CEVAP
Allahü teâlâ asla kimseyi nasipsiz, kâfir olarak yaratmamıştır. Allahü teâlâ geçmiş ve gelecek her şeyi, ezelî ilmiyle bilir. Örnek olarak, bir kâfirin sonsuz kâfir kalıp kalmayacağını bilir. Olacak şeylerin iyi mi olacağını bilir. Allahü teâlâ da, insanların başlarına ne geleceğini bilmiş olduğu için, bu tarz şeyleri levh-i mahfuza yazmıştır. Allahü teâlânın, bazı kimselerin nasipsiz olacaklarını bildirmesi, onların, kendi arzularıyla sövgü suretiyle kalmayı istedikleri ve inanç etmek istemedikleri içindir. Yoksa bunların kâfir olması, Allahü teâlânın haber verdiği için değildir. Kur’an-ı kerimde buyuruyor ki:
(Nefse iyilik ve fenalık [isyan ve itaat kabiliyeti yani bunlardan birini seçme hakkı, irade-i cüziyye] veren Allahü teâlâya ant olsun ki, nefsini tezkiye eden, sövgü ve isyandan temizleyen, kurtuldu. Nefsini bunlarda bırakan da, ziyan etti.) [Şems 7-10]
İnsan, irade-i cüziyyesini kullanmakta serbesttir, zorunlu değildir. Şu demek oluyor ki irade-i cüziyye, iyiliğe kullanılırsa Allahü teâlâ iyilik yaratır, kötülüğe kullanılırsa, fenalık yaratır. Kul irade-i cüziyyesini kullanıyor, Allahü teâlâ da yaratıyor. (İrade-i cüziyye risalesi)
Demek ki, iyilik isteyene iyilik veriyor, o nasipli oluyor. Fenalık isteyene fenalık veriyor, o da nasipsiz oluyor. Burada bir zorlama yoktur. Şu demek oluyor ki Allahü teala zorla günah işletmiyor, zorla Cehenneme atmıyor. Günah işleyenin suçu kaderine yüklemesi yanlıştır.
Bir önceki yazımız olan Kader ve kanaat başlıklı makalemizde Kader ve kanaat hakkında bilgiler verilmektedir.