Her şey Allah’tandır

Sual: Duvara yapıştırdığım bir kâğıt kuruyunca kendiliğinden düştü. Bunu Tanrı mı düşürdü? Duvar saatinin pili tükendiği için durdu. Bunu Tanrı mı durdurdu? Pil koyunca saati çalıştıran Tanrı mı? Rüzgâr esince ağacın yaprakları hareket ediyor. Bunu da mı Tanrı yapıyor? Trafikte fazla sürat ve dikkatsizlik yapmış olup kaza yapıyoruz. Bunu da mı Tanrı yapıyor? Birinin şuuru bozulup intihar ediyor. Bunu da mı Tanrı yapıyor? Benzin bitince otomobil duruyor. Bunu da mı Tanrı yapıyor? Benzin konunca otomobil çalışıyor. Bunu da mı Tanrı yapıyor? Bir dost, (Tanrı bu şekilde işlere karışmaz) dedi. Her şeyi Tanrı yapmıyor mu?
CEVAP
Evet, her şeyi Allahü teâlâ yapıyor. Tek yaratıcı vardır. Tanrı’tan başka yaratıcı yoktur. Her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâdır. Üç âyet-i kerime meali:
(Her şeyi yaratan Tanrı’tır.) [Zümer 62]

(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Tanrı’tır.) [Mümin 62]

(Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Tanrı’tır.) [Saffat 96]

Trafik kazası olsa, biri birini öldürse, bu tarz şeyleri yaratan gene Allahü teâlâdır. O kişinin yada o kişilerin ölümüne o şeyler sebep kılınmıştır.

Yağmurların yağması, yıldırımların zarar vermesi, depremler, her ne kadar doğa kanunu denilen vakalar içinde cereyan ediyorsa da, bunların aslolan yaratıcısı Allahü teâlâdır, şu sebeple imanın altı şartından biri de hayır ve şerrin Tanrı’tan geldiğine inanmaktır. Bir beyit:
Cümle eşya Hâlık’ındır, kul eliyle işlenir.
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir.

İnsanların ihtiyarî işleri, isteyerek yaptıkları şeyler, insanoğlunun kesbi ile Tanrı’ın yaratmasından meydana gelmektedir. İnsanın yapmış olduğu işte, kendi kesbi, ihtiyarı [seçmesi, beğenmesi] olmasa, o iş titreme şeklini alır. Kalbin hareketi şeklinde olur. Hâlbuki ihtiyarî [iradesiyle yaptığı] hareketlerin, bu şekilde olmadığı açıktır. Her ikisini de, Allahü teâlâ yarattığı hâlde, ihtiyarî hareketle, titreme hareketi içinde görülen bu fark, kesbden ileri gelmektedir.

Allahü teâlâ, kullarına acıma ederek, onların işlerinin yaratılmasını, onların kastlarına, arzularına tâbi kılmıştır. Kul isteyince, kulun işini yaratmaktadır. Bunun için de, kul sorumlu olur. İşin sevabı ve cezası, kula olur. Allahü teâlânın kullarına verdiği kast ve yaşlanmış, işi yapmış olup yapmamakta eşittir. Kullarına, emirlerini ve yasaklarını yerine getirecek kadar güç, kuvvet ve yaşlanmış vermiştir. Bir işin iyi yada fena bulunduğunu da bildirmiştir. Kul, her işinde, yapmış olup yapmamakta özgür olup, ikisinden birini seçer, iş iyi yada fena olur, günah yada sevab kazanır.

Her şeyi sebeplerle yaratmak, Allahü teâlânın âdetidir. Böylece, madde âlemine ve toplumsal hayata seviye vermektedir. Sebepsiz yaratsaydı, âlemdeki bu seviye olmazdı. Tüm bu sebeplere kuvvet, etki veren Allahü teâlâdır. Elektrik, ısı, mekanik, ışık, kimya enerjilerini ve tepkimeleri hâsıl eden çeşitli kuvvet şekillerini sebep olarak yaratmıştır. Bu sebepleri, cisimleri yaratmasına araç kıldığı şeklinde, insan aklını, insan enerjisini de, kendi yaratmasına araç kılmıştır. Meselâ, kömürün, 500 aşama üzerine, şu demek oluyor ki tutuşma sıcaklığına kadar ısınarak yanma vakasının başlamasına, kibritin alevi sebep olmaktaysa da, kömürün oksitlenmesini, yanmasını yaratan Odur. Kibrit, yanma vakasının yaratıcısı değildir. Ne kendinin, ne de kullandığı şeylerin birçok inceliklerinden haberi olmayan bir vasıtaya, bir sebebe yaratıcı denilir mi? Yaratıcı, bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da sadece Allahü teâlâdır.

Her şeyi yaratan Tanrı’tır
Sual:
Selefîler, (Kur’anda, “Sizi de, işlerinizi de, yaratan Tanrı’tır” deniyor. Yol, köprü yada yapınak yaptık denmez. Hepsini Tanrı yapmış oldu denir) diyorlar. Bir de (Teröristler üç kişiyi öldürdü demek şirktir) diyerek şu dört âyeti kanıt gösteriyorlar:
(Dirilten de, öldüren de sadece Odur.) [Mümin 68, Yunus 56](Ölüm zamanında insanı, Allahü teâlâ öldürüyor.) [Zümer 42](Muharebede öldürülenleri siz değil, Tanrı öldürdü.) [Enfal 17] O vakit günahı da, bizlere Tanrı mı işletti diyeceğiz?
CEVAP
Onların bozuk, çürük mantıklarına nazaran, hâşâ günahı da işleten Tanrı’tır.

Ölüm meleğinin insanları öldürüp, canlarını aldığını bildiren bir âyet meali:
(Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor.) [Secde 11]

İsa aleyhisselamın ölüleri dirilttiği, hastalara şifa verdiği bildiriliyor:
(Körlerin gözünü açar, baras hastalığını iyi eder ve Tanrı’ın izniyle ölüleri diriltirim.) [Âl-i İmran 49]

İnsanların birbirini öldürdüğünü bildiren iki âyet-i kerime meali:
(Âdem aleyhisselamın oğlu, kardeşini öldürdü.) [Maide 30]

(Davud, Calut’u öldürdü.) [Bekara 251]

Bu iki âyet-i kerimeye nazaran, (Teröristler üç kişiyi öldürdü) demek şirk olmaz. Selefîler, Kur’an-ı kerimdeki mecaz ve deyimleri sözlük mânâsında anlayınca bu şekilde çıkmaza düşüp, Müslümanları şirkle damgalıyorlar.

İmam-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: Üç kimse, Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz: 1- Tefsir ilmini bilmeyen, 2- Fâsık, 3- Bid’at ehli. (Tuhfet-üs-salikin)

Ehl-i sünnet itikadından ayrılmak, bid’at ehli olmak büyük günahtır. Bunun için bid’at sahibi olan Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz. Şu sebeple bid’atin zulmeti kalbi karartır. Görülüyor ki, Ehl-i sünnet olmayan, Arapçayı oldukça iyi bilse de, Kur’an-ı kerimi doğru anlayamaz. Yanlış anladıklarını yazarak, herkesi felakete götürür. (S. Ebediyye)

Yetmiş iki sapık fırka, Vehhâbîler, İbni Sebeciler, Ondokuzcular ve ötekiler, Ehl-i sünnet olmadıkları için Kur’an-ı kerimi doğru anlayamazlar. Kur’an-ı kerimi yanlış anlamaları bid’at ehli olduklarından dolayıdır. Onların (Kur’andan söylüyoruz) demeleri senet olmaz.

Her şeyin bir yaratıcısı vardır
Sual: Çevremizdeki bazı kimseler, “her şey kendiliğinden olmuştur, bunların bir yaratıcısı yoktur” diyor. Bunlara iyi mi bir yanıt vermelidir?
Yanıt:
Mevzu ile ilgili olarak İslâm alimlerinden Muhammed Rebhâmî hazretleri, Riyâd-ün-nâsıhîn kitabında şu şekilde bir hadise anlatmaktadır:
“Zâd-ül-mukvîn kitabında diyor ki: Rum kayseri (hükümdarı) 7. Abbasi halifesi Me’mûn bin Hârûn’a bir haberci gönderdi. Bunun yanında, heybetli, kendini beğenmiş biri vardı. Haberci, halifeye;
-Bu adam dinsiz, ateisttir, bir yaratıcı olduğuna inanmıyor. Rum papazları buna yanıt veremedi. İslâm âlimleri bunu susturursa, milyonlarca Hristiyanı ve Müslümanı sevindirecektir dedi. Bağdat âlimleri;
-Buna sadece Ahmed Nişâpûrî hazretleri yanıt verir, dediler. Halife sarayda, belli gün ve saatte âlimlerin toplanmasını emretti. Ahmed Nişâpûrî hazretleri meclise geç geldi ve;
-Yolda, acaip, şaşılacak bir şey gördüm. Onu seyredince, buraya geç kaldım. Dicle kenarında vapur bekliyordum. Yerden büyük bir ağaç çıktı. Sonrasında yıkıldı, parçalandı. Tahtalar hasıl oldu. Sonrasında tahtalar birleşerek, bir vapur oldu. Gemici olmadan, suda hareket etti dedi. Dinsiz, ateist şahıs bu sözleri işitince, yerinden fırladı ve;
-Bu adam deli olmuş. Asla bu şekilde şey olur mu? Bu şekilde söyleyen, yalancıdır ve buna aklı olmayanlar inanır dedi. Ahmed Nişâpûrî hazretleri, söze karışarak;
-Bunlar, kendi kendine olamayınca, yeryüzündeki şaşılacak şeyler, kendi kendilerine iyi mi var olur? Bu tarz şeyleri yaratan biri olmadığını söyleyen daha ahmak ve alçak olmaz mı? dedi. Bu sözler üstüne dinsiz, ateist;
-Her şeyin bir yaratıcısı bulunduğunu şimdi anladım ve buna inandım diyerek Müslüman oldu. (Bu şekilde bir hadisenin, imâm-ı Gazâlî hazretleri zamanında da vaki olduğu rivayet edilmektedir.)”

Hiçbir şey, kendi kendine var olması imkansız
Sual: Kâinatta mevcud her şeyin kendi kendine meydana geldiğini söyleyenlerin sözünde gerçeklik oranı var mıdır?
Yanıt:
Tüm varlıkları var eden bir varlık bulunmasa, ya her şey kendi kendine var olur, veya hiçbir şeyin var olmaması lazım gelir. Her şeyin kendi kendine var olması, akla uygun bir şey değildir. Şu sebeple, bir şeyin kendi kendine var olması, kendinden evvel kendisinin hep var olmasını icab eder. Oysa, her şey yok iken sonradan var oluyor ve yeniden yok oluyor. Bundan da, hiçbir mahlukun vâcib-ül vücûd olmadığı anlaşılır. Aslına bakarsanız kendi kendine var olmak, aklın kolayca anlayabileceği bir şey değildir. Kendinden başka, tüm varlıkları yoktan var eden bir varlık lazımdır. Mahlukların var olması için bir vâcib-ül vücûdun varlığı lazım olmasaydı, hiçbir şeyin varlığını kabul edemezdik.

Her varlığın kendi kendine var olması, fen bilgilerine o denli uzak bir şeydir ki, tabiatçılar bile, “Doğa şu şekilde yapmıştır, doğa kuvvetleri yapmıştır” diyorlar. Böylece varlıkların kendiliklerinden olmayıp, bir yapıcısı bulunduğunu, bilincinde olmadan açıklamış oluyorlar. Fakat, o yapıcıya layık olan adları ve sıfatları vermekten çekiniyorlar. Bilgisiz ve iradesiz bir tabiata bağlanıyorlar. Fizik, kimya vakalarından hiçbirinin kendiliğinden bulunduğunu görmüyoruz. Harekete geçen yada hareketini değiştiren, veya harekette iken duran bir cisme elbet bir kuvvet tesir etmiştir diyoruz.

Tüm bu varlıkların bu düzen, bu seviye ile kendiliğinden oluverdiğini sanmak, fizik ve kimya kanunlarını inkâr etmek olur. Atomdan Arş’a kadar tüm varlıkları yoktan var eden, ilim, irade ve kuvvet sahibi bir yaratana inanmayıp da, bu varlıkları, fizik ve kimya kanunlarına uymayan bir rastlantı zannetmek kadar cahillik olması imkansız. Şu sebeple, yok iken var olmak bir iştir. Fizik ve kimya kanunlarına nazaran, her iş, bu işi icra eden bir kuvveti haber vermektedir. Demek ki, daha ilkin, bir kuvvet kaynağının bulunması, fen bilgilerine nazaran, elbet lazımdır. Her mevcudu var eden, ilkin başka bir varlık bulunmazsa, birbirini yaratmak, ezelden ebede kadar sonsuz olarak devam etmesi lazım gelir. Bu şekilde olsaydı, hiçbir şey var olamazdı. Aslına bakarsanız bir başlangıcı olmayan ve hepsi birbirinden meydana gelen varlıklar, yokluk anlama gelir.

Bir önceki yazımız olan Kâinatın idaresi başlıklı makalemizde idaresi ve kainat hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.