Osmanlı ve İslamiyet
Türkler daha Osmanlı devleti kurulmadan yaklaşık 500 yıl öncesinde gönüllü olarak Müslüman olarak İslamiyeti din olarak kabul etmiş olup, Müslüman Türkler olarak birkaç devlet kurmuşlardır. Ancak bu devletlerin içtimai ve siyasi yapılarında, İslam öncesinden kalma bir takım uygulamalar bulunuyor olsa da, genel olarak devlet geleneklerine hakim olan düzen ve bağlayıcı nitelikteki kurallar, İslami şekilde olmuştur.
Osmanlı devleti ise devlet otoritesini tamamen İslami kurallara göre dizayn etmiş ve uygulamaya koymuştur.
Osmanlı Devleti tekkeler, mescitler, medreseler gibi binlerce eğitim ve öğretim kurumunda tüm öğretilerini İslam dini üzerine yapmış, Hz. Muhammed (Sav)’i örnek olarak ele almıştır.
Osmanlı devlet yönetimi için yapılan tüm yönetici hazırlıkları ve eğitimleri, tamamen İslami terbiye ile hazırlanmakta ve yetiştirilmekteydi. Osmanlı Padişahları İslamın yer yüzüne yayılması için büyük mücadele içerisinde olmuşlar ve netice de önemli ölçüde başarı sağlamışlardır. Osmanlı Devletinin İslamı yayma çabaları zorbalık üzerine kurulu olmayıp, daha insani değerlerle ve yaklaşımlar ile olmuştur. Herkese başkasını rahatsız etmeden dinini yaşama özgürlüğü vererek, aslında İslam dininin ne kadar saygı ve zarafet dolu olduğunu göstermişlerdir.
Osmanlı devleti, Osmanlı ailesinden gelen şehzadelerin bir takım kriterlere uygun olmaları şartıyla padişah olup, devleti yönetmesi anlayışına dayalı bir sistem üzerine kurulmuştur. Yavuz Sultan Selim dönemine kadar sadece Sultan olarak adlandırılan Osmanlı padişahları, Yavuz Sultan Selim’den sonra İslam halifesi ve sultan olarak devleti yönetmişlerdir. Ancak Sultanın halife sayılabilmesi için, devlet yönetiminde İslam dinine verdiği önem göz önünde tutulmuştur.
Her ne kadar bazı bilim insanları Osmanlı devletinin tam olarak İslami kurallar üzerinde yönetilmediğini, vergi kanunları, teşrifat kuralları ve bazı kurumlardaki uygulamalara bakıldığında Cumhuriyet rejimine yakın bir yönetim şeklinin olduğunu iddia etseler de, asıl olan Osmanlı Devletinde ağır basan yönetim şeklinin İslami kurallar çerçevesinde olduğudur.
Osmanlı Padişahları kişisel yaşamlarında da İslami kurallara son derece riayet etmiş olup, İslamiyeti yer yüzüne hakim kılmak ülküsü ile daima mücadele içerisinde olmuşlardır. Adalet adına karar veren kadılar (Osmanlı dönemindeki Hakimler) ise hükümlerini İslami kurallar çerçevesinde vermekte ve esas olarak Hanefi mezhebinin fıkıh ve fetva kitaplarını bağlayıcı kaynak olarak görmekteydiler.
Yapılan araştırmalar Osmanlı ve İslamiyetin adeta birbiri ile iç içe olduğunu, Osmanlı sultanlarının gerek devlet işlerinde, gerekse kişisel işlerinde İslami ölçülere göre hareket ettiğini göstermektedir.
Bir önceki yazımız olan İslamda Kul Hakkı başlıklı makalemizde bireylere yada topluma zarar vermek, birisini günaha sokmak ve İslamda Kul Hakkı hakkında bilgiler verilmektedir.