sövgü demek oldukca yanlış olur.

15- Tekfirci, (Hazreti Eyyûb’ün cesedine kurt düştü demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Peygamberlerin beş yada yedi sıfatı vardır:
Sıdk [her işleri doğrudur, yalan söylemezler],
Bildiri [Dini eksiksiz bildirirler],
Hakkaniyet [her işte hakkı gözetirler],
İsmet [günah işlemezler],
Emanet [emindirler],
Fetanet [çok akıllı, anlayışlı, zekidirler],
Emnül-azl [peygamberlikten azledilmezler yani peygamberlik onlardan geri alınmaz.]

Hastalanmak, yaralarının kurtlanması, peygamberlik sıfatlarına aykırı değildir. Yukarıdaki yedi sıfattan hangisine aykırıdır? Dinde nakil esastır. Aklen din olmaz.

Eyyüb aleyhisselamın yaralarının kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri de bildirmektedir. (S. Ebediyye)

Eyyüb aleyhisselamın yarasına kurtlar düştü diyen kâfir olursa, bu büyük evliya zat da tekfir edilmiş olur. Onun için tekfirden oldukca sakınmalıdır. Kâfir dediğimiz kimse, kâfir değilse, kendimiz küfre gireriz. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.) [Buhari]

16- Tekfirci, (Hazreti Yusuf için, “Bir an, içinden günah işleme düşüncesi geçti” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Günah işlemek ayrı, düşüncesinin geçmesi ayrıdır. Gönülden geçip de yapılmayan ve söylenmeyen şeyler günah değildir. Yusuf aleyhisselamla ilgili husus Kur’anı kerimde şu mealde bildiriliyor:
(Hazret-i Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim nefsim fena şeyler istemez demiyorum, bu sebeple nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça, hep kötülüğü emreder.) [Yusuf 53]

Tekfirci iftirasını ispatlamak için bu âyet-i kerimeyi mi yalanlayacaktır? Yusuf aleyhisselam günah işlememiştir. Kalbinden bir şey geçmişse bu günah değildir.

17- Tekfirci, (“Peygamberimiz Kur’an okurken müşriklerin putlarını özetleyen âyet-i kerimeye erişince, şeytan putları öven birkaç sözü, araya sokuşturdu” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden önde gelen, imam-ı Rabbani müceddidi elfi sani Ahmed Faruki hazretleri yararlı ilimler hazinesi Mektubat’ında buyuruyor ki:
Oldukca kimsenin bilmiş olduğu benzer biçimde, bigün Resulullah efendimiz Eshabı ile oturuyordu. Kureyşin ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri orada idiler. Seyyid-ül-beşer Necm suresini okudu. Onların putlarını özetleyen âyet-i kerimeye erişince, mel’un şeytan putları öven birkaç sözü, o Server’in sözüne ekledi. Dinleyenler, bu tarz şeyleri da Resulullah’ın sözü sandılar. Orada bulunan kâfirler, “Muhammed bizimle sulh yapmış oldu, putlarımızı övdü” dediler. Oradaki Müslümanlar da, buna şaşırıp kaldılar. O Server (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshab-ı kiram, (Siz okurken bu sözler de araya karıştı) dediler. Derhal Cebrail-i güvenli vahy getirdi. O sözleri şeytanın karıştırdığını, tüm Peygamberlerin sözlerine de karıştırmış bulunduğunu bildirdi. Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerime arasından çıkardı. Kendi kelamını sapasağlam yapmış oldu. (1/273)

Bu yazıdan anlaşıldığı benzer biçimde, bu şekilde bir olayın olması Kur’an-ı kerime gölge düşürmez. Allahü teâlâ, şerefli sözüne kir sürdürür mü asla?

18- Tekfirci, (“La mevcude illallah” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
La mevcûde illallah = Tanrı’tan başka varlık yok anlama gelir. Bu ifade Ehl-i sünnete aykırı değildir. İbni Arabi hazretlerini eleştiri eden İmam-ı Rabbani hazretleri de aynısını çeşitli mektuplarında uzun uzun bildiriyor. Yalnız Tanrı vardır, âlem hayal mertebesinde yaratılmıştır buyuruyor. Şu sual, âlimler tarafınca İmam-ı Rabbani hazretlerine soruluyor:
Sual: Âlimler diyor ki, Allahü teâlâ, bu âlemin içinde ve haricinde değildir. Âleme bitişik de değildir. Ayrı da değildir. Bunun açıklanması iyi mi olur?
İmam-ı Rabbani hazretleri buna şöyleki yanıt veriyor:
İçinde, haricinde olmak, bitişik ve ayrı olmak benzer biçimde şeyler, mevcud iki şey içinde düşünülebilir. Hâlbuki sualde, iki şey mevcut değildir ki, bunlar düşünülebilsin. Zira Allahü teâlâ vardır. Âlem, doğrusu Ondan başka her şey vehim ve hayaldir. Âlemin var görünmesi, Allahü teâlânın kudreti ile sürekli olup, vehim ve hayalin kalkması ile yok olmuyor. Ahiretteki sonsuz nimetler ve azaplar bunlara oluyor. Fakat âlemin varlığı vehim ve hayaldedir. [Yani dışarıda var olmayıp, vehme ve hayale var görünmektedir.] Vehim ve hayalin haricinde bir varlık değildir. Allahü teâlânın kudreti, vehim olunan, hayal olan bu görünüşleri devam ettirmektedir. Var benzer biçimde göstermektedir.

Hayalde bulunan bir şey, dışarıda mevcud bir şeyle bitişiktir, onun içindedir denemez. Fakat mevcud, mevcut olan bir şey, hayalde olan şeyin içinde de, haricinde da ve ayrı da değildir, bitişik de değildir. [Bunu nokta-i cevvale ile açıklıyor. Merak eden, mektubun aslına bakabilir.] (2/98)

Görüldüğü benzer biçimde, Muhyiddin Arabi benzer biçimde zatların La mevcude illallah demeleri, tekfircinin sandığı benzer biçimde kâinatta gördüğümüz her şey Tanrı demek değildir. Onlar hayâl mertebesinde yaratılmıştır anlama gelir.

19- Tekfirci, (Hazret-i Ebu Bekr’in yada başkalarının vücudunun, Cehennemin kapısını kapatacak kadar büyütülmesi için yakarma ettiğini söylemek küfürdür) diyor.
CEVAP
Hazret-i Ebu Bekir dedi ki:
Ya Habiballah! Hak teâlâ iki ev halk etti. Birinin adı Aden ve birinin adı Cehennemdir. Normal olarak takdir yerini bulup, ikisini de dolduracaktır. Birini yaramaz kulları ile, birini salih kulları ile. Dedim ki, (Ya Rabbi! Bu zayıf kulunun bedenini büyültüp, Cehenneme koy ki, benim bedenimle Cehennem dolsun. Senin emrin yerini bulsun. Tüm âlem, Cehennem korkusundan kurtulsun.) Ondan sonrasında Eshab-ı güzin hazret-i Ebu Bekrin bu şekilde duasına ve yüksek himmetlerine fanatik olup, cümlesi hayır yakarma ettiler. (Menakıb-i Çihar Yar-ı Güzin, 28. M.)

Abdullah ibni Ömer hazretleri, bigün Resulullah’ın şerefli huzuruna gelmişti. Buna oldukca iltifat buyurup, (Kıyamet günü her insanın beratı, doğrusu kurtuluş vesikası, her işi ölçüldükten sonrasında verilir. Abdullah’ın beratı ise, dünyada verilmiştir) hadis-i şerifi ile bunu medh ve sena buyurdu. Sebebi sorulunca, (Kendisi vera ve takva sahibi olduğu benzer biçimde, yakarma ederken “Ya Rabbi! Benim vücudumu, kıyamet günü o denli büyük eyle ki, Cehennemi yalnız ben doldurayım. Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün böylece yerine gelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden asla kimse Cehennemde yanmasın” diyerek din kardeşlerini kendi canından daha oldukca sevdiğini göstermiştir) buyurdu. Ebu Bekr-i Sıddık’ın da bu şekilde yakarma etmiş olduğu (Menakıb-i Çihar Yar-ı Güzin) kitabında yazılıdır. (Hak Sözün Vesikaları)

Görüldüğü benzer biçimde bu şekilde yakarma etmenin oldukca faziletli bulunduğunu bizzat Resulullah efendimiz haber veriyor. Kaynak vermeden o şekilde yakarma sövgü, bu şekilde söylemek küfürdür diyerek, elindeki tekfir damgası ile her yeri damgalamak oldukca yanlıştır.

Sadece Resulullah’ın ümmetini bu aşama seven, şefkatli olan bir kimse bu şekilde bir yakarma edebilir. Bu şekilde yakarma etmek faziletliymiş diye içinden gelmeden, söz olsun diye bu şekilde yakarma etmek kıymetsizdir.

20- Tekfirci, (Tanrı yazdıysa, bozsun demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu bir duadır. Tekfirci kaderin değişip değişmeyeceğini bilmediği için buna derhal sövgü damgasını basmış. Kaderin değişen ve değişmeyen kısmı vardır. Değişmez sandığı için sövgü söylediği anlaşılıyor. Bazı tekfirciler de, (Ya Rabbi bana şunu ver demek, komut olduğundan, Tanrı’a komut vermek sövgü olur) diyor. Bunlar hep aynı kafadan. Yakarma ederken verir misin denmez ver denir. Ver demek komut değil, rica ve arzudur.

Kaza-i muallak, Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapmış olup, duası kabul olursa, o kaza değişmiş olur. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Alınyazısı, tedbirle, sakınmakla değişmez, fakat kabul olan yakarma, o belâ gelirken insanı korur.) [Taberani]

(Kaza-i muallakı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız yakarma değiştirir ve ömrü, yalnız kayra, iyilik artırır.) [Hâkim]

(Sıla-i rahim ömrü uzatır.) [Taberani]

Demek ki yakarma ile değişebilen kaderimiz vardır. (Ya Rabbi o iş kaderimde var ise, [kaza-i muallak ise] onu değiştir) anlamında, Tanrı yazdıysa bozsun demek sövgü değil, duadır.

21- Tekfirci, (Tanrı’ın gücüne gitmesin demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Güce gitmek ne demek? Gücenmek, küsmek, üzülmek benzer biçimde manalara gelir. (Tanrı’ın gücüne gitmesin) demek, (Ya Rabbi yanlış bir şey söylemişsek, günaha girmişsek bizi affet) anlamında bir duadır.

Konuşma içinde çirkin bir söz kullanmak gerektiğinde o sözden orada bulunanların alınmamasını belirtmek için (Sözüm meclisten dışarı) diye bir deyim vardır. Bu da öyledir. (Çirkin bir şey söylersek, ya Rabbi bizi affet) anlama gelir. Bir Müslümana bir sözünden dolayı derhal kâfir oldun denmez, onu kurtaracak yollar aranır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir Müslümanın, bir sözünden yada bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan doksan dokuzu küfre sebep olsa, biri Müslüman bulunduğunu gösterse, o bir şeyi idrak etmek ve ona kâfir dememek gerekir. (3/38)

Tüm âlimler sövgü dese, yalnız biri sövgü değil dese Allahü teâlâ o sözü sövgü saymıyor. Tekfircinin söylediği şeylerin bazıları dört mezhepte de, sövgü değildir. Üstünde ittifak olmayan sözlerden dolayı derhal bir Müslümanı tekfir etmekten sakınmalıdır.

22- Tekfirci, (Sövgü sözden dolayı tevbe istigfar etmekle inanç kazanılmış olmaz, kelime-i şehadet getirmek şarttır) diyor.
CEVAP
Müslüman aslına bakarsanız kelime-i şehadet getiriyor, namaz kılıyor, namazda da kelime-i şehadet getiriyor. Söylediği yada işlediği küfründe ısrar ediyorsa, kelime-i şehadet getirmesi onu küfürden kurtarmaz. Sözgelişi bir kimse, Cehennem yok dese, bu düşüncesinde ısrar etmiş olduğu sürece bin kere kelime-i şehadet getirse Müslümanlığa giremeyeceğini İmamı a’zam hazretleri bildirmektedir. (Ne söyleyerek yada ne yaparak küfre girmişse, onu terk etmedikçe imana gelmiş olmaz) buyuruyor. Tekfirci saygın bir kitaba dayanmadan, kafasına gore konuşmuş olduğu için, ne çamlar devirdiğini, azca oldukca dini bilen hepimiz açıkça görür.

23- Tekfirci, (Çalgı çalarak Kur’an okumak küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu sözü doğrudur. Saygın kitaplar da o şekilde yazıyor. Hattâ ilahileri çalgıyla, müzikle söylemenin de sövgü olduğu saygın kitaplarda yazılıdır.

Şu kadar var ki, meşhur olmayan sövgü bir söz yada iş için, bir Müslüman, (Ya Rabbi bilerek yada bilmeyerek işlediğim küfürler için tevbe ettim) derse, Allahü teâlânın onu affettiğini âlimlerimiz bildiriyor.

Adam olsun, hanım olsun, her insanoğlunun, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın emirlerine, doğrusu farzlara ve yasak ettiklerine [haramlara] uyması lazımdır. Bir farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmaya önem vermeyenin imanı gider, kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabirde azap çeker, âhirette Cehenneme gider. Cehennemde sonsuz yanar. Affedilmesine, Cehennemden çıkmasına imkân ve olasılık yoktur. Her sözde, her işte kâfir olmak ihtimali çoktur. Kâfir olmak oldukca kolay olduğu benzer biçimde, küfürden kurtulmak da oldukca kolaydır. Küfrün sebebi bilinmese dahi, her gün bir kere istigfar etse, doğrusu (Estagfirullah) dese, muhakkak affolur, doğrusu, (Ya Rabbi! Bilerek yada bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylediysem yada iş yaptıysam, pişman oldum, beni affet!) diyerek tevbe etse, Allahü teâlâya yalvarsa, muhakkak affolur. Cehenneme gitmekten kurtulur. Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe ve istigfar etmelidir. (S. Ebediyye)

Tanrı’ın ve yaratılmışların sıfatları farklıdır
Sual: Bilinmiş olduğu benzer biçimde Tanrı’ın yaşam, ilim, sem’i, basar, kelam, irade benzer biçimde sıfatları vardır. Bir tekfirci, (Tanrı insan benzer biçimde vardır, insan benzer biçimde bilir, insan benzer biçimde konuşur, insan benzer biçimde görür, insan benzer biçimde işitir, insan benzer biçimde diler demek küfürdür) diyor. Bu şekilde söylemesi doğru mudur?
CEVAP
Sanki o şekilde inanan varmış benzer biçimde, böyle bir durum söylemek yersiz olur. Zira Müslümanlar, (Tanrı bilir, işitir, görür) der. (Tanrı, insan benzer biçimde gözle görür, kulakla işitir, dille söyler) demez. Şu demek oluyor ki insan denilen âciz yaratığın sıfatını Yaratıcı’ya vermez. Yaratıcı’nın sıfatları da, yaratılanlarda aynı olmaz. İnsanın işitmesi, görmesi, bilmesi sınırlıdır. Allahü teâlânın sıfatlarıyla karşılaştırma edilemez.

Müslümanın söylemediği şeyleri söyletip, onu küfre sokmaya çalışmak yanlıştır. Küfrü gerektiren söz söyleyenler olur da, onları uyarma için söylenebilir, fakat Müslümanların söylemedikleri şeyleri söyleyip ortalığı bulandırmaya çalışmak doğru değildir.

Gene bir tekfirci, (“Dön Tanrı’ım dön” diye Tanrı’a hitap etmek sövgü olur) diyor. Bu sözün Allahü teâlâ ile ilgisi yoktur. Hangi Müslüman Tanrı’a (Dön yâ Rabbi!) diye hitap eder ki? Şahıs kendi döndüğünü kastedip, (Hep aynı yerde dönerek duruyorum) demek istiyor.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/tekfircinin-tekfirleri/feed/ 0 5405
Efendim demek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/efendim-demek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/efendim-demek/#respond Wed, 15 May 2019 23:23:26 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5404

Sual: Gayrimüslime efendim demek sövgü müdür?
CEVAP
Tazim [hürmet] edilmesi emredileni tahkir [aşağılamak] ve tahkir edilmesi emredileni de tazim etmek küfürdür. (Birgivi vasiyetnamesi şerhi)

Hadis-i şerifte, (Münafık [ve her çeşit kâfir] ile konuşurken, efendim demeyin) buyuruldu. Zalime, kâfire saygı etmek, saygıyla merhaba vermek, üstadım demek, sövgü olur. (Berika)

Saygı için efendim demek küfürse de, âdet olan kelimelerle hitap etmek sövgü olmaz. Telefonda bir gayrimüslime, buyurun efendim demek sövgü olmaz, zira âdet böyledir. Gayrimüslime merhaba vermek de küfürdür, zira kâfire yakarma edilmez. Slm da duadır, sadece iş fikir âdet olarak merhaba verilebilir. Onlar aslına bakarsanız selamı bilmez. Onlar şeklinde söylemekte, sözgelişi Bonjour, Good morning, Guten morgen, Iyi sabahlar, İyi günler yada İyi akşamlar demekte sakınca yoktur.

Mister, Miss, Mösyö, Madam, Matmazel şeklinde kelimeler de böyledir. Mailin, mektubun sonuna, Sincerely yazılıyor. Sayın anlamında dear deniyor. Bunlar saygı için değil, âdet olduğundan söyleniyor. Bir de, gayrimüslimi üzmemek için de, bu kelimelerin kullanılması caizdir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/16/efendim-demek/feed/ 0 5404
Maksudun mabudundur https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/maksudun-mabudundur/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/maksudun-mabudundur/#respond Wed, 15 May 2019 18:22:56 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5403

Sual: Tasavvuf büyüklerinin, (Maksudun mabudun olur) sözü ne anlama gelir? Bir kimsenin arzusu ev almak ve evlenmekse, mabudu bunlar mı oluyor?
CEVAP
Bu hususta İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Bir insanoğlunun arzusu, teveccüh etmiş olduğu, özendiği, sağ kaldıkça ele geçirmek istediği ve ele geçirmek için, her zillete, alçalmaya katlandığı, asla vazgeçmediği şeyse, [onu elde etmek, ona kavuşmak için, harama helâle dikkat etmiyorsa, yani haram da olsa çekinmiyorsa] bu onun mabudu olur, doğrusu arzusuna yakarma etmiş olur; şundan dolayı yakarma, zilletin, son derecesidir. Allahü teâlâdan başka mabud tanımamak için, Ondan başka murat olmamak lazımdır. Bunun için de, (La ilahe illallah) derken, Ondan başka maksat olmadığını bilmek lazımdır. Bu mânâyla, bu kelimeyi o denli oldukca yeniden ederler ki, başka hiçbir arzuları kalmaz. Ondan başka bir şey arzu edilmez. Böylece, başka mabudumuz yoktur sözleri doğru olur ve çeşitli ilahlardan kurtulmuş olurlar. Ondan başka arzu bırakmamak suretiyle, Ondan başka mabud bırakmamaya kavuşmak, imanın kâmil olması için şarttır ve evliyaya mahsustur. İnsanın, kendinde bulunan mabutlarından kurtulmasına bağlıdır. Nefs, itminana kavuşmadıkça, bu aşama ele geçmez. İslam dininin esası, temeli, kolaylık, hafiflik ve kulları zahmetten, yorulmaktan kurtarmaktır; şundan dolayı insanoğlu zayıf, nazik yaratılmıştır.

Maksada kavuşmak için
Bunun için, İslamiyet diyor ki: Bir kimse, maksadına kavuşmak için, Tanrı göstermesin İslamiyet’in dışına çıkarsa, [bir farzı bırakır, bir haram işlerse, mesela namazı, orucu bırakır veya içki içerse], bu işi onun mabudu olur, ilahı olur. Arzusu için İslamiyet’in dışına çıkmazsa, onu ele geçirmek için, haram işlemezse, İslamiyet, o arzuyu reddetmez, yasaklamaz. Onun arzusunun gene yalnız Allahü teâlâ ve Onun dinini gözetmek olduğu anlaşılır. O maksuda karşı, o kimsede, yaradılış icabı, bir arzu hâsıl olmuştur; fakat bu arzusu, İslamiyet’e olan arzusunun miktarına yetişememiştir. (c.3, m.3)

Demek ki bir şeyi yaparken Allahü teâlânın rızası için yapıyorsak, o şey mabudumuz olmaz. Sözgelişi, haramlardan kurtulmak, dinini daha iyi yaşayabilmek için evlenen ve ev alan kimsenin bu işleri onun mabudu olmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/maksudun-mabudundur/feed/ 0 5403
Mürted müslüman olsa https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/murted-musluman-olsa/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/murted-musluman-olsa/#respond Wed, 15 May 2019 13:22:15 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5402

Sual: Mürted, yeniden Müslüman olunca, mürted olmadan ilkin kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir mi?
CEVAP
Müslüman iken dinden çıkana mürted denir. Mürted, Müslüman olunca, Müslüman iken terk etmiş olduğu ibadetleri kaza etmesi gerekir, şu sebeple namaz ve orucu terk etmek günahtır ve yeniden Müslüman olduktan sonrasında günah kalımlı kalır. (Dürer ve gurer)

Mürtedin, mürted olmadan önceki ibadetleri ve sevabları yok olur. Yeniden imana gelirse, zenginse, tekrardan hacca gitmesi gerekir. Namazlarını, oruçlarını, zekâtlarını kaza gerekmez. Mürted olmadan ilkin, kazaya bırakmış olduklarını kaza etmesi lazımdır. Şu sebeple mürted olunca, önceki günahlar yok olmaz. (İslam Ahlakı)

Mürtedin dinsizlik zamanında kılmadığı namazları kaza etmesi gerekmez. (Hindiyye)

Hindiyye’de yalnız, mürted iken kılmadığı namazları kaza etmez deniyor. Mürtedlikten ilkin kılmadığı namazları kaza edeceği anlaşılmaktadır.

Dininden dönen bir kimse, mürtedliği zamanındaki namazlarını kaza etmediği şeklinde, daha ilkin kıldığı namazlarını da kaza etmez. Bundan yalnız hac müstesnadır. (Dürr-ül-muhtar)

Burayı açıklayan İbni Abidin hazretleri, (Daha ilkin kıldıklarını iade etmez) buyuruyor. Buradan da, kılmadıklarını kaza etmesi gerektiği anlaşılmaktadır, şu sebeple Dürer ve gurer’de bu husus açıkça bildirilmiştir.

Mürted inanç edebilir
Sual:
(Bir âyette, bir Müslüman mürted olsa, sonrasında tevbe edip Müslüman olsa, sonrasında yeniden mürted olsa, bundan sonrasında tevbe etse bile, artık o affedilmez) deniyormuş. Bu doğru mu?
CEVAP
Doğru değildir. O âyet-i kerimenin meali şöyledir: (İman edip sonrasında inkâr edenleri, sonrasında gene inanç edip yeniden inkâr edenleri, sonrasında da inkârlarını arttıranları, Tanrı ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.) [Nisa 137]

Burada, (İnkârdan sonrasında tevbe edenler affedilmez) denmiyor, (İnkârlarını arttıranlar şu demek oluyor ki kâfir olarak devam edenler affedilmez) deniyor. Bir kimse kaç kere mürted olursa olsun, sonunda tevbe ederse Müslüman olur. Şu demek oluyor ki bin kere tevbesini bozsa da, sonunda tevbe etmişse, son durumu geçerli olur. Yargı, neticeye nazaran verilir. İmam-ı Kurtubi hazretleri de buyurdu ki: Bu âyet-i kerimeye nazaran, Musa aleyhisselama inanç edip, sonrasında Üzeyir aleyhisselamı inkâr edip kâfir olanları, sonrasında Üzeyir aleyhisselama inanç edip de, ondan sonra İsa aleyhisselamı inkâr edip kâfir olanları, sonrasında da Muhammed aleyhisselamı inkâr ederek küfürlerini artırmış olanları Tanrı mağfiret etmez. (Sonrasında da küfürlerini artırmış olanlar) sözünün anlamı, (Sövgü suretiyle ısrar edenler) anlamına gelir. (Kurtubi Tefsiri)

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/murted-musluman-olsa/feed/ 0 5402
Dört mezhepte de haramdır https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/dort-mezhepte-de-haramdir/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/dort-mezhepte-de-haramdir/#respond Wed, 15 May 2019 08:21:33 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5401

Sual: S. Ebediyye’de, dört mezhepte de haram olan bir şeye helâl diyenin kâfir olacağı bildiriliyor. Helâl yada farz olan şeye haram demek de aynı şekilde sövgü müdür? Bunlara birkaç örnek verilebilir mi?
CEVAP
Evet, küfürdür.

Haram olanlara örnek:
1- Hayzlı ve nifaslı iken namaz kılmak, oruç tutmak, camiye girmek, dört mezhepte de haramdır. (S. Ebediyye)

2-
Adamların yabancı kadının yüzünden ve avuçlarının içinden ve dışından başka yerine bakmaları, dört mezhepte de haramdır. (Redd-ül-muhtar)

3-
Cünüp olan adamın ve kadının, gusletmeden, abdestsiz yapılması caiz olmayan, ibadetlerden birini yapması, dört mezhepte de haramdır. (El-fıkh-ü alel-mezahib-il-erbea)

4-
Müta nikâhı ve geçici nikâh dört mezhepte de haramdır, bâtıldır. (Mizan)

5-
Dürr-ül-muhtar’ın, (Kur’an-ı kerim okurken, harf eklemeyecek, kelimeyi bozmayacak şekilde teganni etmek caiz ve güzeldir. Aksi takdirde haramdır. Bu şekilde teganni edene, “Ne güzel okudun” demekte sövgü korkusu vardır) ifadesini İbni Abidin hazretleri şerh ederken buyuruyor ki: Teganni eden bellek, “Ne güzel okudun” diyen kimse kâfir olur demişlerdir, bu sebeple dört mezhepte de haram olan bir şeye güzel diyen kâfir olur.(Redd-ül-muhtar)

6-
Sarhoş eden içkiler, dört mezhepte de şarap benzer biçimde galiz necasettir. (El-fıkhü alel mezahibil-erbea)

7-
Adamların altın yüzük takmaları, dört mezhepte de caiz değildir. (Mevahib-i ledünniyye)

Farz olanlara örnek:
1- Dört mezhebin icma’ına inanmak farzdır, inanmayan kâfir olur. (Redd-ül-muhtar)

2- Namaza başlarken, tekbir getirmek, dört mezhepte de farzdır. (İslam Ahlakı)

3- Yayılan bid’atin kötülüğünü Müslümanlara duyurmak dört mezhepte de farzdır. Bu mevzuda icma-i ümmet vardır. (Mektubat-i Masumiyye)

Dört mezhepte de haram olan bir şeyi sevmiş olarak, beğenerek, helal sayarak icra eden, söyleyen kâfir olur. Âdete ve nefsine uyarak yada istemeyerek, üzülerek icra eden, günah işlemiş olursa da, kâfir olmaz.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/dort-mezhepte-de-haramdir/feed/ 0 5401
Küfür ve küfür bulaşığı https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kufur-ve-kufur-bulasigi/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kufur-ve-kufur-bulasigi/#respond Wed, 15 May 2019 03:21:27 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5400

Sual: Küfür bulaşığı ne demek, küfür işleri icra eden kâfir olmuyor mu?
CEVAP
Bu hususta, hicrî ikinci bin senenin müceddidi olan, büyük müctehid âlim İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Cehennemde sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır. Bir kimse, imanı varken, kâfirlerin ibadetlerine, bayramlarına kıymet verirse, âlimlerimiz, bu kimsenin imanının gideceğini bildiriyor. Zamanımız Müslümanlarının bir çok, bu belaya yakalanmıştır. Hâlbuki Peygamberimiz, (Kalbinde zerre kadar imanı olan Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, Cehennemden çıkarılacaktır) buyuruyor. Bunun açıklaması şöyledir:
Bir kimse, dinde inanılması lazım olan şeylerden, bir tanesine bile inanmamış, kuşku etmiş yada beğenmemişse imanı gider, kâfir olur. Bu kimse Cehennemde ebedî yanacaktır. Bir kimse de, Kelime-i tevhid söyleyip, bunun mânâsını kabul eder, (Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın peygamberidir, her sözü doğrudur, güzeldir, ona uygun olmayanlar yanlıştır, kötüdür) diye inanırsa ve son nefesinde de o şekilde ölüp, âhirete, bu imanla giderse, onun durumu farklıdır. Bu kimse, kâfirlerin mukaddes bildikleri günlerinde ve gecelerinde, onların yaptıklarını yaparsa yada bir günahı hafifçe görerek, ehemmiyet vermeden işlerse, bunlara küfür bulaşığı denir. Bu kimse de Cehenneme girer, fakat kalbinde zerre kadar imanı olduğundan, Cehennemde sonsuz kalmaz.

Küfürden kaçınanlar
İmanı olanlardan, büyük günah işleyenlere [ve tevbe etmeden ölenlere] ulaşınca, Allahü teâlâ, bu günahları isterse affeder, isterse günahı temizleninceye kadar Cehennemde azap eder. Cehennem azabı, ister sonsuz olsun, ister belli bir süre olsun, küfür için, küfür sıfatları ve bulaşıklıkları içindir. Küfürden kaçınan inanç sahiplerinin yaptıkları büyük günahlar, ya imanları hürmetine, Cenab-ı Hakk’ın merhametiyle yada kalble tevbe, dille istigfar ederek ve bedenle hayırlı bir iş yaparak yada şefaate kavuşmaları ile affedilir. Günahta kul hakkı var ise, gerçek sahibi ile helalleşmek de lazımdır. Bu şekilde affedilmeyenler, dünya sıkıntıları ve dertleriyle yada son nefeste can verirken, çekecekleri zahmetlerle temizlenir. Bunlarla da temizlenmezse, bazıları mezar azabı çekmekle affa kavuşur.

Bunlardan bazıları ise, dünya sıkıntıları, mezar azabı ve sıkıntıları ve Kıyamet gününün şiddetleriyle affedilip günahları biter ve Cehennem azabıyla temizlenmeye lüzum kalmaz. Enam suresinin (İman edip de imanlarını şirkle bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedî kalmaktan emindirler. Onlar için, bu korku yoktur) mealindeki âyet-i kerime, sözümüzün doğru bulunduğunu göstermektedir, bu sebeple buradaki zulüm, şirk anlama gelir.

Bigün, bir hasta ziyaretine gitmiştim. Ölüm hâlindeydi. Kalbine teveccüh ettim. Kalbi kararmıştı. O zulmetin temizlenmesi için oldukca uğraştım, yarar vermedi. Uzun süre yokladıktan sonrasında, o siyahlıkların, kâfirlik bulaşıklıkları ve sıfatları olduğu, kâfirlerle ve küfürle olan bağlılığından, beraberliğinden olduğu anlaşıldı. O denli uğraştığım hâlde, o zulmetler temizlenemedi. Bunların sadece, küfrün cezası olan, Cehennem ateşiyle temizleneceği anlaşıldı, fakat kalbinde zerre kadar inanç nuru da görüldüğünden, bunun yardımıyla Cehennemden çıkarılacaktır. Hastayı bu hâlde görünce, cenaze namazını kılayım mı, diye düşünceye daldım. Kalbimi uzun süre yokladıktan sonrasında, kılmak lazım bulunduğunu anladım. Demek ki, kalbinde inanç varken, [zaruret yokken de] kâfirlerle düşüp kalkan, onların bayramlarına, paskalyalarına uyanların cenaze namazlarını kılmalı, bu tarz şeyleri kâfir bilmemeli. Bunların, imanları yardımıyla Cehennemden çıkacaklarına inanmalı, fakat asla imanı olmayanlara, [Muhammed aleyhisselamın bir sözünü veya âdetini bile beğenmeyenlere] af ve mağfiret yoktur. Bunlar, küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azabında sonsuz kalacaklardır. (Mektubat-ı Rabbânî Tercümesi 1/266)

Küfür bulaşıklığı
Sual:
Küfür bulaşıklığı olan işleri işleyen, örnek olarak üzülmeden gıybet eden yada başka günah işlemiş olan salih bir müslüman, sonsuz olarak Cehennemde kalır mı?
CEVAP
Kâfirler benzer biçimde sonsuz Cehennemde kalmaz. Gıybet eden hangi kimse, gıybet ederken üzülür? Hâlbuki günahı üzülmeden işlemek küfürdür. Küfür alameti olan söz ve işleri icra eden, hükmen kâfir olur. Gıybet eden hiç kimseye kâfir denir mi? Sorulduğunda, gıybetin haram olduğuna inanıyorsa ona kâfir denmez. Kâfir denirse yeryüzünde Müslüman kalmaz. Hâlbuki küfür bulaşıklarını işleyenlerin, kâfirler benzer biçimde sonsuz cehennemde kalmayacağını âlimlerimiz bildirmiştir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kufur-ve-kufur-bulasigi/feed/ 0 5400
Kâfir olayım demek https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kafir-olayim-demek/ https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kafir-olayim-demek/#respond Tue, 14 May 2019 22:19:52 +0000 Şirk ve tehlikeli sözler]]> http://www.cennetinbahcesi.com/?p=5399

Sual: İnandırmak için, (Kâfir olayım yada şerefsizim ki, Ali beyin otomobili yok) deniyor. Bu yemin olur mu?
CEVAP
Bu hususta iki kavil var:

1- (Ali beyin otomobili yoktur, var ise kâfir olayım) dense, Ali beyin otomobili olsa da, olmasa da, o şekilde diyen kimse, kâfir olur. Niyetine bakılmaz, doğrusu niyeti geçersizdir.

2-
Küfre sebep olan şeyleri, yemin niyeti ile söylerse, kâfir olmaz, yemin etmiş olur. Fakat bu şekilde yemin, Müslüman yemini değildir.

Şerefsizim yada onursuz olayım demek de oldukça çirkindir. Müslüman kendine yada başka Müslümana bu şekilde dememelidir. Onursuz demek; ahlaksız, namussuz ve onursuz anlamına gelir. Oysa Müslüman, Tanrı indinde muhterem, aziz, kutsal, kıymetli insan anlamına gelir.

]]>
https://www.cennetinbahcesi.com/2019/05/15/kafir-olayim-demek/feed/ 0 5399