Anasayfa » Doğru iman bilgileri>İman ve İslam » Fıkh-ı ekberden parçalar

Fıkh-ı ekberden parçalar

İmam-ı azam hazretlerinin Fıkh-ı ekber kitabının bazı bölümleri şöyledir:
İman Tanrı’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonrasında dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Tanrı’tan olduğuna, hesap, mizan, Aden ve Cehenneme inanmak ve hepsini hak bilmektir.

Tanrı, birdir, doğmamış ve doğurmamıştır. Ona hiçbir şey denk değildir. O yarattıklarından hiçbirine benzemez, adları, zati ve fiili sıfatıyla hep var olmuş ve var olacaktır. Onun İsim ve sıfatlarından hiçbiri sonradan olma değildir, hepsi ezelidir. O ilmiyle daima bilir, kudretiyle daima kadirdir. Kelam ile konuşur, yaratması ile daima halıktır, fiili ile daima faildir. Meydana getirilen şey mahluktur. Tanrı’ın fiili ise yaratık değildir. [Eylem; iş, fail ise iş icra eden anlamına gelir. Kadir, her şeye gücü yetendir.]
Tevhid
in aslı, Amentü’ye inanmaktır. Kur’anda zikredilen el, yüz ve nefs benzer biçimde şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır. Onun eli, kudreti yada nimetidir denilemez. Zira bu takdirde ödat iptal edilmiş olur. [Bozuk fırkalar, bizzat el yüz benzer biçimde diyerek insana benzettikleri için, bu sıfatları aynen kabul ederek tevil etmenin caiz bulunduğunu imam-ı Gazali hazretleri bildiriyor.]

Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir.

Allahü teâlânın, isim ve sıfatlarının hepsi de azamet ve fazilette eşittir, aralarında farklılık yoktur.

Onun sıfatlarının hepsi, mahlukların sıfatlarından başkadır. O işitir, fakat bizim işittiğimiz benzer biçimde değil. O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettiği benzer biçimde değil. Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz. Oysaki Tanrı, uzuvsuz ve harfsiz konuşur. Harfler mahluktur, fakat Tanrı’ın kelamı yaratık değildir.

Kur’an-ı kerim yaratık [yaratık] değildir, orada Peygamberlerden, kâfirlerden, örnek olarak Firavun ve İblisten naklen verilen haberlerin hepsi Tanrı kelamıdır. Tanrı’ın kelamı yaratık değildir.

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, onlara akıl vermiş, hitap etmiş, imanı emredip, küfrü yasaklamıştır. Onlar da onun Rab bulunduğunu ikrar etmişlerdir. Bu, onların imanıdır. İşte onlar bu fıtrat üstüne doğarlar. Bundan sonrasında küfre sapan, bu fıtratı değiştirip bozmuş olur. İman ve onaylama eden de fıtratında sebat ve devam göstermiş olur.

Peygamberlerin hepsi de minik, büyük günah ve çirkin hallerden beridir. Fakat onların sürçme ve hataları vaki olmuştur. [Buna zelle denir. Zelle, doğrular içinde en doğruyu bulamamak demektir.]

Peygamberlerin olağanüstü şeyleri ve velilerin kerametleri haktır.

Peygamberlerin şefaati haktır. Peygamber efendimizin şefaati büyük günah işleyenleredir.

Kıyamet günü amellerin mizanla tartılması ve Peygamber efendimizin havzı haktır. Kıyamette, hasımlar içinde hesaplaşma olması haktır.

Aden ve Cehennem şimdi vardır, ebediyen de yok olmayacaktır.

Eshab-ı kiramın hepsini sadece hayırla anarız. Peygamberlerden sonrasında insanların en faziletlisi, Hazret-i Ebu Bekir, sonrasında öteki üç halifedir. [Fazilet sırası, halifelik sıralarına göredir.]

İman, inanç edilmesi ihtiyaç duyulan şeyler yönünden artmaz ve eksilmez, fakat yakîn ve onaylama yönünden artar ve eksilir.

Müminler, inanç ve tevhid hususunda birbirlerine eşittir. Fakat amel itibariyle birbirlerinden farklıdır.

[İman; dil ile ikrar kalb ile tasdiktir. İman artmaz ve eksilmez. Ancak parlaklığında, kuvvetinde çoğalma olur. Amel, imandan parça değildir. Günah işleyene kâfir denmez. İman herkese lazım iken, her amel herkese lazım değildir. Mesela nisaba ulaşmayan fakir zekat vermez. Hayz ve nifas halinde namaz kılınmaz. Fakat fakire ve böyle kadına iman lazım değildir denemez.]

Allahü teâlâ, dilediğini bir lütuf olarak hidayete ulaştırır. Dilediğini de adaletinin gereği olarak sapıklığa düşürür.

Mirac
haberi haktır. Deccal’ın, Yecüc ve Mecüc’ün ortaya çıkması, güneşin batıdan doğması, Hazret-i İsa’nın gökten inmesi ve öteki kıyamet alametlerinin hepsi de haktır.

Mezar suali kabirde ruhun cesede iadesi ve kâfirler ile günahkâr müminler için mezar azabı haktır.

Mestler üstüne meshetmeyi bildiren hadise bakılırsa; mestin mesh müddeti, mukim için bigün bir gece, yolcu için üç gün üç gecedir. Hadis, mütevatire yakın olduğundan inkâr edenin küfründen korkulur.

Kişinin iyi mi yakarma edeceğini öğrenmesi birçok ilimden daha efdaldir.

Ehl-i kıbleden olanı tekfir etmemek [namaz kılana kâfir dememek], kimseyi imandan uzaklaştırmamak, marufu [iyilikleri] emredip, münkerden [kötülüklerden] sakındırmak, senin için takdir olunanın ne olursa olsun sana ulaşacağını bilmek, Eshab-ı kiramdan hiçbiri ile alakayı kesmemek, hepsini de sevmek gerekir.

Günahkâr Müslümana kâfir denmez. Günahlar, mümine zarar vermez de demeyiz. Sövgü hariç, büyük ve minik günah işleyen, fakat tevbe etmeden mümin olarak ölen kimsenin durumu Tanrı’ın dilemesine bağlıdır. Dilerse ona Cehennemde azap eder, dilerse affeder, asla azaba uğratmaz.

İmam-ı a’zam
hazretleri, âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonrasında şarap içerek sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suali sorana kızarak, (Bunu sormaya ne lüzum var? Normal olarak imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a’zam hazretleri, (O kimse, fazlaca büyük günahlar işlemişse de, gene mümindir. Günah işlemekle inanç gitmez) buyurdu.

İnanılması ihtiyaç duyulan öteki şeylerden mezhebimizde olanlardan bazıları da şöyledir:
Tanrı, kulun güç yetiremeyeceği şeyleri onlara emretmez.

Şeytan, müminden imanı zorla alamaz. Fakat kul imanı terk ederse şeytan da onun imanını alır.

Kâfir olarak ölen asla affa uğramaz, sonsuz olarak Cehennemde kalır.

Peygamberlerin ilki Adem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır.

Kul kendisinden komut ve yasakların kalkacağı bir duruma ulaşamaz. Hepimiz, gücü yettiği seviyede yakarma etmekle yükümlüdür.

Öldürülen de, intihar eden de eceliyle ölmüştür. Ecelsiz ölüm olmaz.

Ölüler için yakarma edilince ve onlar için sadaka verilince ölüler yarar görür.

Evliya, peygamber derecesine ulaşamaz.

Bir önceki yazımız olan Ehl-i sünnet itikadı başlıklı makalemizde itikad ve sünnet hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

İmanda iki önemli şart

Sual: Bir kimse, Amentü’de bildirilen imanın altı şartına inanılmış olduğu halde, Tanrı dostlarını sevmese, Tanrı …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.