En Çok Hangi Günahları İşliyoruz ?
Belki de doğru soru farkına varmadan işlediğimiz, sevaplarımızı bir hamlede alıp götürebilecek günahlar nelerdir, olmalıydı. Günlük hayatın hızına ayak uydurayım derken işleyip ama es geçtiğimiz cürümler var. Bazen bu hataları devamlı olarak yapıyoruz.
Günümüzde en çok işlenen günahlardan birisi gıybet, yani birini veya birilerini gıyabında çekiştirmek. Eğer boş konuşup fuzuli işlerle meşgul isek gıybetle biraz daha fazla haşır neşir oluyoruz. Havadan sudan muhabbetler eğer sonu bir amaca bağlanmayacaksa dedikoduya dönüşüyor.
Her seferinde bir mazeretimiz var gıybet için. Kah sözün doğruluğu kah, “yüzüne de söylerim” mantığı ile gıybetin günahını örtmeye çalışıyoruz.
Birinin hakkında gıyabında kötü konuşmanın pek bir gerekçesi yoktur. Size danışmak amacıyla sorulması bir istisnadır. Biriyle ticaret yapmak isteyen veya kızını vermek isteyen birisi sorduğunda gerçek ne ise onu söylemeli. Bunun dışında birinin arkasından konuşmak Kuranı Kerimde önemli günahlar arasında sayılmıştır.
Şimdilerde bir de sosyal medya faktörü baş gösterdi. Bir tuşla bin kişiyi kırıyor, bir tuşla binlerce insana dedikodunuzu ulaştırabiliyorsunuz. Bu nedenle şimdilerde gıybet en çok işlediğimiz günahlardan.
Bir de kamu hakkına girmek var çok işleyip pek fark etmediğimiz. Kırmızı ışıkta geçmekten tutun torpille işe girmeye kadar kamu hakkına tecavüz ediyoruz. Bu günahın telafisi yok, milyonlarca kişiden helallik alamayacağımıza göre kamu hakkına azami riayet etmeliyiz. Bizim sıradan zannettiğimiz bir çok davranış aslında milyonların hakkına tecavüzdür. Devlete atılan her kazık da böyledir, memurun işini yapmaması da.
Namaz dinin direğidir, namaz kılmayan birisinin ahirette işi zor ile imkansız arasındadır. Rabbinin çağrısına kulak asmayan kimse kedilere, köpeklere iyilik yapmayla namazsızlığın günahını telafi edemez. Ahlaklı olmak lazım, dürüst olmak lazım, yardımsever ve merhametli de olmak lazım fakat namaz kılmıyorsa bir kişi bu faziletler namaz borcunu ödemez. Namaz kılarken de namazdan çalmamak lazım. Namazın büyük sevabı vardır, fakat hakkını vermek kaydı ile. En kötü hırsız namaza durduğunda Rabbinin huzurunda olduğunu unutup beynini malayani ile meşgul eden kısaca kıldığı namazdan çalan hırsızdır.
Günahlarımız içinde en sinsi olanı içimizde taşıdığımız kibirdir. Bir bukalemun gibi kendini her koşulda gizleyebilen kibir ihlası zedeler, hak yolunda ilerleyeni bile şirke sürükler. Yaptığı ibadetler neticesinde kendisi ile gurur duymak ve bunu kendi içinde yaşamak ucbdur. Ucb riyadan daha tehlikeli bir hastalıktır. Düşenin yardımına koşan, vakit namazlarını her daim camide kılan kimseler bile ucbun tuzağına düşebilirler.
Kendini beğenmişlik hali tüm dünyada salgın hastalık gibi yayılmıştır. İstisnalar dışında çoğu kişi bir meziyeti ile başkalarına hava atmak, üstünlük taslamak telaşındadır. Şirke girmediğini düşünenler, habersizce kendi nefislerine tapmaktadır çoğu kez. Rabbe kulluğun esası kibir virüsünü kalpten temizlemektir. Mütevazı olmak ne onursuzluk ne de sefilliktir. İnsan eşrefi mahlukattır. Kendine hak ettiği değeri vermeli ama aciz bir kul olduğunu da unutmamalı.
Bir diğer sık işlediğimiz günah da yalandır. Çeşitli renklerle süslesek de yalan, her daim yalandır. Peygamberimiz (SAS) çocuğunu bir şey vereceğim diyerek çağıran sahabiye “Eğer vereceğin bir şey yok ise bu yalandır” diyerek basit konularda dahi yalan söylenmemesi gerektiğini vurgulamıştır.
Yalan değişik yönleriyle hayatımıza müdahil olmaya devam ediyor. Patron kızmasın, öğretmen kızmasın, o üzülmesin, falancaya şirin görüneyim cinsinden sebeplerle doğrudan ayrılmayı şirin gösteriyor Şeytan. İnternetin hayatımıza girişi ile yalan adeta birkaç çağ birden atladı. Yüz yüze iletişim olmadığı için daha çok yalana yönelir oldu insanlar. Ama unutmamak gerekir ki yalan ile iman aynı kalpte durmaz.
Bilmek ile yapmak farklıdır. Günahları biliyoruz, peki ne kadar kaçınacağız ?
Bir önceki yazımız olan İsra ve Mi’rac başlıklı makalemizde İsra ve Mi’rac hakkında bilgiler verilmektedir.