Kaderi bilmeyenler

Sual: (Trafik kazası alınyazısı değildir. Ülkenin kaderini değiştireceğiz. Eceli gelmeden öldü) benzer biçimde şeyler söyleniyor. “İnsan, yaratılışında boyunun uzunluğu ve saçının renginde kadere hükmedemez. Fakat hür iradesiyle yapmış olduğu işlerde kaderin görevi olmaz”, “Emr-i tanrısal gelmeden intihar eden, takdir-i ilahiyi değiştirdiği için Cehennemlik olur” deniyor. Kimisi, “Yazgı utansın” diyerek suçu kadere yüklüyor. Kimi de, “İnsan kaderini kendi çizer” diyor. Bunlar doğru mudur?
CEVAP
Bunların hepsi yanlıştır. Kaza ve alınyazısı mevzusu oldukça ince sorun olduğundan, birçok âlimin ayağı kaymış ve çeşitli bid’at fırkaları meydana çıkmıştır. Âlimlerin bile dalalete düşmüş olduğu bu mevzularda, kaderden anlatmak uygun olmaz. Bir tek nakil yapılır. Peygamber efendimiz de, (Kaderden bahsedilince susunuz) buyuruyor. (Taberani)

Her Müslümanın, Amentü’deki esasları onay ettikten sonrasında, işlediği günahlardan sorumlu bulunduğunu bilmesi kâfidir. Eceli gelmeden kimse ölmez. Trafik kazasında yada vurularak ölen de; eceli gelmiş olarak, kaderi ile ölmüştür. Doğrusu öldürülen yada kazada ölenin ömrü ortadan kesilmiş olmaz. O anda eceli gelmiştir, şu demek oluyor ki ömrü biterek ölmüştür. Her insanoğlunun bir tek eceli vardır. Mutezile, (İnsan kendi kaderini kendi çizer. İnsanların işlerine Tanrı karışmaz) der. Bu, oldukça yanlıştır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı her şeyin yaratıcısıdır.) [Zümer 62] (Hayrı, şerri, imanı, küfrü de yaratan Allahü teâlâdır.) [Beydavi tefsiri]

(Tanrı her şeyi bilir.) [Hucurat 16]

(Yaratan, sinelerde olanları da bilir. Yaratan asla bilmez mi?) [Mülk 13,14]

Allahü teâlâ ezelî bilimsel ile, kullarının yapacakları işleri bilir. Eğer Tanrı, yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olması imkansız. İlahın her şeyi bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan, ölebilen ilah olması imkansız. Allahü teâlâ her insanın ne yapacağını bilir. Cebriyye fırkası da, (Tanrı her işi zorla yaptırır. İnsan kaderine mahkûmdur. Asla kimse, işlediği günahtan sorumlu değildir) der. Bu da oldukça yanlıştır. Hepimiz yaptığından mesuldür. İyilik eden mükâfatını, fenalık eden cezasını görür. Zerre kadar hayır ve şer işleyen, karşılığını alır. (Tekvir 14, Zilzal 7,8)

İyi kimse, iyilik yapmak isterse, Allahü teâlâ, irade edip yaratır. Bu şekilde kimseden hep iyilik meydana gelir. Fena kimse, fenalık yapmak isteyince, Allahü teâlâ da irade eder ve yaratır. Bu şekilde kimse, iyilik yapmak istemediği için bundan hep fenalık hasıl olur. İnsan irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, fenalık yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükâfatını görür.

Yazgı ne demek?
Sual:
(İşçi kaderine terk edilemez, işi kadere bırakmamalı, işi Tanrı’a kaldı) benzer biçimde sözler söyleniyor. Yazgı, insanların elinde midir?
CEVAP
Yazgı kelimesi yanlış kullanılıyor. Rastlantı yerine kullanılıyor. (İşi tesadüfe bırakmamalı) denir. Fakat (İşi kadere bırakmamalı) denmez. Yazgı, Allahü teâlânın öncesiz bilimsel ile, kulların yapacakları şeyleri bilmesidir. Allahü teâlânın ilmine kimse müdahale edemez. (İşi Tanrı’a kaldı) sözü de hoş değildir. İyi fena her iş, Allahü teâlânın dilemesi ile olur. Hayır ve şerrin Tanrı’tan olduğuna inanmak, imanın esaslarındandır. (Onun işi elimizde idi, fakat şimdi Tanrı’a kaldı) demek yanlış olur. Her iş, daima Allahü teâlânın dilemesi ile olur.

Yazarın biri (Ya Rabbi, Boşnaklar ve Çeçenler muvaffak olamadı. Artık iş sana kaldı) diye yakarış ettiğini yazmış. Daha ilkin iş kimin elindeydi? Her iş, daima Allahü teâlânın elindedir. Asla kimse, Ona aykırı iş yapması imkansız. Kaza ve kaderi bilmeyenler, bu şekilde hata ediyorlar.

“Yazgı mahkûmu” ne demek?
Sual:
Cezaevindeki hapislere alınyazısı mahkûmu yada alınyazısı kurbanı demek caiz midir?
CEVAP
Hayır ve şer, şu demek oluyor ki her şey Allahü teâlânın takdiriyle olduğundan, hapse düşmeyi kaderden bilmekte sakınca yoktur, sadece suçu kadere yüklemek caiz değildir. İçki içip yada başka günah işleyip, (Ne yapayım kaderim böyleymiş, alnıma bu şekilde yazılmış) diyerek, suçu kadere şu demek oluyor ki Allahü teâlâya yüklemek asla caiz olmaz. Bunun benzer biçimde, kızıp birini öldüren kimsenin de, (Ne yapayım, kaderim böyleymiş, alınyazısı kurbanıyım) diyerek, suçu kadere şu demek oluyor ki Allahü teâlâya yüklemesi caiz olmaz. Bu bakımdan alınyazısı kurbanı demek caiz olmadığı benzer biçimde, alınyazısı mahkûmu demek de caiz olmaz.

Yazgı, insanoğlunun yaşam boyu neler yapacağını, Allahü teâlânın öncesiz ilmiyle bilmesi anlamına gelir, yoksa bizlere zorla yaptırması demek değildir. Bu bakımdan alınyazısı mahkûmu tabirini kullanmamalıdır.

Sual: (Milletin kaderini değiştireceğiz, milletin kaderi bu değildir) benzer biçimde sözler söyleniyor. Mehmet Akif de, bir şiirinde (Kadermiş, öyleki mi? Hâşâ! Bu söz değil doğru/Belanı istedin, Tanrı da verdi, doğrusu bu) diyor. Meydana gelen bir şey için, alınyazısı değildir demek, kaderi inkâr olmaz mı?
CEVAP
Bu sözler, kaderi bilmememizden kaynaklanıyor. Kadere inanç, Amentü‘nün altı şartından biridir. İnkâr eden küfre girer. Bilhassa mutezile fırkası, (İnsan kendi kaderini kendi çizer) diyerek Allahü teâlâdan olan kaderi inkâr ediyor. Kadere inanç eden Müslümanların, çekince karşısında önlem almadıkları sanılıyor, yazgıcı deniyor. Tevekkül de bu şekilde yanlış anlaşılıyor. Tevekkül eden, önlem almaz, sebeplere yapışmaz zannediliyor. Hâlbuki tevekkül, gerekenleri yaptıktan, önlem aldıktan sonrasında sebeplere değil, bir tek Allahü teâlâya güvenmek, sebeplerin etki etmesini Tanrı’tan beklemek anlamına gelir. Yazgı ise, olacak şeylerin hepsini, ezelî ilmiyle Allahü teâlânın bilmesi, kaza da zamanı erişince bu tarz şeyleri yaratması anlamına gelir. Kadere imanın, önlem alıp almamakla alakası yoktur. Bir kimsenin yapmış olduğu çürük bina depremde yıkılsa, sağlam bina yapanınki yıkılmasa, Allahü teâlâ, birinin yıkılacağını, ötekinin de yıkılmayacağını bilir. Zamanı erişince de bunlar, meydana gelir. İşte kaza ve alınyazısı budur.

Önlem almayanın başına bir iş erişince, bu alınyazısı değildir demek, kaderi inkâr etmek yada kaderi bilmemek anlamına gelir. Suçlu yada suçsuz, sarhoş yada ayık bir kimse trafik kazası yapsa, bu da kaderdendir. Sarhoşun kaza yapması kaderdendir. İntihar edenin yapmış olduğu iş de kaderdendir. Doğrusu bunların hepsinin olacağını Allahü teâlâ ezelî ilmiyle bilir. Başa gelen, iyi fena her şey, kaderdendir. Kaderin haricinde bir iş olmaz. Bu, imanın altı şartından biridir, inkâr edilmesi insanı küfre götürür. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kadere inanç etmedikçe, başa gelecek olanın asla şaşmayacağına, başa gelmeyecek olanın da asla gelmeyeceğine inanmadıkça, asla kimse inanç etmiş sayılmaz.) [Tirmizi]
(Kadere inanmayan, imanın gerçeğine erişmez.)
[Nesai]

(Kaderi inkâr edenin İslam’dan nasibi yoktur.) [Buhari]

(Kaderi inkâr edene, tüm peygamberler nalet eder.) [Taberani]

(Ahir zamanda, kaderi inkâr edenler çıkacaktır.) [Tirmizi]

Görüldüğü benzer biçimde Peygamber efendimiz, ahir zamanda kaderi inkâr edenlerin çıkacağını bildirmiştir.

İrade, sınav ve alınyazısı
Sual:
(İnsanın iradesiyle yapmış olduğu şeyler alınyazısı, ötekiler imtihandır. Sözgelişi insanların göçük altında kalması, alınyazısı değil imtihandır) demek doğru mudur?
CEVAP
Hayır, yanlıştır. Vakalar, ister insanoğlunun iradesiyle olsun, ister olmasın, gene kaderle olur. Hiçbir dikkatsizlik olmadan, kendiliğinden maden ocağının patlaması alınyazısı olduğu benzer biçimde, insanların kendi iradesiyle patlatması da kaderdir. Doğrusu her vaka kaderdir. Yazgı şu demek oluyor ki Allahü teâlânın takdiri haricinde bir şey olmaz.

Olmasaydı ölmezdi demek doğru mu?
Sual:
Herhangi bir sebeple ölen bir kimse için, (O sebep olmasaydı ölmezdi) sözgelişi, (Trafiğe çıkmasaydı) yada (Zelzele olmasaydı) veya (Bomba patlamasaydı ölmezdi) diyenler olduğu benzer biçimde, (Trafiğe çıkmasa da, zelzele olmasa da, bomba patlamasa da, o şahıs ne olursa olsun başka bir sebeple ölecekti) diyenler oluyor. Bunların hangisi doğrudur?
CEVAP
Her ikisi de yanlıştır. Ölen yada öldürülen kimsenin, ne maksatla ve iyi mi öleceğini yada öldürüleceğini Allahü teâlâ öncesiz ilmiyle bilmiş olduğu için, kaderini o şekilde yazmıştır. Bu, değişikliğe uğramaz. O şahıs için (Ölmezdi) yada (Başka sebeple ölürdü) demek yanlış olur. O iş olmuş, bitmiştir. (Şu şekilde olsaydı ölmezdi) denmez.

Bir de, (Tanrı öyleki yazdığı için öldü yada öldürüldü) diyerek suçu Tanrı’a yüklemek de yanlış olur. Allahü teâlâ, neler olacağını, iyi mi öleceğini bilmiş olduğu için, olacak şeyi onun kaderine yazmıştır. Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, (Yazgı, Allahü teâlânın ezelî ilmiyle bilmesidir, zorla yaptırması demek değildir) buyuruyor. Kimin trafik kazasında, kimin depremde, kimin bomba patlamasıyla, kimlerin ise kalb krizinden yada başka bir sebeple öleceği ezelde yazılmıştır, o iş ne olursa olsun meydana gelecektir. (Şu şekilde olsaydı meydana gelmezdi) demek yanlış olur.

Kaderi bilmemek
Sual: Bazıları, (Olmasıyla birlikte, olmadığı alınyazısı) diyorlar. Doğrusu (Yaptığımızı kendimiz yapıyoruz, yapamadığımız da kaderden) diyorlar. Kaderde olmayan şeyler de var mıdır?
CEVAP
Her şey kaderdir. Kadere inanmak imanın şartıdır. Sadece Mutezile kafalılar kaderi inkâr ediyor. Bir şey olmuşsa da, olmamışsa da kaderden olduğu benzer biçimde, olan şeyin, iyisi de, kötüsü de kaderdendir. Yazgı, Allahü teâlânın öncesiz bilimsel ile, kulların kendi iradeleri ile yapacakları şeyleri bilmesidir. Bilmek zorla yaptırmak demek değildir. Kendi irademizle uygunsuz işler yapmış olup, sonrasında (Alnımın yazısı böyleymiş) diyerek suçu kadere yüklememiz yanlıştır.

Bir önceki yazımız olan Şerri de Allah yaratır başlıklı makalemizde allah ve yarat hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.