Kişi Namazının herhangi bir vaktini kılmamışsa, vaktinde kılınamayan namaz kişinin zimmetine borç olarak geçmiş olur. Bu tür namazların tek bir eda yolu vardır; oda kaza etmektir. Bunun dışında İslam da namazın zimmetten düşürülmesi için geçerli olan bir yol bulunmamaktadır.
Tutulmayan oruçlar namaz gibi değildir. Oruç için fidye verilmesi hakkında delil bulunmaktadır. İhtiyarlık veya iyileşme umudu kalmamış hastalık gibi sürekli mazereti olanlar tutamadıkları oruçların yerine her bir gün için fidye verebilirler.
Fakat kılınamayan namazlar için fidye verilmesine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Oruç için fidye verilmesi kılınamayan namaza da fidye verilmesi ile kıyaslanamaz. Ancak oruçta fidye sebebinin acizlik olduğu ihtimalini dikkate alan bir kısım İslam âlimi ”Aynı sebep namaz içinde söz konusudur. Böyle olmasa bile namaz için verilen fidyeler, kişinin işlemiş olduğu günahların affedilmesi için aracı olan bir yoldur” diyerek vaktinde kılmadan ve sonradan kaza edemeden ölen kişinim kılamadığı namazlar için fidye verilmesini vasiyet etmesini yararlı görmüşlerdir.
Hiçbir şekilde namazları kılamayan(hastalık vb. İma yolu ile bile kılmaya gücü olmayan) ve kılmadığı namazı kaza edemeden vefat eden kimselerin, kılmadıkları namaz için yakınlarına fidye verilmesini vasiyet etmelerine gerek yoktur.. Vasiyet edilen fidyeler, ölen kişinin geriye bıraktığı malın üçte birinden verilir. Ölen kişinin böyle bir vasiyeti yoksa varislerin fidye vermesine gerek yoktur. Ancak varislerin teberru olarak fidye vermeleri caizdir. Bir kimse başkasının yerine oruç tutamaz, namaz kılamaz. Ancak yaptığı ibadetin sevabını başkasına bağışlayabilir.
Bir önceki yazımız olan VELAYET-İ FAKİH; TÜM MUSTA’ZAF VE MÜSLÜMANLARIN İMAMI VE REHBERİDİR!.. başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.