Allah’ın isimleri (Esma-i hüsna)

Sual: Esma-i hüsna ne anlamına gelir?
CEVAP
Esmâ-ül hüsna, Allahü teâlânın güzel isimleri anlamına gelir. Arapça orijinal yazılışları için buraya tıklayınız!

Allahü teâlânın Tirmizi’de bildirilen 99 adı şunlardır:
1- Tanrı: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Tanrı.

Bu ism-i şerif, Cenâb-ı Hakk’ın özgü ismidir. Bu itibarla öteki adların ifade etmiş olduğu tüm güzel vasıfları ve İlâhî sıfatları içine alır. Öteki isimler ise, yalnız kendi mânalarına delâlet ederler. Bu bakımdan Tanrı isminin yerini hiçbir isim tutamaz. Bu isim, Tanrı’tan başkasına mecazen de verilemez. Öteki isimlerinden bazılarının, Tanrı’tan başkasına isim olarak verilmesi caizdir.

2- Er-Rahmân: Dünyada tüm mahlûkata acıma eden, şefkat gösteren, kayra eden.

3- Er-Rahîm: Ahirette, yalnız müminlere acıyan, acıma eden.

4- El-Melik: Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı sürekli olan.

5- El-Kuddûs: Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.

6- Es-Selâm: Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden.

7- El-Mü’min: Itimat veren, güvenli kılan, sakınan, inanç nurunu veren.

8- El-Müheymin: Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan.

9- El-Azîz: İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.

10- El-Cebbâr: Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini meydana getiren ve yaptıran. Hükmüne karşı gelinemeyen.

11- El-Mütekebbir: Büyüklükte eşi, aynı yok.

12- El-Hâlık: Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.

13- El-Bâri: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.

14- El-Musavvir: Varlıklara biçim veren ve onları birbirinden değişik özellikte yaratan.

15- El-Gaffâr: Günahları örten ve oldukca mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten sakınan.

16- El-Kahhâr: Her istediğini meydana getirecek güçte olan, galip ve egemen.

17- El-Vehhâb: Karşılıksız nimetler veren, oldukca fazla kayra eden.

18- Er-Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.

19- El-Fettâh: Her türlü sıkıntıları gideren.

20- El-Alîm: Gizli saklı açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, öncesiz ve sonsuz bilimsel ile en muhteşem bilen.

21- El-Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.

22- El-Bâsıt: Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.

23- El-Hâfıd: Kâfir ve facirleri alçaltan.

24- Er-Râfi: Onur verip yükselten.

25- El-Mu’ız: Dilediğini aziz eden.

26- El-Müzil: Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.

27- Es-Semi: Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.

28- El-Basîr: Gizli saklı açık, her şeyi en iyi gören.

29- El-Yargıcı: Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi.

30- El-Adl: Mutlak adil, yerli yerinde meydana getiren.

31- El-Latîf: Her şeye vakıf, lütuf ve kayra sahibi olan.

32- El-Habîr: Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli saklı taraflarından haberi olan.

33- El-Halîm: Cezada, acil etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.

34- El-Azîm: Büyüklükte aynı yok. Pek yüce.

35- El-Gafûr: Affı, mağfireti bolca.

36- Eş-Şekûr: Azca amele, oldukca sevap veren.

37- El-Aliyy: Yüceler yücesi, oldukca yüce.

38- El-Kebîr: Büyüklükte aynı yok, pek büyük.

39- El-Hafîz: Her şeyi koruyucu olan.

40- El-Mukît: Rızıkları yaratan.

41- El-Hasîb: Kulların hesabını en iyi gören.

42- El-Celîl: Celal ve azamet sahibi olan.

43- El-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bolca, karşılıksız veren, oldukca ikram eden.

44- Er-Rakîb: Her varlığı, her işi her an gözeten. Tüm işleri murakabesi altında bulunduran.

45- El-Mucîb: Duaları, istekleri kabul eden.

46- El-Vâsi: Rahmet ve kudret sahibi, bilimsel ile her şeyi ihata eden.

47- El-Hakîm: Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.

48- El-Vedûd: İyiliği seven, iyilik edene kayra eden. Sevgiye layık olan.

49- El-Mecîd: Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi oldukca üstün, her türlü övgüye layık bulunan.

50- El-Bâis: Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.

51- Eş-Şehîd: Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak daima her yerde hazır ve nazır olan.

52- El-Hak: Varlığı asla değişmeden duran. Mevcud, hakkı ortaya çıkaran.

53- El-Vekîl: Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.

54- El-Kaviyy: Kudreti en üstün ve asla azalmaz.

55- El-Metîn: Kuvvet ve kudret menbaı, pek kuvvetli.

56- El-Veliyy: Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden.

57- El-Hamîd: Her türlü hamd ve senaya layık olan.

58- El-Muhsî: Yarattığı ve yaratacağı tüm varlıkların sayısını bilen.

59- El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan.

60- El-Muîd: Yarattıklarını yok edip, sonrasında yeniden diriltecek olan.

61- El-Muhyî: İhya eden, yarattıklarına can veren.

62- El-Mümît: Her canlıya ölümü tattıran.

63- El-Hayy: Öncesiz ve sonsuz bir yaşam ile diri olan.

64- El-Kayyûm: Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.

65- El-Vâcid: Kendisinden hiçbir şey gizli saklı kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.

66- El-Mâcid: Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bolca olan.

67- El-Vâhid: Zat, ödat ve fiillerinde aynı ve ortağı olmayan, tek olan.

68- Es-Samed: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, her insanın muhtaç olduğu merci.

69- El-Kâdir: Dilediğini dilediği şeklinde yaratmaya muktedir olan.

70- El-Muktedir: Dilediği şeklinde tutum eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.

71- El-Mukaddim: Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan.

72- El-Muahhir: Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.

73- El-Evvel: Öncesiz olan, varlığının başlangıcı olmayan.

74- El-Âhir: Sonsuz olan, varlığının sonu olmayan.

75- Ez-Zâhir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kati delillerle malum.

76- El-Bâtın: Aklın tasavvurundan gizli saklı olan.

77- El-Vâlî: Tüm kâinatı yönetim eden, onların işlerini yoluna koyan.

78- El-Müteâlî: Son aşama yüce olan.

79- El-Berr: İyilik ve ihsanı bolca olan.

80- Et-Tevvâb: Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.

81- El-Müntekım: Asilerin, zalimlerin cezasını veren.

82- El-Afüvv: Affı oldukca olan, günahları mağfiret eden.

83- Er-Raûf: Oldukca merhametli, pek şefkatli.

84- Mâlik-ül Mülk: Mülkün, her varlığın sahibi.

85- Zül-Celâli vel İkrâm: Celal, azamet, onur, kemal ve ikram sahibi.

86- El-Muksit: Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine uygun meydana getiren.

87- El-Câmi: İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya toplayan.

88- El-Ganiyy: İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.

89- El-Mugnî: Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, varlıklı eden.

90- El-Mâni: Dilemediği şeye engel olan, engellemiş olan.

91- Ed-Dârr: Elem, zarar verenleri yaratan.

92- En-Nâfi: Yarar veren şeyleri yaratan.

93- En-Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.

94- El-Hâdî: Hidayet veren.

95- El-Bedî: Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve aynı olmayan).

96- El-Bâkî: Varlığının sonu olmayan, sonsuz olan.

97- El-Vâris: Her şeyin aslolan sahibi olan.

98- Er-Reşîd: İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.

99- Es-Sabûr: Ceza vermede, acil etmeyen.

Başka adlar söylemek
Sual:
Allahü teâlâya Onun 99 isminden başka bir isim söylemek caiz olur mu? Örneğin Padişah, Sultan, Çalap, Hüda şeklinde adlar caiz olur mu?
CEVAP
İbadet olmayan yerlerde kullanmak caizdir. İbadet olarak kullanılmaz.

Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, Allah’ın isimlerinin tevkifi olduğu, kısaca dinin bildirdiği isimleri söylemek gerektiği, Esma-i hüsnâdan başka isim söylenemeyeceği açıklanmaktadır.

Şerh-i mevakıfta da, (Allahü teâlâya yakışan mana ile 99 isminden başka isim söylemek, âlimlerin çoğuna nazaran caiz değildir) buyuruluyor. Kısaca azca da olsa, Allahü teâlâya yakışan başka isimlerle çağırmanın da caiz bulunduğunu söyleyen âlimler var anlamına gelir.

Esma-i hüsnâdan olmadığı halde, Mevla, Rab, Nasır, Galip, Ekrem, Allahü teâlânın adı olarak Kur’an-ı kerimde kullanılmıştır. Hadis-i şeriflerde ise, Hannan, Mennan, Cemil şeklinde adlar kullanılmıştır. (Feraid)

Tasavvuf şairi Kuddusi efendi diyor ki:

Ey rahmeti bolca Padişah,
Cürmüm ile geldim sana,
Ben eyledim hadsiz günah,
Cürmüm ile geldim sana
.

Yunus Emre de, Çalap ve daha başka isimleri ilah manasında, yakarma haricinde kullanmıştır. Bir oldukca menkıbede, hükümdar, sultan kelimeleri yakarma haricinde kullanılmıştır. Âlimlerin kullandıkları adlardan başka isimleri kullanmamalıdır.

Esma-i hüsna’yı ezberlemek
Sual:
Bir dostum dedi ki:
“Ebu Hüreyre’den nakledilen bir hadiste, Peygamberimizin (Allahü teâlânın şu 99 esma-i hüsnasını ihsâ eden, Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır) söylediği öne sürülmüştür. Sadece, Peygamberimizin, Tanrı’a bu şekilde bir sınırlama koyması mümkün değildir. Bu hadis sahih değildir. Peygamberimiz şu şekilde söylemiş olabilir: (Tanrı’ın isimlerinden 99’unu ihsâ eden Cennete girer, sonsuz saadete erişir.)
Bu arkadaşımın sözünde doğruluk oranı var mıdır?
CEVAP
Yoktur. Şu sebeple o hadis-i şerif, kütüb-i sittenin en kıymetli üç hadis kitabında, kısaca Buhari, Müslim ve Tirmizi’de vardır. O hadis-i şerifi yalan saymak, bu üç büyük âlimi bilgisiz saymak olur.

Din kitaplarında bu husus açıklanmıştır. Her insana Lazım Olan İman kitabında deniyor ki: Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. Bin bir adı var diye meşhurdur. Kısaca, isimlerinden bin bir tanesini insanlara bildirmiştir. Bunlardan 99’una Esma-ül hüsna denir.

Demek ki Allah’ın bin bir adı vardır. Fakat bunlardan 99’una Esma-i hüsna deniyor. Kadı zade Ahmed efendi de, Birgivi vasiyetnamesi şerhinde, (Allahü teâlânın 99 ismine Esma-i hüsna denir) diyor.

Arkadaşın söylediği şeklinde, Allah’ın isimlerinden 99 unu değil, Peygamber efendimizin bildirdiği 99 adı ihsâ etmek gerekiyor. Yoksa Allahü teâlânın adı çoktur. Bunlardan rastgele 99’unu değil, bildirilen 99 adı ihsâ etmek gerekir. Burada ihsâ etmek, bu 99 adı manaları ile beraber ezberleyip amel etmek anlamına gelir. Bu şekilde meydana getiren kimse normal olarak Cennete girer, sonsuz saadete ulaşır.

Birkaç örnek verelim:
Kerim: Lütfu ve ihsanı bolca, oldukca ikram eden. Müslüman da, eli bol ve kayra sahibi olmalı.
Gaffar: Günahları örten ve oldukca mağfiret eden. Müslümanlar da birbirlerinin kusurlarını görmemeli.
Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan. Bu adı okurken, rızkı için kaygı etmemeli.
Mütekebbir: Büyüklükte eşi, aynı yok. Bu adı okurken Allahü teâlânın azametini ve kibriyâsını düşünerek kibirden uzak durmalı.

Bunlar şeklinde Esma-i hüsnadaki adlar okunurken, manalarını düşünmeli ve bunlarla amel etmeli.

Arkadaşınızın, hadis-i şerif okuyup yanlış anlaması da gösteriyor ki, tefsirden, meal ve hadisten din öğrenilmez. Dinimi öğreneyim derken, yanlış anlayıp, dinsiz olup çıkabilir. Bu yüzden doğru yazılmış ilmihal kitaplarından dinimizi öğrenmeye çalışmalıyız. Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden çeviri edilerek derlenmiş olan, nakli esas alan, en kıymetli ilmihal kitabı Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye son sözünde diyor ki:

“Evliya olan Ehl-i sünnet âlimleri, kalb, ruh mütehassısları olup, her insanın bünyesine ve hastalığına ve zamanının zulmetine ve fesadına uygun ruh ilaçlarını, hadis-i şeriflerden seçerek söylemişler ve yazmışlardır. Resulullah, dünya eczanesine yüz binlerce ilaç hazırlayan baş doktor olup, Evliya olan Ehl-i sünnet âlimleri de, bu hazır ilaçları, hastaların dertlerine nazaran dağıtan, emrindeki destek tabipler gibidir. Hastalığımızı bilemediğimiz, ilaçları tanımadığımız için, yüz binlerce hadis içinden, kendimize ilaç aramaya kalkarsak, (Allergie) aksi etki hasıl olarak, cahilliğimizin cezasını çeker, yarar yerine zarar görürüz. İşte bunun için, hadis-i şerifte, (Kur’an-ı kerimi kendi anladığına nazaran tefsir eden kâfir olur) buyuruldu. Mezhepsizler, bu inceliği anlayamadıkları için, (Hepimiz Kur’an ve hadis okumalı, dinini bunlardan kendi anlamalı, mezhep kitaplarını okumamalı) diyerek, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarının okunmasını yasak ediyorlar. Tüm Müslümanları felakete sürüklüyorlar.”

Hakkıyla bilen
Sual:
Esma-i hüsnadan olan Alîm ismine tam bilen demek uygun mudur? Bunun şeklinde Basîr ismine de tam gören demek uygun olur mu?
CEVAP
Alîm adı Kur’an-ı kerimde yüzden fazla geçiyor. Hiçbir tefsirde tam bilen diye bir ifadeye rastlamadık. Derhal tüm tefsirlerde, hakkıyla bilen, her şeyin içini ve dışını en muhteşem bilen diye açıklanıyor. Alîm, bilen anlamına gelir. Neyi bilen, her şeyi bilen anlamına gelir. Iyi mi bilendir? Hakkıyla bilen, en iyi bilen anlamına gelir. Alîm, özetlemek gerekirse her şeyi hakkı ile, en iyi bilen anlamına gelir.

Basîr de gören anlamına gelir. Neyi gören? Gizli saklı açık her şeyi gören anlamına gelir. Iyi mi görendir? Her şeyin dışını ve içini bir uzuv olmadan müşahede edendir. Tam gören ifadesi birazcık yavan kalmaktadır. Gizli saklı açık her şeyi en iyi gören demek daha uygun olur.

El Hak adı
Sual:
Bazıları, (Allah’ın Hak diye bir adı yok, ona hak demek şirk olur) diyorlar. Biz hep Cenab-ı Hak diyoruz, bu şirk mi oluyor?
CEVAP
Hayır, şirk değildir. El Hak isminin, Esma-i hüsnadan kısaca Allahü teâlânın 99 güzel isminden biri olduğu, Tirmizi’deki hadis-i şerifte bildiriliyor.
El Hak: Varlığı asla değişmeden duran, mevcud, hakkı ortaya çıkaran anlamına gelir.

El Berr adı
Sual:
Esma-i hüsnadan El Berr kelimesi El Birr olarak mı yazılır? İkisi arasındaki fark nedir?
CEVAP
Bu kelime BR olarak yazılır. Ber, bir ve bur olarak okunabilir.
Birr, iyilik anlamına gelir. Kur’anda oldukca yerde geçer: Bekara 44, 177, 189; Al-i İmran 92, Maide 2.

Tur suresinin 28. âyetinde ise, el-berr-ür-rahim olarak geçmektedir. Bu esma-i hüsnadan olan berr’dir. Bu berr olarak yazılır. Berr, ek olarak kara parçası anlamına da gelir. Maide suresinin 96. âyetinde, sayd-ül bahri = deniz avı, sayd-ül berri = Kara avı ifadesi geçer. Şu surelerde de kara parçası olarak geçmektedir: 6/59; 6/63; 6/97;10/22; 17/67; 7/68; 17/70; 27/63; 29/65-66; 30/41; 31/32

Burr, buğday anlamına gelir. Bir hadis-i şerifte, (Buğdayı buğdaya satarken biri fazla olursa faiz olur) buyuruluyor. Vel burru bil burri ifadesi geçiyor. (Tirmizi)

Şu halde birr, iyilik anlamına gelir. Berr, Esma-i hüsnadandır, ek olarak kara parçası anlamına da geliyor.

Vahid ve Ehad
Sual:
Bir anlamına gelen Vahid ve Ehad kelimeleri arasındaki fark nedir?
CEVAP
Evet Vahid de, Ehad da (Bir) manasına gelir. Biri ödat adı, biri zat ismidir. Vâhid, Allahü tealanın ödat isimlerindendir, Esma-i hüsnada bildirilen 99 isminden biridir. Vâhid, zat, ödat ve fiillerinde aynı ve ortağı olmayan, tek olan anlamındadır. Bir âyet meali şöyledir:
(Elbet ilahınız vahiddir, birdir) [Saffat 4)

Ehad de Onun zat ismidir. Bir âyet meali şöyledir:
(De ki, Tanrı ehaddir, birdir) [İhlas 1]

Burada zatı bakımdan bir anlamına gelir.
Buradaki (Bir) kelimesini sayı bakımından bir şeklinde anlamamalı. O şekilde anlaşılırsa Tanrı madde, cisim şeklinde anlaşılır. Oysa Tanrı hiçbir şeye benzemez, hayal edilen şey mahlûktur, O her hayalden farklıdır. Mücessime ve Müşebbihe denilen fırkalar, Tanrı’ı yürüyen, oturan, madde, cisim şeklinde görür. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Onun aynı hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.) [Şura 11]

Tanrı ismine saygı
Sual:
Tanrı adını saygı ifadesiz yazmak, söylemek caiz midir?
CEVAP
Selef-i salihin saygı ile söyler ve saygı ile yazardı. Terki bid’attir. Bir yazıda, bir konuşmada bir defacık olsun saygı ile yazmalı yada söylemelidir! Onun için dilimizi Allahü teâlâ demeye alıştırmalıyız!

Allahü teâlâ razı olsun
Sual:
(Tanrı razı olsun) denince saygı sözü terkedilmiş olur mu?
CEVAP
Evet. (Allahü teâlâ, razı olsun) demelidir!

Kısaltmalar
Sual:
Dini yazılarda saygı kelimelerini her seferinde yazmalı mı? (CC, S.A.V, R.A) şeklinde kısaltma yapmak uygun mu?
CEVAP
Din kitaplarında diyor ki:
Allahü teâlânın adını okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince, sübhânallah, tebârekallah, celle-celalüh yada teâlâ şeklinde saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak, ilkinde vacip, tekrarında ise müstehaptır. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin adını işitenin ömründe bir kere salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacip, tekrarında müstehaptır.

(c.c.), (s.a.v) (r.a) şeklinde kısaltma yapmak uygun değildir. Mirât-i kâinât kitabında diyor ki:
Cahiller ve tembeller, saygı sözlerini kısaltarak birkaç harf yazıyorlar. Bu doğru değildir. Oldukca sakınmalıdır!

Hafife almak tehlikelidir
Sual:
Kısaltmalar her tarafta kullanılıyor. Bir metini okurken (C.C.) geçtiğinde onu harf bazında söylemiyoruz, yüksek sesle Celle Celalühü diyoruz. Bu mevzuları konuşmakla vaktimizi boşa geçirmiş bulunuruz. Bu mevzular İslam’a nazaran sivrisinek vızıltılarıdır.
CEVAP
Allahü teâlânın adını doğru yazalım, C.C. yazmayalım demeyi sivrisinek vızıltısı olarak görmek oldukca tehlikelidir, insanoğlunun imanını tehlikeye atabilir. Dinde bir şeyi hafife, basite almak tehlikelidir. Din kitapları C.C. yazılmamalı diyor. Fakat günümüzdeki kimseler yazıyor. Her tarafta kullanılması ölçü değildir. Ölçü din âlimlerinin bildirdikleridir. Sinek vızıltısı olsaydı, din âlimleri bunu kitaplarına yazmazdı. Bir söz ile insan küfre düşer, bir söz ile imana gelir. Bir söz ile hanım boş olur, bir söz ile elin kızı elin erkeğine hanım olur.

Ufak harfle yazmak
Sual:
Lafzatullahı kısaca Tanrı kelimesini tanrı diye baş harfini ufak yazmak sövgü mü, yoksa haram mı? Şu sebeple Tanrı’tan başka büyük yok.
CEVAP
Ne sövgü, ne haram, ne de mekruhtur. İslam harflerinde aslına bakarsanız büyük harf yok. Dolayısıyla, Kur’an-ı kerimde Tanrı adı ufak harfle yazılır. Türkçe’de özel adların büyük harfle yazılması âdet olduğundan, büyük harfle yazıp, yadırganmaya sebep olmamalıdır.

Yalnız Tanrı demek
Sual:
Konuşurken, vaaz ederken, (Tanrı diyor ki) demek uygun mu?
CEVAP
Uygun değildir, saygısızlık olur. Tanrı teâlâ demek de uygun değildir. Allahü teâlâ demelidir. Allahü teâlânın adını söyleyince, işitince, yazınca, celle-celalüh, teâlâ şeklinde saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak birincisinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah efendimizin adını işitince salevat söylemek de böyledir. (Redd-ül-muhtar)

Hazret-i Yezdan
Sual: Yezdan, Zerdüştlerin iyilik tanrısına verdikleri isimmiş. Bu durumda mehter marşında geçen, (Kur’anda zafer vaat ediyor, Hazret-i Yezdan!) ifadesi uygun mu?
CEVAP
Mahzuru yoktur.

Eski İran’ın en büyük dini olan ateşe tapınmayı kuran Zerdüşt, putların arasından Yezdan ve Ehremen isminde iki uknum belirleme etti. Yezdan iyilik tanrısı, Ehremen ise, fenalık tanrısı yada Yezdan’ın nur, aydınlık; Ehremen’in de zulmet, karanlık olması şeklinde, misli görülmemiş bâtıl bir itikad [inanç] ortaya koydu. (Yanıt Veremedi kitabı)

Yezdan; ilah, mevlâ anlamına gelir. Onlar bu güzel adı taptıkları şeye koymuşlar. Bundan dolayı Yezdan isminin fena olması gerekmez. Putlarına Mevlâ adını de koyabilirlerdi. Bu durumda Mevlâ isminin de fena olması gerekmezdi.

Kâinat, bir sanat eseridir
Sual: Tabiattaki varlıklar ve kâinat için, sanat eseri demek, Tanrı için de, sanatçı demek caiz mi?
CEVAP
Tüm kâinat, tabiattaki her varlık, birer sanat eseridir. Bu şekilde söylemenin mahzuru olmaz. Bir yaprak parçası, çok büyük bir fabrikadır. Bir kum tanesi, bir canlı hücre, fennin bugün birazcık anlayabildiği ince sanatların birer sergisidir. Bugün, fennin buluşları, başarıları diye övündüklerimiz, bu doğa sanatlarından birkaçını görebilmek ve öykünmek edebilmek sonucu ortaya çıkmıştır.

Her sanat eserinin, bir sahibi olur. Allahü teâlâ da, tüm kâinatın sahibidir. Onun yaratması, bir sanatçının bir şey yapması, bir yapıt ortaya çıkarması şeklinde değildir. Bir sanatçının yapmış olduğu eseri de yaratan, gene Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, bir şeyi yaratmak istediği vakit, ona yalnız (Ol) der, o şey derhal var olur.

Allahü teâlâ için sanatçı demek ise, caiz olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri de, buyuruyor ki:
Allahü teâlânın isimleri, tevkîfîdir, kısaca dinin sahibinin bildirmesine bağlıdır. İslamiyet’in söylediği adı söylemeli. İslamiyet’in bildirmediği isim ne kadar iyi, güzel isim olsa da söylenemez. (2/67)

Tanrı’a “sanatkâr” demek uygun mu?
Sual:
Allahü teâlâ için “sanatkâr” yada “mühendis” demek caiz midir?
CEVAP
Değildir, zira Allahü teâlânın isimleri tevkifîdir. Kısaca yalnız dinimizin bildirdiği adlar kullanılır. Mânâsı ne kadar güzel olsa da, dinin bildirmedikleri kullanılmaz. Örneğin (İnsanoğlunun mühendisi, kalbini oldukca görkemli şekilde yerleştirmiştir) yada (Kâinatın sanatkârı gezegenleri yerli yerine yerleştirmiştir) demek caiz olmaz, fakat Allahü teâlânın sanatı yada Allah’ın mühendisliği, Allah’ın eseri denir. İkisi farklıdır. Birinde, dinin bildirmediği isim söylenmiş oluyor ki, caiz değildir. Diğerinde ise, bizzat Onun yapmış olduğu iş söyleniyor. Onun sanatı, mühendisliği deniyor. Bu caiz oluyor. Sun-i tanrısal yada sunullah da denir. Allah’ın eseri, sanatı anlamına gelir. San’i de denir. San’i, meydana getiren, yaratan anlamındadır.

Âlim ve Alîm isimleri
Sual:
S. Ebediyye’de, (Allahü teâlâya âlim denir, fakat âlim demek olan fakîh denmez, zira İslamiyet Allahü teâlâya fakîh dememiştir) deniyor. Esma-ül-hüsna’da Âlim diye bir isim yok, el-Alîm adı var. Allahü teâlânın Âlim adı de mi vardır?
CEVAP
Evet, vardır. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Gaybı ancak Tanrı bilir. O, Âlim-ül-gayb [gaybı bilen]dir.) [Haşr 22]

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. İnsanlara bildirilen bin bir adı var diye meşhurdur. Bunlardan doksan dokuzuna Esma-ül-hüsna denir. (İtikadname)

Allahü teâlâya saygı
Sual:
Sitenizdeki yazıları birçok kimseler alıp sitelerine koymuşlar. Fakat Allahü teâlâ yazdığınız bölgelere birer (c.c.) eklemişler. Peygamber efendimiz yada Resulullah yazdığınız bölgelere de (s.a.v.) yada (s.a.s.) yazmışlar. Bu şekilde harfler yazılması gerekiyorsa siz niye yazmadınız? Gerekmiyorsa onlar niye yazmışlar?
CEVAP
Bilemediklerinden öyleki yazmışlar. Tanrı adını yazınca bir saygı ifadesi gerekir. Örneğin (teâlâ) yazılmalıdır. (Teâlâ) yazılınca artık (celle celalüh) demek gerekmez. Peygamber efendimiz denince aslına bakarsanız saygı var. Resulullah denince de öyleki. Tanrı’ın Resulü diye saygı belirtiliyor.

Din kitaplarında deniyor ki:
Allahü teâlânın adını okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince, sübhanallah, tebarekallah, celle-celalüh yada teâlâ şeklinde saygı sözlerinden birini söylemek, yazmak, ilkinde vacib, tekrarında ise müstehabdır. Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” adını işitenin ömründe bir kere salevat getirmesi farz, okuyunca, yazınca, söyleyince, işitince ilkinde söylemek vacib, tekrarında müstehabdır.

Biz, (Internet sitemizdeki bilgiler, tüm insanların istifadesi için hazırlanmıştır. Orijinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, hepimiz istediği şeklinde alıp istifade edebilir) diye izin verdik, fakat orijinaline de sadık kalınmalı dedik. İlave ve çıkarma yapılınca sadık kalınmamış olur. Emanete hıyanet edilmiş olur. Kul hakkı geçer.

Bir başka husus da, (c.c.), (s.a.v.), (s.a.s.), (r.a.) şeklinde kısaltma yapmak uygun değildir. Mirât-i kâinât kitabında, (Cahiller ve tembeller, saygı sözlerini kısaltıp birkaç harf yazıyorlar. Bu doğru değildir. Oldukca sakınmalıdır) deniyor. Saygı sözlerini kısaltanlara saygınlık etmemelidir.

Sual: Allahü teâlânın isimlerinin adedi belli midir, malum 99 isminden başka isimleri de var mıdır?
Yanıt: Allahü teâlânın isimleri sonsuzdur. Binbir adı var diye meşhurdur. Kısaca, isimlerinden binbir tanesini insanlara bildirmiştir. Muhammed aleyhisselamın dininde, bunlardan doksandokuzu bildirilmiştir ki bunlara Esmâ-i hüsnâ denir.

Bir önceki yazımız olan Allah'ın zatını düşünmek başlıklı makalemizde allah ve unmek hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Şık ve güzel giyinmek

Sual: Zenginin eski elbise giymesi uygun mudur?CEVAP Resulullah efendimiz, eski elbiseli birine, (Malın yok mu?) …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.