Anasayfa » Genel » Allah C.C. » İmam Maturidi, Allah mekandan münezzehtir, kim gökte derse kafir olur derken, İmam Ebu Hanife Allah yedi kat semanın üstünde arşına istiva etmiştir, demesi bir zıtlık göstergesi midir? Bu durumda hangisine inanmalıyız?

İmam Maturidi, Allah mekandan münezzehtir, kim gökte derse kafir olur derken, İmam Ebu Hanife Allah yedi kat semanın üstünde arşına istiva etmiştir, demesi bir zıtlık göstergesi midir? Bu durumda hangisine inanmalıyız?

İmam Azam, içinde bulunduğu dönem itibariyle Selef-i salihin yolunu takip etmiştir. Selef-i salihinden bazıları -prensip olarak- ayet ve hadislerde veya sahabelerin kavillerinde yer alan bazı ifadeleri tevil etmekten çekinmiş ve onları olduğu gibi ifade etmişlerdir.

Örneğin, Ebu Hureyre’nin anlattığına göre;

“Adamın biri geldi, Peygamberimize (a.s.m) “Mümin bir cariyeyi azat etme borcum vardır.” diyerek (yanındaki cariyesinin bu şarta haiz olup olmadığını) sordu. Peygamberimiz (a.s.m) kadına dönerek “Allah nerdedir?” diye sordu. Kadın başı ve işaret parmağıyla semaya işaret etti. Bu defa Peygamberimiz (a.s.m) “Ben kimim?” diye sordu. Kadın parmağıyla semaya ve Resulallah’a işaret etti. Yani “Sen Resulallahsın” demek istedi. Bunun üzerine “(Bu mümindir), bunu azat et.” diye buyurdu.”(bk. Mecmau’z-Zevaid, 1/23).

Beyhakî’nin de işaret ettiği gibi, Selef-i salihin tarafından kullanılan bu gibi ifadelerin dayanağı, Kur’an’da Allah hakkında kullanılan “Gökte olan…”(Mülk, 67/16,17) mealindeki ifadelerdir. (Beyhaki, el-Esma ve’s-Sıfat, 2/238). Bu ayetin manası ise, gerçekte Allah’a bir mekan izafe etmek değil, onun yüceler yücesi bir varlık olduğu gerçeğidir. İnsanlara göre gök kavramı,  hâkimiyeti, üstünlüğü ve yüceliği ifade eder.

“Göklerde de ilah olan O’dur, yerde de ilah olan O’dur.. O, yegâne Hakîm’dir/hüküm ve hikmet sahibidir, yegâne Alîm’dir/her şeyi hakkıyla bilendir.”(Zuhruf, 43/84)

mealindeki ayette,  Allah’ın hem göklerde hem de yerde yegâne ilah olduğuna, her iki yerdeki mahlukların yalnız ona ibadet ettiğine vurgu yapılmıştır. Evet yeryüzü, O’nun cemal sıfatlarının tecelligâhı, gök ise O’nun celal sıfatlarının tecilligâhıdır. O halde “Allah’ın gökte” olduğunu söylerken, onun göklerdeki hükümranlığına işaret edilmiştir.

Özetlersek, bu iki alimin  ifadelerinin her biri, kendi dönemine ait bir yönü vardır. Tevilin fazlaca söz konusu olmadığı selef devrinde, insanlar ayet ve hadislerin naslarına aynen  katıldıkları için, İmam Azam, o günkü anlayış çerçevesinde ilgili hükmü ortaya koymuştur. Halef alimlerinin bulunduğu dönemde ise, zihinler, akıllar çatallaştığı için, onları tatmin etme adına tevil kaçınılmaz idi. Bu sebeple, Allah’ın gökte olması, onun göklere hâkim olduğu manası seslendirilmiştir. İmam Maturidî böyle bir devirde yaşadığı için “Allah göktedir” ifadesi, bizzat göklerde oturduğu manasına çekilmesi söz konusu olabileceği için ilgili hükmü benimsemiştir.  Her biri kendi asrının idrakine hitap ettiği için ikisi de haklıdır, denilebilir…

Bir önceki yazımız olan Hüda isminin kullanımı caiz midir? başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Kontrol Et

Zat-ı İlahi, Lafza-i Celal, şuunat, sıfât, esma ve ef’al kavramlarını nasıl açıklayabiliriz?

Zât-ı İlâhi: “Cenâb-ı Hakk’ın, bütün sıfatları, fiilleri, isimleri sonsuz kemalde bulunan ve her türlü noksanlıktan münezzeh …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.