Anasayfa » Genel » Allah C.C. » Allah için “Tanrı” ifadesi kullanılmalı mıdır? Allah Teala’ya hitab ederken “Tanrım” dediğimizde bir sakınca var mıdır?

Allah için “Tanrı” ifadesi kullanılmalı mıdır? Allah Teala’ya hitab ederken “Tanrım” dediğimizde bir sakınca var mıdır?

“Allah” lafza-i celal Allah’ın ism-i hassıdır/özel ismidir. Kur’an’da -besmelelerle birlikte- 2800’den fazla “Allah” ismi geçmektedir.

İhlas suresinde yer alan,

“De ki: O Allah’tır, birdir.”

mealindeki ayet, Allah’ın kendine bu ismi taktığını açıkça beyan etmiştir.

“İster Allah diye çağırın, ister Rahman.. fark etmez,  güzel isimler onundur.”(İsra, 17/110)

mealindeki ayette de Allah lafza-i celal ile, Rahman ism-i celili arasında bir fark olmadığı, ikisinin de O’nun özel isimleri olduğuna işaret edilmiştir.

Allah isminin “ELH” veya “VLH” den müştak olduğunu söyleyenlerin yanında, İmam Şafii gibi bir çok büyük alimlere göre, bu isim mürteceldir/türetilmemiştir, sadece Allah için kullanılan bir özel isimdir.

İlah mabud manasına gelir. Bu kelime bu açıdan hem batıl ilahlar, putlar için kullanılır hem de hakikî mabud olan Allah için de kullanılır. “La ilahe illellah” sözcüğü bu iki hususu da içinde barındrımıştır.  Fakat, Yüce yaratıcıyı sadece mabut vasfıyla değil, bütün sıfatlarını çağrıştıran bir unvanla zikretmek istediğimizde bunu Allah ismiyle yaparız. Çünkü, bu isim ancak böyle kapsamlıdır.

İlah ve tanrı kelimeleri, “Allah” lafza-i celalin yerini tutamaz. Bu sebeple, “tanrı”kelimesi ile “ilah” kelimesi birbirinin yerine kullanılabilir.

Bir âyet-i kerimede,

“En güzel isimler Allah’ındır. Allah’a bu isimlerle dua ediniz” (A’raf, 7/180)

buyurulur. Bu âyet, Cenab-ı Hakk’ın birçok isimlerinin bulunduğuna işaret etmektedir. Her birisi güzel ve ulvî mânâlar ihtiva eden bu yüce isimlere “güzel isimler” mânâsında “esmâ-i hüsnâ” denilmektedir. Bu İlâhî isimlerden bazıları şunlardır:

“Vâhid, Evvel, Âhir, Zahir, Bari, Musavvir, Rahman, Rahîm, Hayy, Kayyum, Halım, Kerîm, Tevvâb, Rezzâk, Muhyî, Mümît.”

Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin tamamı kesin olarak bilinmemektedir. Bazı âlimler esmâ-i hüsnânın bin kadar olduğunu beyan ederler. Nitekim, Peygamberimiz (a.s.m.) Cevşenü’l-Kebîr isimli hususî duasında Rabbine bin bir isim ve sıfatla niyaz etmektedir. Yine bazı ulema ise bu isimlerin dört bini bulduğu kanaatindedir. Bu isimlerin ise ekserisini sadece Cenab-ı Hak bilir. Bir kısmını melekler, diğer kısmını da meleklerle birlikte peygamberler bildiği gibi; mü’minler de Peygamberimiz (asm)’den öğrendikleri kadarıyla malûmat sahibidirler.

İbnî Mâce ve Tirmizi gibi hadis kitaplarında esmâ-i hüsnâ hakkında rivayet edilen hadis-i şeriflerde Peygamberimiz (asm) bu isimleri bir bir zikretmekte ve faziletini bildirmektedir. Esmâ-i hüsnânın sayıldığı hadis-i şerifin baş kısmının meali şöyledir:

“Şüphesiz, Allah’ın doksan dokuz, yüzden bir eksik ismi vardır. Muhakkak Allah tektir, tek olanı sever. Kim o doksan dokuz ismi sayarsa veya ezberlerse Cenab-ı Hak onu Cennetle mükâfatlandırır.” (İbni Mâce, Dua 10; Tirmizî, Dua 83)

Ancak, bu müjdeye mazhar olmak için sadece isimleri sayıp ezberlemek kâfi gelmez. Bu İlâhî isimlerin içinde bulunan ve taşımış oldukları ulvî mânâları düşünüp, kâinat yüzündeki tecellî ve akislerini müşahede etmeyi de unutmamalıdır. Meselâ, Allah’ın Rezzak olduğunu bilip düşünerek rızık için endişeye kapılmamalı. Rızkı helâlinden aramalı, kanaatkar olmalı. Cenab-ı Hakk’ın sadece insanın kendisini değil, en küçük mikroptan file kadar, parmak kadar balıklardan tonlarca ağırlıktaki balinalara kadar milyarlarca canlının ve bitkinin rızıklarını hiç şaşırmadan, ihmal etmeden, en güzel bir şekilde ihsan ettiğini düşünüp tefekkür etmek Rezzâk ismini okumanın bir cihetidir.
Cenab-ı Hakk’ın isimleri tevkîfîdir, yani semavîdir. Bu isimlerin büyük bir kısmı Kur’ân-ı Kerim’de zikredildiği gibi, geriye kalanlarını Peygamberimiz (asm) bildirmektedir.

Peygamberimiz (a.s.m.) de zikretmiş oldukları isimleri Rabbinden öğrenerek bildirdiğine göre, Cenab-ı Hak için bu isimlerin kullanılmasına dikkat edilmesi gerekir. Yani, Allah sadece Kur’ân’ında bildirdiği ve Habib’ine öğrettiği isimleriyle kendisine niyaz edilmesini istemektedir. Başta mealini verdiğimiz âyet-i kerime bu mânâya işaret etmektedir.

Cenab-ı Hakk’ın, söylendiği zaman kalb ve gönülleri dolduran ve kâinatı mânâlandıran “Allah” ismi-i celâli ve doksan dokuz mübarek ismi ve sıfatları bulunuyorken, Onu başka uydurma isimlerle anmak ne kadar yakışıksız bir hareket olduğu açıktır. Bunun yanında ilah kelimesine karşılık gelen farklı dillerdeki isimlerin kullanılması da caizdir. “Ya ilahi” anlamında “Tanrım” ifadesi kullanılabilir.

Buna göre “tanrı” kelimesi “Allah” lafzının yerini tutmaz. Ancak kişi isterse Allah’ı niyet ederek, bir yaratıcıyı kasdederek, İlah ya da Tanrı diyebilir.

Bir önceki yazımız olan İlah ve rab ne anlama gelir, arasındaki farklar nelerdir? başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Kontrol Et

Zat-ı İlahi, Lafza-i Celal, şuunat, sıfât, esma ve ef’al kavramlarını nasıl açıklayabiliriz?

Zât-ı İlâhi: “Cenâb-ı Hakk’ın, bütün sıfatları, fiilleri, isimleri sonsuz kemalde bulunan ve her türlü noksanlıktan münezzeh …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.