Anasayfa » Genel » Çarşaf, sarık giymek, sakal bırakmak

Çarşaf, sarık giymek, sakal bırakmak

Sual: Âdetle ilgili sünnetleri yapmamak günah mı?
CEVAP
Sünnetler, âdetlerle ilgili olup olmama bakımından ikiye ayrılır:
Sünnet-i hüdâ, ezan ve ikamet okumak benzer biçimde, İslam dininin şiarıdır. Başka dinlerde yoktur.

Sünnet-i zaide, çoğul olarak sünnet-i zevaid denir. Resulullahın kılık giysisi, elbise giyiş şekli, yiyecek yiyiş seçimi, yürüyüşü, yatışı, vasıtaya binişi, bir işe sağdan yada soldan başlaması, saç şekli, sarık sarma şekli benzer biçimde âdetleridir. (Hadika)

Resulullahın âdetlerle ilgili sünnetlerine uymak da büyük onur ve oldukca sevaptır. Fakat yapmamak günah hatta mekruh değildir. Örnek olarak Peygamber efendimiz deveye binerdi. Deveye binmemek günah yada mekruh bile değildir. Arapların âdeti olarak kutsal topuklarına kadar uzun gömlek [entari] giyerdi. (İbni Asakir)

Bugün Arap denilen insanların bir çok entari giymektedir. Türkiye’de ise âdet olmadığı için erkekler entari giymemektedir. Sünnet-i zaide olduğundan entari giymemek günah ve mekruh değildir. Sarıkla dolaşmak de âdeti idi. Kâfirleri de sarıklı idi. Hadis-i şerifte, (Sarık Arapların tacıdır) buyuruldu. (Beyheki)

Sakal da âdete ilişkin sünnetlerdendir. Kâfirlerden de sakallı olanlar var idi. Buhari, Müslim, Nesai, Ebu Davud, Tirmizi’nin rivayet etmiş olduğu (Sünnet olan on şeyden biri sakal bırakmaktır) hadis-i şerifi sakalın sünnet bulunduğunu açıkça bildirmektedir. Sakalın bir tutamdan fazlasını kesmek sünnettir. Bir tutamdan kısa bırakmak, sünnete aykırıdır. Sünnet diye bir tutamdan kısa sakal bırakmak bid’attir. Bu şekilde bid’at sakalı, haram işlemekten kurtarmak için, bir tutam uzatmak vaciptir [yani farzdır.] (Redd-ül Muhtar)

Bahr-ür-raık’da, (Adamların sarkan saçlarını büküp fitil yapmaları mekruh olur. Şundan dolayı, fitil yapmak, bazı kâfirlere benzemek olur) buyuruldu. Demek ki kâfirlerin âdetlerine benzediği için yasaklanan şeyi yapmak bile haram değil, mekruh oluyor. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müşriklere benzemeyin, bıyığınızı kısaltın, sakalınızı bırakın.) [Nesai]

(Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltır. Onlara karşıcılık edin, bıyıklarınızı kısaltın, sakalınızı uzatın!) [İ. Hibban]

(Namazı nalın ile kılın ki Yahudilere benzemeyin!) [Hakim]

(Nalını olmayan, mest giysin!), [Müslim] [Nalın, terliğe benzer ayakkabı]

Bahr-ür-raık’ın ifadesine bakılırsa, bu hadis-i şerifler, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın mekruh bulunduğunu bildiriyor. Gene hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yahudi ve Hristiyanlar sakal boyamaz. Onlara benzemeyin, boyayın!) [Müslim]

(Saçlarınızı kırmızı yada sarıya boyayın, ehl-i kitaba karşıcılık edin!) [İ.Ahmed]

Eshab-ı kiramın kimi boyadı, kimi boyamadı. Şundan dolayı, bu âdetteki emre ve yasağa uymak vacip değildir. Burada, o şehrin âdetine uyulur. (Hadika)

Eshab-ı kiram sakal kazımazdı. Şundan dolayı, o vakit, sakal uzatmak Arapların âdeti idi. Ebu Cehil benzer biçimde birçok kâfir sakallı idi. [Eğer sakal ve sarık, âdete ait sünnet olmayıp, sünnet-i hüdâ, yani İslamın şiarı olsaydı, müşrikler müslümanlara benzememek için, hemen sarıklarını çıkarır ve sakallarını keserlerdi.] Sünnet olan sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, hanım benzer biçimde parlak yapmak, hanımefendilere benzemek için sakal kazıtmak haramdır. Hanımefendilere benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (K. Mutluluk)

Zevaid sünnetlerin açıklanması
Yukarıdaki yazımızda sakal bırakmanın zevaid sünnet bulunduğunu bildirmiştik. Hadis-i şerif ve fıkıh kitapları sakal bırakmanın sünnet bulunduğunu bildirirken, vacip yada İbni Teymiye benzer biçimde farz diyen, sünnete ve cumhuru ulemaya karşı gelmiş olur. Kâfirlere yada hanımefendilere benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak yada kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur. Kısa sakala sünnet demek bid’at olur. Sünnete ehemmiyet vermezse, kâfir olur. Sünneti bir özür ile terk etmek caizdir. Peygamber efendimiz papaz ayakkabısı giymiştir. (Redd-ül Muhtar, Mevâhib)

Peygamber efendimiz, uzun entari giymiş, şalvar ve pantolon giymemiştir. Şalvar giymek âdette bid’attir. Âdette bid’at olan şeyi yapmak günah değildir. Uçağa binmek de âdette bid’attir, günah değildir. Bunun için âdet olan yerlerde, kâfirlerden gelmiş olsa bile, hanımefendilerin çarşaf ve adamların pantolon ve şalvar giymeleri günah olmaz. Peygamber efendimiz, kimi zaman Rum, kimi zaman Arap elbisesi giyerdi. Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, kolları dar, Rum cübbesi giyerdi. (Mevâhib-i ledünniyye)

Bazı kimseler, nakli esas almadan, sakal kazımak kâfirlere benzeyeceği için haramdır diyorlar. Bu yanlıştır. Şundan dolayı (Bir kavme benzeyen onlardandır) hadis-i şerifindeki benzemek, ibadetlerde benzemektir. Kılık giysiyle ilgili şeyler âdettir. Çirkin olmayan âdetlerde kâfirlere benzemek günah olmaz. İbadette kâfirlere benzemek bazı yerlerde mekruh, bazı yerlerde haram, bazı yerlerde sövgü olur. Örnek olarak haç takan kâfir olur. Fakat kâfir gömleği giymek, saç uzatmak, uçağa binmek, masada yiyecek yiyecek, çatal kaşık kullanmak günah olmaz. Şundan dolayı burada âdetteki sünnetlere uyulmamış olur.

Zevaid sünnetleri yapmamak günah olmaz ise de, bunu değiştirip, adına sünnet demek bid’at olur. Örnek olarak asla sarık sarmayan, sarıkla gezmeyen kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, öteki ucunu da sol omuza yada öne sarkıtmak yada Sünnet diye çenede sakal bırakmak veya kısa sakal bırakmak da bid’at olur.

(Müşriklere benzememek için sakalınızı uzatın) hadis-i şerifi var diye, sakal bırakmayana, müşrik denmez. Mubah olan âdetlerde kâfirlere benzemekte sakınca yoktur. (Hadika)

Sünneti zevaidi de beğenmeyen ve alay eden kâfir olur. Örnek olarak bir kimse, (Peygamberimiz, bayanlar benzer biçimde entari giyermiş) diyerek alay etse, imanı gider. Veya sakalı beğenmeyen yada sünnete uygun sakalı olana çember sakallı diyen kâfir olur. Şundan dolayı Peygamber efendimizin yapmış olduğu işleri doğrusu sünnetini, beğenmemiş olur. Oysa Allahü teâlânın tüm insanların en üstünü olarak yarattığı ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olduğu Peygamberini beğenmemek, Tanrı’ı beğenmemek olur. (Niye bu şekilde Peygamber gönderdin) demek olur. Tanrı’ı da, Resulünü de beğenmeyenin kâfir olacağı pek açıktır.

Ahir zamanda müslümanların fitneye sebep olmamak için dinlerinin gereklerini gizli saklı olarak yapmaları emredilmiştir. Bunun için dar-ül-harbde yada zulüm görmemek, nafakadan olmamak, emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz, hatta lazımdır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Peygamber efendimizin bu şekilde âdet olarak yapmış olduğu şeyleri yapmamak bid’at değildir. Bu tarz şeyleri yapmış olup yapmamak, ülkelerin ve insanların âdetlerine bağlı olup, dini hükümler değildir. Her ülkenin âdeti başka başkadır. Hatta bir ülkenin âdeti zaman içinde değişmiş olur. Bununla birlikte, âdete bağlı şeylerde de, Resulullaha uymak, dünya ve ahirette insana oldukca şey kazandırır ve çeşitli saadetlere neden olur.)

Sakal kazımak ve fitne
Sual:
Dine hizmet için, fitneyi önlemek sakalı kazımak caiz deniyor. Bazıları da lazım diyor. Caiz dense bile, lazım demek, iyi mi caiz olur?
CEVAP
Fitne nedir? İmam-ı Birgivi, Muhammed Hadimi ve Abdulgani Nablüsi hazretleri, fitneyi, (Müslümanlar içinde bölücülük yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kışkırtmaktır) diye tanım ediyorlar. Fitneye sebep olmak haramdır. Sakal bırakmak sünnettir. Harama sebep olmak haramdır. Haram işlememek için sünnet normal olarak terk edilir. Şundan dolayı dinimizin emri böyledir. Vatani vazife için askere giderken bir oldukca sebep yüzünden saç ve sakal kesme zorunluluğu vardır. Kesmeyen ne olur? Ceza görür, bir zarara uğrar. Askerde, er, subay yada işgören olarak vazife yapsa oranın tüzüğüne uymadığı için normal olarak cezalandırılır. Minimum işinden ayrılır ki bu da bir zarardır. Yukarıdaki tarifte, zarara uğramanın da fitne olduğu bildiriliyor. Fitneye sebep olmamak için sünneti terk etmek bir tek caiz olmakla kalmaz. Vacib, hatta farz olur.

Yaşanmış bir vaka:
Sakallı bilgisiz bir hoca, namaz kılan bir subaya, alaylı bir eda ile, (Niçin sakal bırakmıyorsun? Yoksa rızkından mı korkuyorsun? Tanrı başka yerden de sana rızk verir) diyor. Subay, (Rızkımdan korkmuyorum. Vatan, namus, din müdafaası için farz olan ilimlere çalışıyor, kâfirlerden, din ve vatan düşmanlarından üstün olma sebeplerini araştırıyorum. Din ve vatan düşmanlarının gelip, senin sakallarını yolmaması için sakal bırakmıyorum) diyor.

Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz. (Evlenmeyen bizlerden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine yada sakal sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz. Mezhepsiz Yusuf Kardavi bile sakal mevzusunda Ehl-i sünnete uygun yazarak diyor ki: İbni Teymiye, (Müşriklere karşıcılık edin, sakalınızı uzatın) hadisi sakal kazımanın haram bulunduğunu gösteriyor, dedi. Feth’de, Iyâddan alarak, mekruhtur, denildi. Mubah diyenler de oldu. Doğrusu, hadis, sakal uzatmanın vacib bulunduğunu göstermiyor. (Yahudi ve Nasara, sakal boyamaz. Siz onlara karşıcılık edip boyayınız) hadisine bakarak, sakal boyamanın vacib bulunduğunu söyleyen âlim olmadı. Bu hadis, müstehab bulunduğunu göstermektedir. Selef-i salihin zamanında sakal uzatmak âdet idi. (El-halal vel-haram)

Sakala kıymet vermeyen kâfir olur. Yüzünü, hanım benzer biçimde parlak yapmak, hanımefendilere benzemek için sakal kazıtmak, çeneyi kazıyıp, yanaklar üstünde uzatmak haramdır. Şundan dolayı, adamların hanımefendilere ve hanımefendilerin erkeklere benzemeleri haramdır. Hanımefendilere benzemeyi düşünmeyip, genç ve güzel görünmek için sakal kazımanın mekruh olduğu, Kimyâ-i mutluluk’te yazılıdır. Yeniden ediyoruz: Sünnet ile haram yada mekruh bir araya erişince haram yada mekruh işlememek için sünnet terk edilir.

Sual: Çeviri bir kitapta, sarığın ucunu sarkıtmanın Yahudi âdeti olduğu bildirilmektedir. Sarığın ucunu sarkıtmak, sünnet değil midir?
CEVAP
Kitabı çeviri eden bu şahıs, dört mezhepte de haram olan bir hususa helal diyen, İbni Teymiyeci bir bid’at ehlidir. Kendi sözü saygın olmadığı benzer biçimde, tercümelerine de güven edilmez. Resulullah efendimizin, sarık sardığı vakit ucunu iki küreği arasına uzattığı Sahih-i Müslimde bildirilmektedir. Sarığın ucunu, arkaya değil de, sağa, sola yada öne uzatmak sünneti değişiklik yapmak olacağından bid’attir.

İslam âlimlerinin en büyüklerinden imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bazı âlimler, sarığın ucunu sol omuz üstüne sarkıtmanın güzel olacağını söylüyor. Oysa iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Sol omuz üstüne sarkıtmak bid’at olur. Bu bid’atin de sünneti açıkça yok etmiş olduğu meydandadır.) [c.1, m.186]

Peygamber efendimiz, peygamberliği bildirilmeden ilkin de, öteki Arablar benzer biçimde sarık sarardı. Kısaca sarık, giyim şeklidir. Buna (Sünnet-i zevaid) denir. Sünnet-i zevaidi asla yapmamak günah olmaz. Fakat bunu değiştirip adına sünnet demek bid’at olur. Örnek olarak asla sarık sarmayan kimse günah işlemiş olmaz. Fakat sünnet diye, sarığın iki ucundan birini sağ omuza, ötekini de sol omuza sarkıtmak bid’at olur. Hadis-i şerifte ise, (Her bid’at sapıklıktır) buyurulmuştur. (M. Ledünniyye)

Sakal bırakmak da sarık sarmak benzer biçimde sünnet-i zevaiddir. Sünnet diye yalnız çenede sakal bırakmak sünneti değişiklik yapmak olur, bid’at ve haram olur. Oysa herhangi bir özürle sakal bırakmamak günah olmaz. Fakat sünnet diye, sünneti değişiklik yapmak günah olur. Dinimizin her emrini değişiklik yapmak bu şekilde bid’at olur. Emri değiştirip yanlış yapmak, asla yapmamaktan daha kötüdür. Bir kimse, namaz bu şekilde kılınır diyerek çeşitli jimnastik hareketlerinde bulunsa, namaz kılmamaktan daha büyük günâh işlemiş olur. Dinin her emrini değişiklik yapmak, yapmamaktan daha büyük yıkım olur. (Hadika, Berika, Hâşiye-i Tebyin)

Şimdiki sarıklar
Sual:
Din kitaplarında, (Resulullah, beyaz, kimi zaman siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir iki karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığı 3,5 metre kadar uzundu. Sarığını takkesiz sarıyor, kimi zaman sarıksız takke giyerdi) deniyor. Cüppesinin de önü kapalı olduğu bildiriliyor. Fakat bugünkü camilerde sarıkların ucu yok. Cüppeler de düğmesiz. Bunlar bid’at olmuyor mu?
CEVAP
Sarığın ucunu iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. Fakat Resulullah efendimizin ucu olmayan sarık kullandığı rivayeti de olduğundan, şimdiki sarıklara bid’at denmez. Evla olanı iki omuz arasına 1 – 2 karış uzatmaktır. Cüppenin, ceketin önünü iliklemek daha uygun olur. Düğmesiz olana bid’at denmez.

Taylasansız sarıklar
Sual: Sarığın arkaya sarkıtılan ucuna taylasan deniyor. Türkiye’de imamların sarıkları taylasansızdır. Bunlar bid’at mi oluyor?
CEVAP
Resulullah efendimiz, taylasanı olmayan kalensüve [başlık, takke] de giydirilmiş olduğu benzer biçimde, sarığının altına da kalensüve giyerdi. Yemen malı takke de giyerdi. (İbni Asâkir)

Bunun için bugünkü imamların sarıklarına bid’at dememeli. Evla olanı ise, sarığın ucunu iki karış kadar iki küreğin arasına sarkıtmaktır. Birkaç hadis-i şerif:
(Sarığın ucunu sırtınıza doğru sarkıtın!) [Taberânî]

(Sarığınızın ucunu sarkıtın, şundan dolayı şeytan sarkıtmaz. Bu şekilde sarıkla kılınan iki rekât namaz, sarıksız kılınan yetmiş rekâttan efdaldir.) [Berika]

Resulullah, sarığının ucunu iki küreği arasına sarkıtırdı. (Tirmizî, Taberânî)

Resulullah’ın, siyah sarık giydirilmiş olduğu ve ucunu iki omuzları arasına sarkıttığı da olmuştur. (Müslim)

Nâfi, Abdullah ibni Ömer hazretlerinin sarığını kürek kemikleri arasına sarkıttığını söylerdi. (Tirmizî)

Hazret-i Hüseyin’in torunu Muhammed bin Ali bildiriyor ki: Cabir bin Abdullah sarığının ucunu arkaya uzatmıştı. Bizlere imam olup, namaz kıldırdı. (Müslim, Ebu Davud)

Resulullah efendimiz, çoğu kez beyaz, kimi zaman siyah tülbendi sarık olarak sarıp, ucunu iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarıyor, kimi zaman sarıksız fitilli takke giyerdi. (H.L.O. İman)

İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Sarığın ucunu sol omuz üstüne sarkıtmak bid’at, iki kürek arasına sarkıtmak sünnettir. (1/186)

Sarıkta, bu sünnete dikkat etmelidir.

Takke ve sarık
Sual:
(Başı açık namaz kılmak, takkeyle kılmaktan daha iyidir, şundan dolayı takke Yahudi âdeti) deniyor. Takkeyle namaz kılmak sünnet değil midir?
CEVAP
Takke, Yahudi âdeti değildir. Namazda başı örtmek sünnettir. Takkeyle, bu sünnet yerine gelir. Sarık sarılırsa, ek olarak müstehab sevabı da kazanılmış olur. Takkeyle namaz kılmak, sarıkla kılınan kadar sevab olmaz. Bunun için evde, takkeye bir tülbent sararak, doğrusu sarık haline getirerek namaz kılmak daha oldukca sevab olur.

Eshab-ı kiram, (Resulullah sarıksız takke de giyerdi) buyuruyor. (İbni Asakir)

Resulullah çoğu kez beyaz, kimi zaman siyah tülbendi başına sarık olarak sarıp, ucunu bir karış kadar iki omuzu arasına sarkıtırdı. Sarığını takkesiz sarıyor, kimi zaman sarıksız fitilli takke giyerdi. (H.L.O. İman)

Her cilbab çarşaf değildir
Sual: Bazıları Kur’anda geçen cilbab kelimesine çarşaf diyorlar ve çarşaftan başka örtünün caiz olmadığını, çarşafla örtünmenin farz bulunduğunu söylüyorlar. Çarşaf Hristiyan rahibe giysisi değil midir? Çarşaf giyen onlara benzemiş olmaz mı? Çarşaf giymek bid’at değil midir?
CEVAP
Onların bilmediği mühim bir incelik var. O da şudur:
Çarşaf bir cilbabdır, fakat her cilbab çarşaf değildir.
Her cilbabın çarşaf bulunduğunu bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur.

Çarşaf giymeye farz diyenlerin görüşleri indidir, asla bilimsel değildir. Hiçbir saygın fıkıh ve tefsir kitaplarından delilleri yoktur. Kıymetli din kitaplarında buyuruluyor ki:

Bayanların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. Dinimiz kapanmayı emretti, fakat belli bir örtü şekli bildirmedi. (Dürer-ül-mültekıte)

Ahzab suresinde bildirilen cilbab, adamın de, kadının da giydirilmiş olduğu bir elbise, bir gömlektir.

Zevacir ve Berika’daki iki hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki]

(Cilbabı [gömleği] haram olan adamın namazı kabul olmaz.) [Bezzar]

Bu hadis-i şeriflerde de, cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir.

Cilbabın dış örtü, dış giyim olduğu tefsirlerde de yazılıdır:
Cilbab, hımarın [tülbendin] üzerine örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsüdür. [Buna atkı da denir.] (Ebussüud tefsiri)

Cilbab, tek parça örtüdür. (Celaleyn)

Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsüdür. (Ruh-ul-beyan)

Cilbab, milhafedir. (Beydavi)

Cilbab, hımardan büyük örtü yada vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)

Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar benzer biçimde dış elbise. (Elmalılı)

Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A. Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay’ın meali)

Cilbab, milhafe, entari yada hımar. (El-Envar)
[Milhafe; dış örtü ki buna ferace de denir.]

Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)

Nur suresinde, (Hanımefendiler, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi. Fıkıh kitaplarında cilbab dış örtü diyor. Bir örnek:
Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yiyecek, kisve [elbise] ve meskendir. Kisve [elbise] ise, hımar ve milhafedir. (Bahr) [Milhafe; dış örtüdür, hımar ise başörtüsüdür.]

Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür.

Çarşafa bid’at denmez, şundan dolayı âdetteki değişim bid’at olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir. Otomobil tayyare da böyledir. Bunlara itiraz etmeyip de, cilbaba çarşaf diye takılmak düzgüsel değildir.

Bıyık kazımak
Sual:
Sünnete uygun olan bıyığı mazeretsiz kazımanın hükmü nedir?
CEVAP
Bid’attir. (S. Ebediyye)

Kirli sakal
Sual:
Sünnete uygun sakal bıraksam, fitneye sebep olur. Kirli sakal bıraksam o da bid’at oluyor. Fakat ben kirli sakalı oldukca seviyorum, bana da yakışıyor. Sünnet niyeti ile değil de âdet olduğundan kirli sakal bırakmamın sakıncası olur mu?
CEVAP
Âdet olduğundan de olsa, top sakal, keçi sakalı ve kirli sakal tabir edilen sakal biçimleri mekruh olur. Hele sünnet diye bırakılırsa bid’at ve haram olur.
Kirli sakal tabiri hoş. En azından sünnet olmadığı, temiz olmadığı anlaşılıyor.

Kirli sakal
Sual:
Sünnete uygun olmadığı için, Vehhabiler benzer biçimde çenede sakal bırakana, keçi sakallı demek, mezhepsizler benzer biçimde bid’at sakal bırakana, kirli sakallı demek günah mıdır?
CEVAP
Hayır, günah olmaz. Aslolan sünnete uygun olmayan sakala, sakal diye iltifat etmek günah olur. Bid’at sakallı, kirli sakallı demek caizdir. Sünnet olan sakalı hafife almak, örneğin çember sakallı diye alay etmek haramdır, hatta sövgü olur.

“Asla yoktan iyi” demek
Sual:
Bir iş tam yapılamasa da, bir kısmı yapılsa daha iyi olmaz mı? Örnek olarak sünnet suretiyle sakal bırakmayan, azca da olsa kirli sakal bıraksa daha iyi olmaz mı?
CEVAP
Birinci soru, günahlar için, fena huylar için doğrudur. Günahın ne kadarı terk edilirse o denli iyidir. Fakat verilen örnek yanlıştır. Bir başkası da, (Abdestsiz namaz kılmak asla kılmamaktan iyi değil mi?) diye sormuştu. Namaz kılmamak günahtır, abdestsiz kılmak ise daha büyük günahtır. Hattâ namazla alay olacağı için küfürdür.

Bu da ona benziyor. Sakal bırakmayan sünnet sevabından yoksun kalır. Sünnete uymak için kirli sakal bırakınca, bid’at işlenmiş olur, doğrusu haram olur. Haram için (Daha iyidir) denmez.

Kirli sakal bırakmak
Sual: Bildiğiniz benzer biçimde, Ahmet Mekki efendi hazretlerinin sakalı sünnete uygunken, sakalıyla alay edenler olduğundan sakalını kısaltmıştı. Benim de sünnete uygun sakalım vardı. Benim sakalımla da alay edenler oldu. Temelli kessem sakalını kazıttı diye söyleyenler çıkacağı için, mecburen kısalttım. Bu sefer de, (Bu şekilde sakal bid’attır, haram işliyorsun) diyorlar. Acaba kısa sakalı sünnet niyetiyle değil de, bir özürden dolayı bıraktığım için bid’at işlemekten kurtuluyor muyum?
CEVAP
Evet, sünnet niyetiyle bırakılmazsa bid’at olmaz. Ahmet Mekki Efendi hazretleri, tanınmış müftü idi. Sakalını kesmesi normal olarak uygun görülmezdi. Alay edilmemesi için de, kısaltmak mecburiyetinde bırakılmıştı. Bunu sünnet diye bırakmıyordu. Siz de sünnet diye bırakmazsanız bid’at ve haram olmaz. Seadet-i Ebediyye’de, (Kâfirlere yada hanımefendilere benzemek için sakalı bir tutamdan kısa yapmak yada tamamen kazımak haramdır. Benzemek niyeti olmayıp, memleketin âdetine uymak için olursa, mekruh olur) deniyor. Demek ki, sünnet denmezse haram olmuyor, mekruh oluyor. Bid’at sakal için, sünneti ifa ediyorum denmezse, haram olmadığı açıkça bildiriliyor.

İslam Ahlakı kitabında da, (Dar-ül-harbde bulunan yada zulüm görmemek, nafakadan olmamak veya emr-i maruf yapabilmek, müslümanlara ve İslamiyet’e hizmet edebilmek, dinini, namusunu koruyabilmek için sakalını kazımak caiz hatta lazım olur. Özürsüz olarak kısaltmak ve kazımak mekruh olur) deniyor. Buradan da bir özürle kısaltmanın yada kazımanın caiz olduğu anlaşılıyor.

Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bid’attir. Örnek olarak Aşûre günü, sünnet sanarak aşûre pişirmek bid’attir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir tatlı yapmak niyetiyle aşûre pişirmek bid’at olmaz. Bu inceliği iyi idrak etmek lazımdır.

Sakalın ölçüsü
Sual: Sakalın uzunluğunun ölçüsü nedir? Dudaktan itibaren mi, yoksa çeneden itibaren mi bir tutamdır? S. Ebediyye’de iki kavil olduğu söyleniyor. Böyle bir durum var mı?
CEVAP
Sakalın uzunluğunun ölçüsü, alt dudaktan itibaren bir tutamdır. İki ayrı kavil yoktur. S. Ebediyye’de deniyor ki:

Sakalı sünnete uygun olmayan [yani çenedeki ile birlikte bir tutam uzun olmayan] kimse, bidat sahibi olur. (Cemaatle namaz bahsi)

Sakalın [çenedeki ile birlikte] bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim mubah dememiştir. Bir tutam, dört parmak genişliğidir. Çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Cuma namazı bahsi)

Sakalın, çenedeki ile beraber bir tutamdan fazlasını kesmek vacibdir. (Kaza namazı bahsi)

İbni Abidin hazretleri buyuruyor ki: (Sakalı uzatın!) hadis-i şerifi, sakalı bir tutamdan kısa yapmayın ve kazımayın anlama gelir. Sakalı bir tutam, doğrusu 4 parmak eninde uzatmak sünnettir. Fazlasını kesmek de sünnettir. Bir tutamdan kısa olmasına hiçbir âlim izin vermemiştir. Bir tutam, çeneyi alt dudak kenarından avuçlayarak ölçülür. (Ey Oğul İlmihali)

Sakalı bir kabza, bir tutam uzatmak sünnettir. Sakalı bir kabzadan kısa yapmak caiz değildir. Bir kabzadan fazlasını kesmek de sünnettir. Bir kabza, dudak kenarından, dört parmak eni kadar uzun olmak anlama gelir. (Aden yolu ilmihali)

Sakalı bir tutamdan kısa yapanın, sünneti yerine getirdiğini söylemesi bidattir. Bir tutam demek, sakalı alt dudak kenarından avuçlayıp, avuçtan taşan fazlasını kesmektir. (Kıyamet ve Âhiret)

Sakal kazımanın hükmü
Sual:
(Tam İlmihal’de, sebepsiz, özürsüz sakal kazımanın haram olduğu yazılıdır) deniyor. Böyle bir durum var mıdır?
CEVAP
Hayır, ne Tam İlmihal’de ne de başka saygın kitaplarda o şekilde bir şey yok. Sakal bırakmak, sünnet-i zevaiddir. Sünnet-i zevaidi terk etmek haram değildir. Bazı âlimlere bakılırsa tenzihen mekruhtur. Sakal zevaid sünnet değil, müekked sünnet bile olsa, sakalı kesmeye haram denmez. Hiçbir âlim, müekked sünneti bile, terk etmeye haram dememiştir. Sakal kazımaya haram demek, tüm kitaplara meydana getirilen bir iftiradır.

S. Ebediyye kitabında deniyor ki:
Ayakkabı, çorap, elbise çıkarırken, camiden ve Müslümanın evinden çıkarken, helaya girerken, sümkürürken, taharetlenirken soldan adım atmak müstehabdır. Bu tarz şeyleri tersine yapmak, tenzihi mekruh olur. Şundan dolayı şekilde olan sünneti terk etmek olur. Bulunmuş olduğu yerin âdetine uymak için sakalı kazımak da, bu şekilde tenzihen mekruhtur. (Cemaatle namaz bahsi)

Sakal bırakmak sünnet-i zevaiddir. (Sakalı uzatın, müşriklere benzemeyin!) ve (Yahudilere benzemeyin, namazınızı nalınla [çorapla, mestle] kılın!) hadis-i şerifleri, sakal kazımanın ve çıplak ayakla namaz kılmanın, mekruh bulunduğunu göstermektedir. (Cuma namazı bahsi)

Buhari’de yazılı hadis-i şerifte, (Yahudiler ve Hristiyanlar saçlarını, sakallarını boyamazlar. Siz onlara karşıcılık edin, doğrusu boyayın!) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, saç sakal boyamanın müstehab bulunduğunu gösteriyor. Sakal uzatmayı emreden hadis-i şerif de bu şekilde olup, sakal uzatmanın vacib bulunduğunu değil, müstehab bulunduğunu bildirmektedir. Özürsüz sakal kazımak mekruhtur. (İslam Ahlakı)

Genç ve güzel görünmek için sakal kazımak mekruhtur. (Kimya-i mutluluk)

Şimdiki sarıklar
Sual: (Şimdiki imamların başlarına giydirilmiş olduğu sarıklar, taylasansız olduğundan bid’attır. Sünnet olan, sarığın ucunu iki omuz arasına sarkıtmaktır) deniyor. Taylasansız olan doğrusu ucu omuzlara sarkmayan sarıklar bid’at midir?
CEVAP
Hayır, bid’at değildir. Peygamber efendimiz sarıksız, bir tek takke de kullanmıştır, sarığın ucunu sarkıtmadan da kullandığı olmuştur. Bu yüzden şimdiki sarıklara bid’at dememeli. İmam-ı Rabbânî hazretleri benzer biçimde Silsile-i aliyye büyükleri, ucu sarkan sarıklar kullandığı için, taylasanlı sarık tercih ediliyor. Bu tip sarıkları kullanmak, ötekilerin bid’at bulunduğunu göstermez.

Dualı sakal
Sual:
(Yakarma okunarak bırakılan sakalı kesmek haramdır) deniyor. Ben sakal bırakırken yakarma edildi. Şimdi askere gideceğim. Sakalımı kestirmem haram olur mu?
CEVAP
Haram olmaz. Sakal bırakırken yakarma okutmak diye bir şey yoktur; bu, sonradan çıkarıldı.

Sual: Dinimizin menetmediği âdetlerde, orada yaşayan insanlardan ayrı olarak değişik bir yol seyretmek uygun olur mu?
Yanıt: Mevzu ile ilgili olarak Hadîka’da diyor ki:
“Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur.”

Sual: Namaz kılarken, adamların sarık sararak namazı o şekilde kılması şartı var mıdır?
Yanıt:
Başına beyaz sarık sarmak müstehabtır. Resûlullah efendimizin siyah sarık da sardığı “Ma’rifetnâme”de yazılıdır. Sarığının ucunu iki küreği arasına, iki karış uzatırdı.

Bir önceki yazımız olan Özel günleri kutlamak başlıklı makalemizde gunleri ve kutlamak hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.