Anasayfa » Genel » Dini Bilgiler » İlk Günahın Sırları

İlk Günahın Sırları

İlk Günahın Sırları

İnsanlık tarihi boyunca en fazla merak edilen soru ilk günahın ne olduğudur. İlk günah deyince ilk akla gelen Adem (as) ile Havva annemizin ilk yasağı çiğnemesi gelse de bildiğimiz ilk günah aslında şeytana ait olanıdır. Yüce kitabımız Kuranı Kerimde Araf Suresi 11-27. Ayetlerde ilk günah şu şekilde açıklanmıştır.

Araf Suresi 11-27. Ayetler:

“11. Andolsun, sizi yarattık, sonra şekil verdik. Sonra da meleklere, “Adem için saygı ile eğilin” dedik. İblisten başka hepsi saygı ile eğildiler. O saygı ile eğilenlerden olmadı.

12.Allah, “Sana emrettiğim zaman seni saygı ile eğilmekten ne alıkoydu?” dedi. (O da) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi.

  1. Allah, “Şimdi in aşağı oradan. Çünkü senin orada büyüklük taslamak haddine değil! Hemen çık! Çünkü sen aşağılıklardansın”dedi.
  2. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) bana insanların tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”
  3. Allah da, “Sen süre verilenlerdensin” dedi.
  4. Şeytan dedi ki: “(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.”
  5. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.”
  6. Allah dedi ki: “Yerilmiş ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun, onlardan sana kim uyarsa sizin, hepinizi cehenneme doldururum.”
  7. “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”
  8. Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
  9. “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
  10. Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
  11. Dediler ki: “Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”
  12. Allah dedi ki: “Birbirinizin düşmanı olarak inin (oradan). Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”
  13. Allah dedi ki: “Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan (mahşere) çıkarılacaksınız.”
  14. Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik).
  15. Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.”

Rabbimiz insanı yaratmadan önce Şeytanı yaratmıştı. Bilgi ve ubudiyette meleklerin bile üzerinde statüye sahip olan Şeytan zahiri görünüşe göre Rabbimizin gözde kuluydu. Aslında bu tamamen şeytana ait bir zandı. İşin aslı Şeytan henüz sınanmamıştı. Şeytanın sınanması Adem (as) ile oldu. Kısa bir süre önce yaratılan Adem (as) değil kulluk yapmak, kulluğun ne olduğunu bile bilmiyordu. Şeytana Adem’e saygı gösterme, onun önünde eğilme talimatı verilince bunu mantığı ile izah edemedi. Kendisinin o ana dek kulluğunu aksatmaması bir yana Adem (as) melekleri bile hayrete düşürecek derecede zulüm potansiyeli olan hiçbir şey bilmeyen cahil bir mahluktu.

Bakara suresi 30. Ayette bu durum şu şekilde açıklanmaktadır:

“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.” demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.”

Şeytan bu tür zaafları olan üstelik kendisi gibi ateşten değil hakir gördüğü topraktan yaratılan bir mahluka secde etmekten kaçındı. İtaat ve mantığı arasında bir seçim yaptı, kibri nedeniyle itaatsizliği seçti.

Ve şeytan imtihanı kaybetmişti… Af dileyebilir, tövbe edebilirdi ama dizginleyemediği kibri buna mani oldu, hala da olmaktadır.

Şeytan tövbe yerine intikamı seçti. Ve Rabbimizden kendisini Adem (as) ile sınadığı için kendisini de Adem (as)’ı imtihan etmede aracı olarak kullanmasını istedi.

Talebi uygun görülünce Adem (as) kalbinde kendine mahsus bir yer edindi ve ona vesvese vermeye yetki verildi. Adem (as)’ı kötülüğe mecbur bırakacak gücü yoktu ama doğru yola alternatif şer yolları ona gösterebilirdi.

Tövbe etmekten çekinen Şeytanın Araf Suresi 17. Ayette yer alan sözleri oldukça manidardır:

Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.”

Demek ki Şeytan, Adem (as) ile Havva annemizin çoğalacağını, nesillerinden bir çok insanların yaratılacağını henüz Adem (as) ile Havva annemiz ilk günahı işlemeden önce biliyordu. İnsanların çoğalması Rabbimizin (cc) bir takdiri idi ama bunu henüz ilk iki insan bilmiyordu.

Rabbimiz Adem’e (as) yasak ağaca yaklaşmamasını emretti. Yasak ağaç olarak sembolize edilen şey aslında temyiz gücü yani iyi ile kötüyü ayırabilme yetisidir. Eğer bir insan temyiz gücüne sahip değilse imtihana tabi değildir, yaptıklarından sorumlu tutulamaz, tıpkı çocuklar ve deliler gibi.

Eğer Adem (as) yasak ağaca yaklaşmasa idi imtihan edilmeyecek, dolayısı ile Şeytan da intikamını alamayacaktı. Adem (as)’ın mantığı verilen bu emri kavramasa da yine de itaat etti ve yaklaşmamaya devam etti. Fakat an geldi Adem (as) ve Havva annemiz bu yasağı çiğnediler.

Yasağın çiğnenmesi halk arasında şu şekilde rivayet edilir:

Şeytan Adem’e (as) gelerek kıyak çeker tarzda ona bir tüyo verdi. Yasak ağaca yaklaşırsa ölümsüzlüğe kavuşacağını vaadettiAdem’e. Ondan da kendisi gibi mantığı ile kulluğu arasında bir seçim yapmasını istedi. Bir kereden bir şey olmaz diye avuttu onu. Fakat Adem (as) kanmadı. Yasağın sebebini bilmese de itaate devam etti. Adem’den (as) umduğunu bulamayan, onu kandıramayan Şeytan bu sefer Şeytan Havva annemize yöneldi. Ona ağacın neslin devamını sağladığını bu sayede çoğalacaklarını telkin etti. Bu bir nevi insan neslinin baki kalması, yani ölümsüzlüktü. Havva annemiz Şeytan’ın fikrini beğendi ve Adem (as)’ı da ikna etti. Daha sonra her ikisi de çıplak olduklarını gördüler ve utandılar. Daha önceden de çıplaktılar ama bir birlerine cinsel gözle bakmadıkları için fark etmemişlerdi. Yasağı çiğneyince Rabbimiz “Bu şekilde burada kalamazsınız” diyerek onları yaşam şartları daha zor olan dünyaya attı.

Yukarıdaki son paragrafın yani halk arasında anlatılan bu hikayeninmesnetsiz olduğunu ve Yahudilik-Hristiyanlık kaynaklı olarak dinimize sokulmaya çalışıldığını söyleyebilirim.

Halk arasında anlatılan Adem-Havva hikayesi Tevrat’ın Yaratılış (Tekvin) başlıklı 3. Bölümüne dayanmaktadır.

1 RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.

2 Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı,

3 “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”

4 Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi,

5 “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”

6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.

7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.

8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.

9 RAB Tanrı Âdem’e, “Neredesin?” diye seslendi.

10 Âdem, “Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim” dedi.

11 RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”

12 Âdem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.

13 RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu. Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.

14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana, “Bu yaptığından ötürü Bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.

15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın.”

16 RAB Tanrı kadına, “Çocuk doğururken sana çok acı çektireceğim” dedi, “Ağrı çekerek doğum yapacaksın. Kocana istek duyacaksın, Seni o yönetecek.”

17 RAB Tanrı Âdem’e, “Karının sözünü dinlediğin ve sana, Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi, “Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.

18 Toprak sana diken ve çalı verecek, Yaban otu yiyeceksin.

19 Toprağa dönünceye dek Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın. Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın Ve yine toprağa döneceksin.”

Yahudi ve Hristiyan alimler ve edebiyatçılar Tevrat’a dayanarak ilk günahın Havva annemizin Adem (as)’ı kaba bir tabirle baştan çıkarması olarak tanımlarlar.

Yukarıda olayın nasıl gerçekleştiği Araf Suresi 11-27 ayetler verilerek anlatılmıştır. Kitabımız bizden öncekilerin Havva annemize attığı “baştan çıkarma” iftirasını temizlemektedir. Kutsal kitabımızın bir adıda Furkan’dır. Furkan gerçek ile batılı ayıran demektir. Kuranı Kerim geçmişte olan olayları anlatarak insanlar tarafından değiştirilmiş Tevrat ve İncil’de yer alan doğru ve yanlışları ayırmaktadır.

Gerçek şu ki insanlar bluğa erince sınava tabi olurlar. Bluğa ermek veya ermemek ise insanın insiyatifinde değildir.

Fakat Adem (as)’ın durumu istisnadır. O bluğa erip ermeyeceğine yasak ağaca yaklaşarak kendisi karar vermiştir. Yasağı birlikte çiğneyerek hem üreme kabiliyeti hem de sınava tabi olmak için gereken iyiyi kötüyü birbirinden ayırabilme kabiliyeti kazanmışlardır.

Aslında bizim için önemli olan hikayenin tam olarak nasıl geçtiğini bilmek değil, Şeytan ve Adem (as)’ın verdiği kararlardan ders almaktır.

Şeytan kibrine yenik düşüp tövbe etmemiştir. Kıyamete kadar tövbe etmeye vakti vardır ama tövbe etmeyecektir. Şeytan ve şeytanın neden tövbe etmeyeceği Yasin Suresinin 7-10 ayetlerinde şöyle açıklanmaktadır.

  1. Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
  2. Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
  3. Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
  4. Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.

 

Adem (as) ise Şeytan’ın aksine yaptığına pişman olmuş ve tövbe etmiştir. Yaşanan bu olaylar Rabbimizi verdiği eğilme talimatının doğruluğunu belgelemektedir. Kafir olan Şeytan itaat eden Adem’den (as) daha aşağıda olduğunu ispat etmiştir.

Bir önceki yazımız olan Hudeybiye Antlaşmasına Dair başlıklı makalemizde Hudeybiye Antlaşmasına Dair hakkında bilgiler verilmektedir.

Kontrol Et

Mekruh Nedir ? Namazın Mekruhları Nelerdir?

Bir önceki yazımız olan VELAYET-İ FAKİH; TÜM MUSTA’ZAF VE MÜSLÜMANLARIN İMAMI VE REHBERİDİR!.. başlıklı makalemizi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.