Anasayfa » Dinimiz ve bâtıl dinleR>Dinimiz>Dinimiz ve fen » Dinimizin tecrübeye verdiği önem

Dinimizin tecrübeye verdiği önem

Sual: Peygamberimiz dünyaya ilişik, fenne ilişik işlerde, (Dünya işini siz daha iyi bilirsiniz) buyuruyor. Peygamber efendimiz dünya işlerinden anlamıyor muydu?
CEVAP
Elbet anlardı ve daha iyisini de bilirdi. Sadece tecrübeye önem verilmesi için öyleki buyurmuştur. (Dünya işlerini siz daha iyi bilirsiniz) demek, dünyanıza yararlı olan şeyleri bulup yapmanız için benim bildirmeme lüzum yoktur anlama gelir. Dini vazifelerinizi, ibadetlerinizi bilemezsiniz. Onları benden öğreniniz anlama gelir.

Allahü teâlânın, insanlara olan nimetlerinin, ihsanlarının en büyüğü, Peygamberler göndermesidir. Peygamberler göndererek, razı olduğu ve razı olmadığı şeyleri bildirmiştir.

Peygamberler, fen bilgilerini öğretmediler. (Bu tarz şeyleri akıl ile araştırınız, bulunuz, yararlı işlerde kullanınız) dediler. Kendileri de, kendi zamanlarında malum fen vasıtalarını yaptılar ve kullandılar. Daha fazlasını ve yenilerini yapmakla uğraşmadılar. Bu tarz şeyleri yapmayı başkalarına bıraktılar. Kendileri, Allahü teâlânın bildirdiği dinleri yaymaya, öğretmeye uğraştılar.

Eshab-ı kiram, Peygamber efendimize sordu:
– Yemen’e gidenlerimiz, orada hurma ağaçlarını, başka türlü aşıladıklarını ve daha iyi hurma aldıklarını gördük. Biz Medine’deki ağaçlarımızı babalarımızdan gördüğümüz benzer biçimde mi aşılayalım, yoksa, Yemen’de gördüğümüz benzer biçimde aşılayıp da, daha iyi ve daha bolca mu elde edelim?

Resulullah efendimiz bunlara şu şekilde diyebilirdi:
– Birazcık bekleyin! Cebrail aleyhisselam erişince, ona sorar, anlamış olur, size bildiririm. Yada, birazcık düşüneyim. Allahü teâlâ, kalbime doğrusunu bildirir. Ben de, size söylerim.
Fakat bu şekilde demedi. Buyurdu ki:
– Deneyim edin! Bir kısım ağaçları, babalarınızın usulü ile, başka ağaçları da, Yemen’de öğrendiğiniz usul ile aşılayın! Hangisi daha iyi hurma verirse, daima o usul ile yapın!

Şu demek oluyor ki tecrübeyi, fennin esası olan tecrübeye güvenmeyi buyruk buyurdu. Kendisi melekten anlamış olur yada kutsal kalbine normal olarak doğar idi. Fakat, dünyanın her tarafında, kıyamete kadar gelecek Müslümanların, tecrübeye, fenne güvenmelerini işaret buyurdu.

Din âlimlerinin vazifesi de dünya işlerini öğretmek değildir. Şu demek oluyor ki Müslümanlara, anadan doğar doğmaz meme aradıkları benzer biçimde, içgüdüleri ile bilecekleri, anlayacakları gereksinimlerini, menfaatlerini, kısacası doğal vazifelerini öğretmek değildir. Para kazan, aç kalma, karnını doyur, lokmayı ağzına koy, yorulunca dinlen… benzer biçimde tembihleri hayvanlara bile bildirmeye lüzum yoktur. Din âlimlerinin vazifesi dünya menfaatlerini elde ederken, ahireti unutmamak, hak ve adaleti gözetmek, nefse uymamak ve çalışırken, Tanrı’a güvenmek, gevşeklik yapmamak, böylece kendi kuvvetine tinsel bir kuvvet de eklemek benzer biçimde yararlı ve ışıklı yolları insanlara göstermektir.

Bir önceki yazımız olan İslami ilimler ikiye ayrılır başlıklı makalemizde ikiye, ilimler ve slami hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.