Kâfirlerin iyi işleri

Sual: İnsanlığa birçok hizmet veren kâfirlerin iyi işleri, keşifleri, nazarı itibara alınacak mı? Yoksa topluma büyük zulümleri olan bir kâfir ile aynı kefeye mi konacaktır?
CEVAP
Hayır, aynı kefeye konmaz. Sekiz Aden, yedi Cehennem vardır. Cennettekilerin, ihlâslarına ve amellerine nazaran dereceleri farklıdır. Peygamberlerle, şehitlerle basit bir Müslüman’ın derecesi aynı değildir. Cehennemdeki kâfirlerin durumu da böyledir. Firavun şeklinde ilahlık davası güdüp yeni doğan masum evlatları kesen bir zalimle, kendisinden başka asla hiç kimseye ziyanı olmamış, topluma çeşitli hizmetler veren bir kâfirin durumu aynı değildir.

Cehennem 7 tabakadır. Her birinin azabı üstündekinden daha şiddetlidir. (Feraid-ül-fevaid)

1. katman: Adı Cehennem’dir, azabı en hafiftir. Burada, günahkâr Müslümanlar azap görür.
2. katman: Adı Sair’dir. Ateşi ve azabı şiddetlidir. Burada, Yahudiler azap görür.
3. katman: Adı Sekar’dır. Bu daha şiddetlidir. Burada Hristiyanlar azap görür.
4. katman: Adı Cahim’dir. Burada, güneşe, yıldızlara tapanlar azap görür.
5. katman: Adı Hutame’dir. Burada Mecusiler, Budistler, Brehmenler azap görür.
6. katman: Adı Lazy’dir. Ateistler, müşrikler, dinsizler azap görür.
7. katman: Adı Haviye’dir. En şiddetlisidir. Burada münafık ve mürtedler azap görür.

Her tabakadaki kâfirlerin de azabı farklıdır. Aynı tabakada olan eli açık bir kâfir ile zalim bir kâfirin azabı aynı değildir. Her kâfir, zulmünün derecesine nazaran değişik azap görür. Bölgeleri aynı olmasına karşın azapları değişik olur. Zalim kâfir, öteki kâfirlere nazaran azabı daha şiddetli hisseder.

Aden nimetleri de böyledir. Derecesi yüksek olan daha oldukca faydalanır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Dünyada İslamiyet’in yalnız suretine kavuşanlar, Cennetin de yalnız suretine kavuşacaklar, yalnız onun zevkini, tadını alacaklardır. Dünyada İslamiyet’in hakikatine kavuşanlar, Cennetin de hakikatine kavuşacaklardır. Cennetin yalnız suretine ve yalnız hakikatine kavuşanlar, aynı nimetlerden sözgelişi aynı meyvesinden yedikleri halde, değişik lezzet duyacaklardır. Resulullahın zevceleri, müminlerin anneleri olup, Cennette Resulullahın yanında bulunacaklar, aynı meyveyi yiyecekler; fakat değişik tat alacaklardır. Duydukları lezzet, hep aynı olsa idi, müminlerin annelerinin, tüm insanlardan [Peygamberlerden de] daha üstün olmaları lazım gelirdi. (2/50)

Cehennemden kurtulmak yalnız Müslümanlara mahsustur. Kâfirlerin iyi işleri, ne kadar oldukca olursa olsun, onları Cehennemden kurtaramaz ve azaplarını hafifletemez. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(De ki: Size en oldukca ziyana uğrayanları haber verelim mi? Onlar dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı [dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, kıyamet günü, hiçbir terazi tutmayız. [İyilikleri ile kötülüklerini ölçmeyiz çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul şeyleri kalmamıştır.]) [Kehf 103, 104, 105]

(Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır; fakat yanına varınca, umduğunu bulamaz.) [Nur 39]

Kâfirlerin azapları hafiflemez. İki âyet meali şöyledir:
(Kâfirler öldürülmez ki ölsünler, Cehennemdeki azapları da asla hafifletilmez.) [Fatır 36]

(Onlar, Cehennemin bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da hiç olmazsa bigün, azabımızı hafifletsin” derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.) [Mümin 49, 50]

Demek ki, kâfirlerin dünyada yaptıkları iyilikler ve yararlı işleri azaplarını yok etmez, aşağıda açıklanmış olduğu şeklinde, yalnız azabı daha hafifçe olan Cehennemin bir tabakasına girmelerine yardım eder.

Bazı âlimler, (Kâfirlerin azabı hafifletilmez) âyetini açıklarken, (Süre bakımından hafifletilmez, sonsuz azap görür; fakat iyilikleri yüzünden azabı hafifletilen olur) diyerek şu âyetleri bildirmişlerdir:
(Kıyamet günü hakkaniyet ölçüsünü ortaya koyarız. Hiç kimseye bir zulüm yapılmaz, [kötülüğün cezası adaletle verilir], hardal tanesi kadar iyilik eden karşılığına kavuşur.) [Enbiya 47]

(Zerre kadar hayır icra eden sevabını, zerre kadar şer icra eden cezasını görecektir.) [Zilzal 7,8]

Kâfirlerin azapları sonsuzdur, hafifletilmez; fakat cezası hafifçe olanlar olabilir, ayda, yılda bigün azap görmeyenler olabilir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Cuma hariç, zeval vakti namaz kılmak mekruhtur. Şundan dolayı Cuma günü Cehennem kızdırılmaz, öteki günler Cehennem ateşinin hızı arttırılır.) [Ebu Davud, Beyheki, İ. Adiy]

(Zeval vakti Cehennem oldukca şiddetlenir.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]

(Cehennemde en hafifçe azap Ebu Talib’e yapılır. Alevden iki nalın sebebiyle beyni kaynar.) [Müslim] (Ebu Talibin diriltilerek inanç etmiş olduğu Muhtasarı Kurtubi’deki hadis-i şerifte bildirildi.)

Resulullah efendimiz, kâfirlerin, dünyada yapmış olduğu iyilikler, onları Cehennemin sonsuz azabından kurtarmayacağını; fakat zalim kâfire nazaran azabı daha azca hissetmesine sebep olacağını bildirip, şu mealdeki âyeti okudu: (Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.) [Mümin 46] (Egemen)

Ebu Leheb, Resulullah efendimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen Cariyesi Süveybe’yi luğundan dolayı azat etmişti. Bunun için, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabı hafifler. İki parmağı arasından çıkan serin suyu emerek ferahlar. (M. Tembih)

Demek ki, kâfirler sonsuz Cehennemde kalmakla birlikte, içlerinde haftada, ayda yada yılda bir kere azapları hafifleyenler olabilir. Bunlar istisnadır, kural dışı ise kaideyi bozmaz.

Kâfirler Cehenneme girmeyecek mi?
Sual: Bir dost milletine hizmet eden tüm kâfirler Cehenneme girmez dedi. Yanlış değil mi?
CEVAP
Müslüman olmayanların kısaca tüm kâfirlerin Cehenneme gireceğini Allahü teâlâ bildiriyor. Bunu günlük işlerdeki örneklerle açıklayalım: Sözgelişi, Türkistanlı bir Türk Türkiye’ye gelse; Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece, profesör olsun, Edison şeklinde bilim adamı olsun, Türk vatandaşına tanınan haklardan faydalanamaz. Sözgelişi oy kullanamaz, milletvekili olması imkansız. Şundan dolayı T.C. vatandaşı değildir. Yurttaş olmayan, bu haklara haiz olması imkansız. Allahü teâlâ da Cennete girmek için, mümin olma şartını koymuştur.

Bir Türk resmi dairedeki bir memurun yanına gelip, ona günlerce yardım etse, ay sonunda o Türk’e bir kuruş para verilmez. Hâlbuki o dairedeki herhangi bir personel, oldukca azca çalışsa, hatta izinli olsa da, ay sonunda maaşını alır; şundan dolayı bu personelin o dairede kaydı vardır. Başka kimselerin o dairede kayıtları bulunmadığı için, emekleri nazarı itibara alınmaz. Mümin olan; kabahat ve günah işlese de, inanç kaydı bulunmuş olduğu için Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme gider.

Hacca yada bazı ülkelere giderken geçişlik istenir, pasaportsuz olan o ülkeye sokulmaz. İman pasaportu [Müslüman] olmayan da, ister Nobel ödülü alsın, ister elektrik ampulünü bulsun, isterse dünyanın her yerine yol, çeşme, cami yaptırsın, onun hiçbir iyiliğine sevap verilmez ve Cennete giremez.

Cennetin sahibi Allahü teâlâdır. Cennete girmek için, yararlı iş yapmayı değil, ilkin Müslüman olma şartını koymuştur. Müslüman değilse, iyi işleri faydasızdır; fakat Müslüman oldukca günahkâr olsa, hatta günah işlerken, zulmen öldürülse şehit olur. (Fetava-i Hayriyye 1/16, Redd-ül-muhtar 2/253)

Müslüman olmayanların hiçbir iyiliğine sevap verilmez. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur. Dünyada meydana getirilen tüm iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartı ile ahirette işe yarar. Ona uymayanın yapmış olduğu her iyilik dünyada kalır, ahiretinin yıkılmasına sebep olur. (1/184)

İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için, muntazam inanç sahibi olmak gerekir. Bid’at ehli bile, Müslüman olması durumunda, ibadetlerine sevap alamaz. Nerede kaldı ki, gayrimüslimler, iyiliklerine sevap alıp da Cennete girsin.

Bir profesör, insanlığa yararlı oldukca eserler yapsa; fakat çeşitli insanları suçsuz yere öldürse, hırsızlık etse, yapmış olduğu iyiliklere bakılmadan, bulunmuş olduğu devletin kanunlarına nazaran cezası ne ise verilir. Hak teâlâ da, imansızlıktan, kısaca küfürden başka günahları, dilerse affedeceğini; fakat kâfirliği, kısaca gayrimüslim olmayı asla affetmeyeceğini bildirmektedir. Müslüman olmayan hepimiz gayrimüslimdir, kısaca kâfirdir. Kâfirin de yapmış olduğu hiçbir iyiliğin, Tanrı katında kıymeti yoktur; hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa asla kıymeti olmaz. Allahü teâlânın sözüne Müslüman inanır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Tanrı şirki [her çeşit kâfirliği] affetmez.) [Nisa 48]

(Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, ahirette de boşa gider.) [Bekara 217]

(İmansızın ameli boşa gider.) [Maide 5]

(Kâfirlere ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri boşa gider.) [Hud 16]

Resulullah efendimizin sözlerine de sadece Müslüman inanır. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(İmanı olmayan Cennete girmez.) [Tirmizi]

(Beni duyup da inanç etmeyen Yahudi ve Hristiyan normal olarak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]

Zerre kadar iyilik
Sual: Bir hadiste, (Tanrı, zerre kadar iyilik eden kimseyi, âhirette rezil rüsvay etmez) buyuruluyor. Bu hadise nazaran, iyilik eden tüm kâfirlerin Aden’e gideceği anlaşılmıyor mu?
CEVAP
Hadis-i şerifler, genel anlamda şartsız söylenir. Şartsız söylenince bazı şartların olduğu anlaşılır. İkincisi, hadis-i şerife mânâ vermeye kalkmak yanlış olur. Yetkili âlimlerin açıklamasıyla birlikte okumalıdır.

Hadis-i şerifte bildirilen kimse Müslümandır ve itikadı düzgündür, şundan dolayı bu iki koşul olmayınca, o kimse muhakkak Cehenneme gider. Müslüman olmayanın hiçbir iyiliğinin kıymeti olmaz. Demek ki, Müslüman olmak ve doğru itikada haiz olmak şarttır. Bunlara haiz olan müminin, zerre kadar iyiliği zayi olmaz. O iyiliği sebebiyle büyük nimetlere kavuşur. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Ömründe bir kere Allahü teâlâyı anan yada Ondan korkan Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

Normal olarak bu hadis-i şerifte de, mümin olarak ölme şartı vardır.

Eli açık kâfirlerin durumu
Sual:
Eli açık olan kâfirlerin, Cehennemdeki azabı hafifler mi?
CEVAP
Kâfirlerin azaplarının durdurulduğu anlamış olur olursa da, her zamanki azapları hafiflemez. Bir âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin azapları asla hafifletilmez.) [Bekara 86]

Eli açık kâfirlerin azapları ise, öteki kâfirlere nazaran daha hafifçe olur. Bir hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ, Cehennem kapıcısına, eli açık kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafifçe yere koy” buyurur.) [Deylemî, Ebu-ş-şeyh]

Cehennem azabının en hafifi bile oldukca şiddetlidir. Dünyadaki alevden kat kat daha şiddetlidir. Bir hadis-i şerif:
(Cehennemde en hafifçe azap gören, beynini kaynatan alevden iki nalını olan bir kimsedir. Bazıları topuğuna kadar ateşe girmiş olarak azap görür. Kimi dizlerine, kimi göğsüne kadar, kimi burnuna kadar, kimi de tamamen ateşe batmış olarak azap görür.) [Hâkim]

Bir tek cömertlerin değil, tüm Cehennem halkının azabının durdurulduğu anlamış olur olur. Sözgelişi cuma günleri ve Mevlid gününde azap yapılmaz. Bu ayrı bir şeydir. Eli açık de olsa kâfirin azabı asla hafiflemez. Bunun şeklinde, Ebu Leheb, Resulullah efendimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen cariyesini luğundan dolayı azat etmiş olduğu için, her yıl, o gece, azabı hafifler. Bunlar kâfirlerin azabının hafiflediğini göstermez. Hattâ bu hafifçe azabı görerek, (İman etseydim, asla azap görmezdim) diyerek, bu olayın ona her yıl hatırlatılması, kim bilir pişmanlığını artırır.

Kâfirlerin iyilikleri
Sual:
Kur’an-ı kerimde kâfirlerin azaplarının asla hafiflemeyeceği çeşitli âyetlerle bildiriliyor. Topluma iyilikleri dokunmuş kâfirlerle, topluma zehir kusturmuş zâlim kâfirlerin durumu aynı olabilir mi?
CEVAP
Normal olarak aynı olmaz. Zâlim kâfirle mazlum kâfir aynı azabı görmediği şeklinde, pinti kâfirle eli açık kâfir de aynı azabı görmez. Cehennemdeki en hafifçe azap bile oldukca şiddetlidir. Dünya işkenceleriyle karşılaştırma bile edilmez.

Oldukça eli açık olan Hatem-i Tai’nin ve Peygamberimizin dünyaya geldiğini müjdeleyen cariyesi Süveybe’yi luğundan azat eden Ebu Leheb’in azaplarının hafifleyeceğini bildiren hadis-i şerifler vardır. Fahr-i âlemi oldukca seven Ebu Talib’in azabının hafifleyeceğini bildiren hadis-i şerif pek meşhurdur.

Dar-ül-İslam’da bulunan kâfirler, Müslümanlığa inanmasalar da, İslamiyet’e uyarlarsa azapları hafifler. Kâfirlere âhirette sevab ve mükâfat olmayacağı için, azaplarının azalacağı düşünülür. (F. Bilgiler)

Cennetlik olmak
Sual:
Gazetelerin haberine nazaran, Fransız Dr. Emanuelle Cartier bağışladığı organlarıyla üç kişinin yaşamını kurtardığı için, ona cennetlik deniliyor. Organ bağışlayan yada insanlara büyük hizmetler icra eden hepimiz Cennete mi gider?
CEVAP
Cennete girmek için, inanç sahibi olmak kısaca Müslüman olmak şarttır. Bu şartı, Cenneti, Cehennemi ve her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâ koydu. İnsanların bu şekilde bir yetkisi yoktur. İnsanlar kendi düzenleri için kanunlar, kurallar koyarlar. Sözgelişi, Türkistanlı, Azerbaycanlı yada başka ülkedeki bir Türk, Türkiye’ye gelse, Türk vatandaşlığına kabul edilmediği sürece, profesör olsun, Nobel ödülü alsın yada Edison şeklinde bilim adamı olsun, Türk vatandaşına tanınan haklardan faydalanamaz. Sözgelişi, oy kullanamaz, milletvekili olması imkansız. Şundan dolayı T.C. vatandaşı değildir, yurttaş olmayan, bu haklara haiz olması imkansız. Cennete girmek için de, cennetlik kimliğine haiz olmak gerekir. Bunun için de, Müslüman olmak, Amentü’de bildirilen altı şarta inanmak ve beğenmek, yalnız Müslümanlığın hak, öteki tüm dinlerin bâtıl, geçersiz olduğuna inanmak şarttır. Allahü teâlâ, eski hak dinleri nesh ettiğini kısaca yürürlükten kaldırdığını, şimdi hak din olarak yalnız İslam’dan razı bulunduğunu Kur’an-ı kerimde açıkça bildirmektedir.

Dolaşmak için bile gelen turistleri hâlâ pasaportsuz kabul etmeyen ülkeler vardır. Cennete de, inanç pasaportu olmadan alınmaz. Gayrimüslimler, Müslüman olmadıkça, insanlığa ne kadar oldukca iyilik etseler de, nice yararlı buluşları olsa da, inanç pasaportları olmadığı için onlara Cennete girme izni verilmiyor. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin yararlı işleri fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin asla faydası olmaz.) [İbrahim 18]

Ahlaklı (!) ateist
Sual:
İslam İlahiyatı Merkezi Başkanı Beyrutlu Prof. Dr. Muhannet Hurşit diye biri, Alman kamuoyunun da kabul edebileceği bir İslam dini meydana getirmek için, (Tanrı’a inanmayan bir ateist, iyi ahlaklıysa Müslüman sayılır) diyor. Arap ülkelerindeki ilahiyatçılar bu kadar bozuldu mu?
CEVAP
İlahiyatçılar başkanının öyleki söylemesi, tüm ilahiyatçıların aynı görüşte bulunduğunu göstermez. Bir ateist, asla fenalık etmese ve her insana iyilik etse, hattâ yüzlerce cami yaptırsa, imanı olmadığı için asla kıymeti olmaz. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve öteki tüm [iyi] işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]

Ateistlere yaranmak için dine aykırı bu şekilde şeyler konuşmak, kendini âlim diye tanıtanların bile ne kadar bozulduğunu göstermektedir.

Sual: Kur’anda, (Zerre kadar hayır işleyen sevabını, zerre kadar şer işleyen de cezasını görür) denirken, Müslüman-kâfir, salih-fâsık ayrımı yapılmıyor. Bu ayrımı yapmak gerekir mi?
CEVAP
Normal olarak, gerekir. Meydana getirilen iyilik ve ibadetlere sevab alabilmek için, imanlı olmak şarttır, şundan dolayı imansızın ameli makbul değildir. İmanın da muntazam kısaca Ehl-i sünnet itikadında olması şarttır. Bid’at ehli, âhirette, yapmış olduğu ibadetlere, hayır hasenata sevab alamaz. Fâsık Müslümanlar kısaca itikadı Ehl-i sünnet olup da, günahkâr olanlar, kâfirler şeklinde değildir, sadece onların günahları sevablarından oldukca olursa onlar da zarara uğrayanlardan olurlar. Sevabları oldukca olursa Cennete giderler.

Türkiye’de oy kullanma yaşı 18’dir. Milletvekili seçilme yaşı 25’tir. Şimdi 17 yaşındaki bir gencin, (18 yaşındaki gençler, oy kullanıyorlar da, ben niçin oy kullanamıyorum. Bu ne adaletsizlik) demeye hakkı var mıdır? 20 yaşındaki bir gencin de, (25 yaşındakiler milletvekili talibi olurken, ben niye olamıyorum) demesi düzgüsel midir? Bir avukatın, (Bana niçin doktorluk yaptırmıyorlar?) demesi, bir doktorun da, (Bana niçin avukatlık yaptırmıyorlar. Bu şekilde hakkaniyet olmaz) demesi düzgüsel midir? Birçok ülke, pasaportu olmayan kimseyi geri çeviriyor, ülkesine koymuyor. Pasaportsuz birinin, (Hepimiz gidiyor, beni niye koymuyorlar? Bu ne adaletsizlik) demesi normal olarak yanlıştır. İman pasaportu olmayan, ne iyilik yaparsa yapsın Cennete giremez. Dinin sahibi Allahü teâlâdır. Kuralı koyan Odur. Allahü teâlânın nimetleri, iyilikleri, her an insanların iyisine, kötüsüne, kâfir-Müslüman her insana gelmektedir. Her insana mal, evlat, rızık, selamet ve her iyiliği fark yapmadan göndermektedir. Çalışanın alın terini zayi etmiyor. Mal ve evlat sahibi oldukca kâfir vardır. Kâfirlere, yaptıkları iyiliklerin karşılığı yalnız dünyada verilmektedir. Birkaç âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin yararlı işleri fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin asla faydası olmaz.) [İbrahim 18]

(De ki: En oldukca ziyana uğrayanlar, dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları hâlde, çabaları boşa gidenlerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı [dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Onlar için, Kıyamet günü, hiçbir terazi tutmayız. [İyilikleriyle kötülüklerini ölçmeyiz, çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul şeyleri kalmamıştır.]) [Kehf 103, 104, 105]

(Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır, fakat yanına varınca, umduğunu bulamaz.) [Nur 39]

Bununla birlikte, dünyada her insana iyilik etmiş, eli açık kâfirle, her insana zulmetmiş bir kâfir aynı cezaya çarptırılmayacaktır. Cehennemin yedi katman olması da bunu göstermektedir. Bir münafıkla, bir mürtedle, dünyada iyilikleri görülen kâfirler aynı yerde azap görmeyecektir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kıyamette en şiddetli azabı, zalim hükümdar görür.) [Ebu Nuaym]

Zalim değilse, cömertse, insanlara iyilik etmişse, zalime nazaran daha hafifçe azap görür. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Cehennem bekçisine, eli açık kâfir için, “Bunu cömertliği derecesinde hafifçe yere koy” buyurur.) [Deylemi, Ebu-ş-şeyh]

Neticede hepimiz yapmış olduğu iyiliğin de, kötülüğün de karşılığını görür.

Fâsık müslümanlar kısaca itikadı Ehl-i sünnet olup da, günah işleyen müslümanlar, kâfirler şeklinde değildir; sadece onların günahları sevablarından oldukca olursa onlar da zarara uğrayanlardan olur. Sevabları oldukca olursa, Cennete gider.

Ehl-i sünnet ve ihlâslı kimsenin işlediği sevablar ise oldukca değerlidir. Bir fâsık Uhud dağı kadar altın sadaka verse, salih müslümanın ihlâsla verdiği bir avuç arpadan kıymetli olması imkansız. Bid’at ehlinin ise hiçbir iyiliğine sevab verilmez.

Sual: Müslüman olmadıkları hâlde, İslâmiyetin bildirdiklerine uygun iş yapanlar, bu yaptıklarının karşılığını ahirette görürler mi?
Yanıt: Gayr-i müslimlerin, bazı emellerine kavuşmak için, İslâmiyete uygun işler yapmaları, dünyada yararlı olur, böylece rahat, mesut yaşamalarına sebep olur ise de, kıyamet gününde yarar vermez. Şundan dolayı onlar, imanla şereflenmemiştir. İbadetlerin kabul olması, iyiliklere sevap kazanabilmek için, inanç sahibi olmak lazımdır.

Sual: Bir kimse, inanç etmese ve oldukca iyilik yapsa, bu iyiliklerin karşılığını ahirette görebilir mi?
Yanıt: Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama doğal olarak olanlara mahsustur. Dünyada meydana getirilen hayrat ve hasenat, kısaca tüm iyilikler, tüm keşifler, tüm hâller ve tüm ilimler Resulullah efendimizin yolunda bulunmak şartı ile, ahirette işe yarar. Yoksa, Allahü teâlânın Peygamberine doğal olarak olmayanların yapmış olduğu her iyilik, dünyada kalır ve ahiretin harap olmasına sebep olur. Doğrusu iyilik şeklinde görünen, birer istidractan başka bir şey olması imkansız.

Ahirette Cehennemden kurtulmak için…
Sual: Bir kimse, dünyada oldukca yararlı işler yapsa, keşiflerde bulunsa fakat Muhammed aleyhisselama inanmasa, bu kimsenin yapmış olduğu iyi şeyler, bu kimseyi ahirette kurtarabilir mı?
Yanıt:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama doğal olarak olanlara mahsustur. Dünyada meydana getirilen hayrat ve hasenat, kısaca tüm iyilikler, tüm keşifler, tüm hâller ve tüm ilimler Resulullah efendimizin yolunda bulunmak şartı ile, ahirette işe yarar. Yoksa, Allahü teâlânın Peygamberine doğal olarak olmayanların yapmış olduğu her iyilik, dünyada kalır ve ahiretin harap olmasına sebep olur. Doğrusu, iyilik şeklinde görünen, birer istidracdan başka bir şey olması imkansız. Nitekim, dünyadaki yararlı ve hayırlı işlerden cenâb-ı Hakkın, en oldukca beğenmiş olduğu, cami yapmaktır. Cami yapmanın, oldukca sevap bulunduğunu bildiren hadis-i şerifler vardır. Bu şekilde olmakla birlikte, Tevbe sûresi, 18. âyetinde mealen;
(Kâfirlerin cami yapmaları caiz değildir. Yerinde ve yarar bir iş değildir. Onların cami yapmaları ve öteki tüm beğendikleri işleri, kıyamette kendilerine yaramayacak ve Muhammed aleyhisselama doğal olarak olmadıkları için, Cehenneme girip, oldukca acı azaplarda sonsuz olarak cezalandırılacaklardır) buyuruldu.

Bir kimse, binlerce yıl yakarma etse, ömrünü nefsini temizlemekle geçirse, güzel huyları ile yanındakilere ve keşfettiği aletlerle, tüm insanlara yararlı olsa, Muhammed aleyhisselama doğal olarak olmadıkça sonsuz, sonsuz saadete kavuşamaz.

Bir önceki yazımız olan Kâfirler Cehenneme gider başlıklı makalemizde cehenneme, gider ve kafirler hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.